Yılmaz Güney ile ilgili internet ortamında bir tartışmaya şahit oldum.
Birçok kişi Güney’in Türk olduğunu belirtiyor, bazıları ise Kürt olduğunda ısrar ediyor.
Bu aslında uzun yıllardır süren bir tartışma.
Günümüze kadar “Türk” olarak behsedilen birçok kişinin aslında “Kürt” olduğu biliniyor.
Birçoğunun kimliği bilinçli bir şekilde gizleniyor.
Yılmaz Güney de bu isimlerden biri.
Yılmaz Güney, babası Siverek, annesiyse Vartoludur. Cibran aşiretindendir. 1 Nisan 1937 yılında Adana’da doğan Güney, küçük yaşta sosyalist fikirlerle tanıştı. Güney, hayatı boyunca çektiği filmlerle ezilenlerin ve Kürtlerin yaşadığı dramı beyaz perdeye aktardı ve ardılları olan genç Kürt yönetmenler için hep ilham kaynağı oldu.
Filmlerinde ise Kürt izlerini buluruz. “Yol”, “Sürü” ve “Umut” filmlerini örneklerden birkaçı. “Yol” filmiyle Kürtlerin parçalanmışlığını, sınır, devletsizliğini anlatan Güney, Fransa’dayken kurgusunu yaptığı filmde ‘Kürdistan’ yazarak aslında bir nevi kimliğini açıklamış oldu.
Kaçak yollarla “yol” filmini Fransa’ya götüren Yılmaz Güney, Uluslararası Cannes Film Festivali’ne gönderir. Festivalin bitişinde “Yol” filmi yönetmen Costa-Gavras’ın Kayıp (Missing) filmiyle “Altın Palmiye” ödülünü alır.
Her yerde ‘Türk yönetmenin başarısı’ konuşulur oldu.
Mahmut Baksi’nin İsveç televizyonu için Yılmaz Güney ile yaptığı röportajda “Seni Kürt rejisör diye yazacağım” der. Yılmaz Güney ise “Bundan gurur duyarım” diyerek, sevincini dile getirir.
Yılmaz Güney, ‘Altın Palmiye’ alan ilk Kürt yönetmendir.
Yılmaz Güney’in ‘Sürü’ filmi de aslında bir Kürt ailenin hikayesidir. Ancak o yıllarda ‘Kürtçe’ film imkansız olduğundan sadece filmin bazı sahnelerine Kürtçe şarkı mırıldanmaları eklenmiştir.
Şimdi şöyle bir bakıyorum da; “Türk” olarak bildiğimiz ama aslında “Kürt” olan ne kadar çok insan varmış. Kürt olmanın ağır bedelleri arasında kenara çekilmiş veya bilinçli gizlenmişler.
Mesela İsmet İnönü.
Babası Bitlis Kürtlerinden Kürümoğulları aşirtinden. Ama Kürt kimliği ile bir kez bile çıkmadı ortaya veya gündeme getirilmedi.
Yaşar Kemal: Kürt kökenli romancı, senaryo ve öykü yazarı. Türk edebiyatının en önde gelen yazarlarından biri. Romanlarından İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı. Kitaplarının yurt dışındaki baskısı yüz kırktan fazladır. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.
Mehmet Ali Birand: “Ben kendimi bir Kürt milliyetçisi gibi hissetmiyorum. Ben Türküm. Türk olarak Kürtlerin hakkını daha ciddiye alıyorum. Kürt olduğum ortaya çıktı ama bununla da gurur duydum” demişti.
Mesut Özil: Türkiye Milli Takımı'nın davetini kabul etmeyince ülke medyasından bir kısım, Mesut Özil hakkında ağır ithamlarda bulundu. O sıralar bir televizyon kanalında şunları söyledi; “Hayır aslen Türk değilim, Kürdüm ve Kürtlüğümle gurur duyuyorum.” .
Bediüzzaman Said-i Kürdi
İslam ilim ve fikir dünyasını aydınlatmış Bitlisli bir muhterem zattır.
Süleyman Çelebi
Mevlit in yazarı büyük İslam alimi ve edebiyatçısıdır.
Evliya Çelebi
Büyük Kürt gezginidir.
Mimar Sinan
Dünyanın en büyük mimarlarından biridir.
Selahaddin-i Eyyubi (Kürdi)
Kudüs’ü fethetmiş büyük komutandır.
Mihail Kalaşnikov
Silah devrimi yapmış Sibiryalı bir Kürt mucittir.
Piri Reis
Dünya haritasını gününün şartlarında mükemmele yakın yapmış Iraklı bir Kürttür.
İbn-i Sina
Tıbbın kurucusudur.
Nizamülmülk
Tarihin en büyük siyasilerindendir.
Farid Farjad
Tarihin en büyük keman virtüözüdür.
Ömer Hayyam
Büyük matematik ve edebiyat üstadıdır.
Atıf Yılmaz: Kürt kökenli film yönetmeni, yapımcı ve senarist.
Batman’da çekilen ‘Toprağın Kanı’ filminin de yönetmenidir.
Daha kimler yok ki; İclal Aydın, Olgun Şimşek, Hülya Avşar, Ahmet Kaya, Yıldız Tilbe, Mehmet Ali Erbil ve birçok kişi daha.
Bu kişiler yaptıkları işler gereği bazıları kimliklerini açıklamada. Önemli bir bölümü ise aldığı başarılar nedeniyle ‘Kürt’ kimliği yerine ‘Türk’ kimliklerinin ön plana çekilmesine tanık olduk.