Bugüne kadar engelliler ile ilgili sarfedilmiş o kadar güzel söz var ki.
Onlar bu toplumun bir parçası…
Ama ne yazık ki dezavantajlı parçası…
Sağlam bir insanın yaptığını yapamazlar.
Onun gibi koşamazlar mesela, onun gibi oynayamazlar…
O zaman onlar için ne gerekiyorsa yapılması lazım.
Yaşadıkları dezavantajı avantaja çevirmek lazım.
Bu görev toplumun büyük kesimine düştüğü kadar, önemli bir bölümü de valilik ve belediyeye düşüyor.
Ancak şu ana kadar engellilere yeteri kadar önem verildiğini ve engellilerin haklarına sahip çıkıldığını söyleyemeyiz.
Hala engellilerin araç park yerlerine park eden zeka özürlüler var.
Hala engellilerin kullandığı araç rampalarının önüne aracını parkederek kapatan öküzler var.
Engelliler ile ilgili özel günlerde her taraftan engellilerin ruhunu okşayan ve onlara umut veren cümleler duyarsınız. Ama bir sonraki gün o süslü lafların hepsi ne yazık ki unutulur gider.
Oysa Osmanlılar döneminde bile engellilere bugünden daha çok önem veriliyordu.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, yaptığı araştırmada; yaklaşık 600 yıl dünyaya hükmeden Osmanlı'nın engellilerin gerek eğitimi, gerek sosyal hayata katılımları konusunda son derece hassas olduğunu, engellilere yönelik sosyal devlet anlayışını mükemmel biçimde yerine getirdiğini anlattı.
Osmanlı arşivinden bazı belgeler paylaşan Erdöl, “Ecdadımızın Selçuklulardan beri engellileri toplumun vazgeçilmez bir parçası olarak gördüklerini ve bunu onlara hissettirdiklerini, yaşam standartlarının da iyileştirilmesi için her şeyi yaptıklarını arşiv belgelerinde görebiliyoruz. Avrupa’da zihinsel engelliler, hasta sayılmayıp 'içlerinde şeytan var' denilerek yakılırken, ceddimiz bimarhanelerde müzik ve suyla tedavi yönteminde olağanüstü bir başarı yakalamıştı. Bimarhanelere Mimar Sinan tarafından inşa edilen Haseki Darüşşifası, Süleymaniye Külliyesi’ndeki şifahane ile tıp medresesi ve Atik Valide Hastanesi'ni örnek gösterebiliriz." ifadelerini kullandı.
Erdöl, Osmanlı döneminde sağır, dilsiz, görme, zihinsel ve bedensel engellilerin devlet tarafından her zaman kollanıp gözetildiğini, dışlanmadığını, istihdamda kolaylık sağlandığını, vergiden muaf tutulduğunu ve maaşa bağlandığını anımsattı.
Erdöl, Osmanlı'da engellilere yönelik pozitif uygulamaların zirvesi olarak 2. Abdülhamid Han dönemini gösterebileceklerini aktararak, şunları kaydetti; “2. Abdülhamid Han döneminde özellikle sağır, dilsiz ve ama olan kişilerin eğitim ihtiyacını gidermeye yönelik Sağır ve Dilsiz Mektebi (1889) açılmıştır. Paylaştığım arşiv belgesinde engellilerin sosyal hayatta rahat hareket etmeleri için Maarif Vekaleti tarafından şehremanetine gönderilen bir talimatta 'Konuşma ve Görme Engelliler Okulu öğrencilerine yoldan geçen at ve arabalar nedeniyle bir kazaya uğramamaları adına kırmızı renk kıyafetler giydirildiği halde buna dikkat etmeyen arabacıların amirleri tarafından uyarılmaları gerektiği' talimatı verilmiştir. Diğer arşiv belgesinde de Sağır ve Dilsiz Mektebi talebelerinden Şirket-i Hayriye vapurları, tramvay arabaları ve köprü geçişlerinde ücret alınmaması ve kolaylık sağlanması talimatı görülmektedir.”
Bugün belki ekonomik ve sosyal alanda engellilere devlet tarafından bazı kolaylıklar sağlanmıştır.
Ama ne yazık ki topluma antegre olma yolunda önemli bir araç olan spor yapmak için devlet ve diğer kurumların aksine engelliler fedakarlık yapma noktasına geldi.
Büyük emekler ve yılların mücadelesinin ardından Tekerlekli Sandalye Basketbol Birinci ligine yükselen Batman Engelliler Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı yüzüstü bırakıldı.
Maddi imkansızlıklar ile boğuşan bu takımın yönetici ve futbolcuları, deplasman masraflarını ceplerinden ödedi, İstanbul gibi uzak bir deplasmana bile konaklamadan günübirlik gidip gelmek zorunda kıldı.
Haftasonunda grupta namağlup lider durumda bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti takımını ağırladılar.
Yenildiler ama sahaya öyle güzel görüntüler yansıttılar ki, inanın herşeyin üzerindeydi o görüntüler.
Maçın ardından iki takım oyuncu ve yöneticileri sevgi yumağı oluşturdu.
Kıbrıslı oyuncular, takıma bu güne kadar kesintisiz reklam sponsoru olan TÜPRAŞ Batman Rafineri Müdürü Ahmet Bebek’e teşekkür ederek, “Sizin desteğiniz olmasaydı bugün biz burada olmayacak, bu güzellikleri göremeyecektik” diyordu.
Umarım bu sözlerin değerini bu kenti yönetenler iyi anlamışlardır.