“Bugün eğer bu ülkede 15 Temmuz kalkışması başarısız olmuşsa bunun nedeni nedir?” diye sokaktan geçen vatandaşa sorarsanız, en büyük neden basındır diyecek.
15 Temmuz gecesi başlayan darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te yerel haber ajansı çalışanlarına yaptığı açıklama ve internet üzerinden canlı yayın, istenen kitleye ulaşmadı.
Ancak CNN Türk ekranlarında ne zaman ki Cumhurbaşkanı Erdoğan görüntü ve “Sokağa çıkın” çağrısı yaptı, ülke o anda adeta direkten döndü.
Bu telefon darbeyi bitiren telefon olarak tarihe geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkı şehirlerin meydanına davet ettiği canlı yayını, kısa süre öncesine kadar kavgalı olduğu Doğan Grubunun kanalında yaptı.
Kanalın Ankara temsilcisi Hande Fırat. O geceyi bakın nasıl anlatıyor; “Ben hep Özel Kalem Müdürü ile görüştüm. İki kez konuştuk... İlkinde, “Birtakım sorunlar var... Cumhurbaşkanı birazdan açıklama yapacak” dedi. Hatta bunu da ilk duyuran biz olduk o gece... Ne biz ne de onlar o sırada otele saldırı olacağını biliyor... DHA muhabirlerini yönlendirdik hatta açıklama olacak diye...
Bekliyoruz bekliyoruz Cumhurbaşkanı'ndan açıklama yok... 1 saat geçti yok... Tekrar aradım Özel Kalem Müdürü'nü... “Periscope'tan bir şeyler yaptık, görmediniz mi?” dedi... “Hayır görmedik... Periscope'tan olmaz o işler... Ben burada, yayındayım. Hemen yapalım, canlı yayına bağlayalım Sayın Cumhurbaşkanı'nı” dedim... “Burası çok karışık... Beyefendi'ye bir sorayım” dedi Özel Kalem Müdürü... Sordu ve olumlu dönünce hemen yayına aldık...”
Bu kanal ve bu kanalın bağlı olduğu Doğan Grubu sürekli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefindeydi. Ancak herşeya rağmen muhalif te olsa bu ülkenin darbeden kurtulmasına vesile oldu.
Şimdi gelinen noktada kaygı verici gelişmeler yaşanıyor ne yazık ki.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen oturumda Türkiye'de 15 Temmuz sonrası gazetecilerin durumu masaya yatırıldı.
Türkiye'de medya özgürlüğü bir kez daha Avrupa Parlamentosu (AP) gündeminde. Strasbourg'da AP Genel Kurulunda düzenlenen oturumda, Türkiye'de gazetecilerin durumunun 15 Temmuz darbe girişimi sonrası daha da “kötüleştiği” mesajı verildi. Avrupa Komisyonu'nun bölgesel politikalardan sorumlu gazeteci kimlikli üyesi Corina Cretu, oturumda yaptığı konuşmada, ifade özgürlüğü ve özgür, çeşitli ve bağımsız medyanın AB’nin temel değerlerinden olduğunu hatırlattı. Türkiye'deki mevcut durumu “kaygı verici ve kabul edilemez” olarak tanımlayan Cretu, medya özgürlüğü önündeki engelleri kaldırması için Türk hükümetine çağrıda bulundu. Cretu Avrupa Komisyonu’nun “Türkiye ile diyalog ve Türkiye’de ilerleme sağlanması için üyelik müzakerelerini en iyi yol olarak gördüğünü” vurguladı.
AP’nin sayıca en önemli grubu olan Hristiyan Demokratlar adına konuşan Alman parlamenter Renate Sommer, Türkiye’de “ifade ve basın özgürlüğü kalmadığını ve cadı avı başlatıldığını” savundu.
AP sosyal demokratları adına söz alan Türkiye raportörü Kati Piri ise, AP'deki tüm siyasi grupların Türkiye’de hapiste olan gazetecilerin serbest bırakılması çağrısında bulunduğunu söyledi. Gazetecilerin "işledikleri suçlar için değil, görüşleri için hapiste olduklarını” dile getiren Piri, Türkiye’nin yüzleştiği zorlukların üstesinden “ancak demokrasiyi kuvvetlendirerek ve normale dönerek gelebileceğini” kaydetti.
RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”ne dönüştüğünü söylüyor. 120’den fazla gazeteci hapiste. Kapatılan yayın organı sayısı ise internet siteleri hariç 150’yi aştı.
Muhafazakar Grup adına konuşan Belçikalı parlamenter Marc Demesmaeker de, “medya özgürlük ve bağımsızlığı olmaksızın demokrasiden söz edilemeyeceğini” söyledi. Demesmaeker, Türkiye’nin “bu haliyle AB adayı statüsüne layık olmadığını” savundu.
Yeşiller Grubu adına konuşan Alman parlamenter Rebecca Harms ise 15 Temmuz gecesi “siyasi yaşamının en kötü anlarından birini yaşadığını” ve “Türkiye ile kırılma noktasına gelindiğini anladığını” söyledi.
Oturum öncesinde Cumhuriyet gazetesi eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, basın toplantısı düzenledi. Türkiye’de basının baskı altında olduğu mesajı veren Dündar, muhaliflere karşı “cadı avı” yürütüldüğünü savundu. Dündar Avrupalı gazetecileri Türk basını ile dayanışmaya çağırarak, Türkiye'de ifade ve medya özgürlüğü için destek istedi. Basın toplantısına katılan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) kuruluşu temsilcisi ise Türkiye’yi “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olarak tanımladı.
Dündar’ın bu açıklamasının ardından önceki gün Cumhuriyet Gazetesine yönelik operasyon başlatıldı. Yazar ve vakıf üyelerinden 15’i gözaltına alındı.
Hargeçen gün kapatılan medya organları listesine ne yazık ki yenileri ekleniyor.
Son olarak Batman’da Çağdaş Gazetesi kapatıldı. Kime sorarsanız, isnat edilen suçlamalara gülerek cevap veriyor. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyor. Sadece Batman’da kapatılan gazete sayısı 4 oldu.
Bu kapatmalar ile ilgili bir açıklama bile yapılmış değil. Öyle bir durum ki bu gazetelerin yöneticileri, hala hangi delillerle kapatıldıklarını bilmiyorlar. Sadece KHK ile bir bildirim var o kadar.
Bir yandan ‘basın olmasaydı bugün darbeciler ülkeyi yönetiyor olacaktı’ deniyor, diğer yandan hergün basın kuruluşları kapatılıyor.
Bu ne yaman çelişki…