Haftasonunda kentte iki günlük sempozyum düzenlendi.
Kent konseyinin organize ettiği sempozyumun ilk günü, yani Cumartesi günü Yılmaz Güney Sinemasında tanınmış konuklar, tıka basa dolu salonda izleyicilere sunum yaptılar.
Hasankeyf yanıbaşımızda dünyanın en önemli tarihi eseri olarak dururken, bizler onu koruyamamanın üzüntüsünü iliklerimize kadar yaşıyoruz.
Yıllardır Hasankeyf’in kurtulması için mücadele ediyoruz.
90’lı yılların başında ‘Hasankeyf Gönüllüler Derneği’ni kurduğumuzda bir avuç gönüllüydük. Derneğin fahri başkanı olan Hasankeyf Belediye Başkanı Abdülvahap Kusen’den başka tek bir Hasankeyf’linin üye olmadığı bir dernektik.
Zor bir süreçti, tarihi savunanların ‘Devlet Düşmanı’ ve ‘Terörist’ olarak nitelendirildiği, tehdit edildiği yıllarda korkudan kimse derneğe üye bile olamıyordu. Defalarca Hasankeyflilere üye olmalarını istediysek te ikna edemedik.
Biz bir avuç gönüllünün tek derdi Hasankeyf’ti.
Zira 12 Bin yıllık tarihin ve UNESCO’nun 10 kriterinden 9’unu karşılayan dünyadaki tek örnek olan Hasankeyf’in sular altında kalmasına gönlümüz razı değildi.
Bugün gelinen noktada bu barajın yüzde 82’si tamamlanmış durumda. Ama bizler mücadeleye son ana kadar devam edeceğiz. Mücadelemiz son bir umut kalıncaya kadar sürecek.
Haftasonunda düzenlenen sempozyum da Hasankeyf’i kurtarmaya yönelik ti.
Sempozyuma Batman Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Akel, Hasankeyf Belediye Başkanı Abdülvahap Kusen, Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Peyzaj Alanı Yönetim Başkanı Nevin Soyukaya, HDP Batman milletvekilleri Ayşe Acar Başaran, Mehmet Ali Aslan, DBP ve HDP yöneticileri, KJA bileşenleri katıldı.
Açılış konuşması yapan Gülistan Akel, “Hedeflenen yıkım politikası halen devam ettirilmeye çalışılıyor. Biz en son aşamaya kadar gücümüzün ve sesimizin yettiği kadar buna hayır diyeceğiz. Hasankeyf ve Dicle Vadisi yok olmasın üzerinden mücadelemizi yükselteceğiz” diye konuştu.
Açılış konuşmalarından birini yapan Hasankeyf Belediye Başkanı Abdülvahap Kusen ise yukarıda bahsettiğim ve dönemin Kültür Bakanından aldığı tehdidi anlattı.
Başkan Kusen yıllardır Hasankeyf mücadelesi veren isimlerden biri.
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı İstemihan Talay, Hasankeyf’i ziyaretinde yaşanan üstü örtülü tehdidi şöyle anlatıyor; “Benim için Hasankeyf her türlü makamın üstündedir. Bakanlıkla ilgili bir anımı anlatayım. 2000 yılında kazı çalışmalarını yerinde inceleyen Kültür ve Turizm Bakanı İstemihan Talay'dı. Hasankeyf’in korunması için mücadele ediyoruz. Beni bir kenara çekti ve ‘Başkan sen Hasankeyf olayını çok karıştırıyorsun ve dış mihrakların da oyununa geliyorsun’ diye beni üstü kapalı tehdit etmişti. Kültür Bakanının bunu söylemesi benim çok ağrıma gitmişti. Çünkü esas korkması gereken kendisi iken beni başka birşeyle itham etti.”
Tabi sadece Başkan Kusen değil, o dönemlerde bizler yani ‘Hasankeyf Gönüllüler Derneği’nin yöneticileri de benzer tehditler alıyorduk.
Bu sempozyumun önemli konuklarından biri de Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’dı.
Günay, tarihi ilçenin sular altında kalmaması için dönemin Enerji, Su ve Orman Bakanlığı'nın uyarı yaptığını söyledi. Japonya ve Almanya'nın savaşta büyük tahribatlar yaşamasına rağmen, bu ülkelerde kültür ve sanatın korunduğuna dikkat çeken eski Günay, “O ülkelerde savaşlar olduğunda bile kültür ve sanatı hep korudular. Biz işin bu boyutuna bakmıyoruz. Türkiye'nin petrolü yok. Bu coğrafyada sadece Raman'da var. Diyarbakır Sur'u Toledo'ya benzettiler. Dünyanın akın ettiği Güney İspanya'da bu kadar tarihi bir zenginlik yok. 14 bin yıl önce insanlar bu topraklarda yaşamış, avcılık yapmış. Demirel döneminde bu ülkede bir barajlar krallığı ünvanını aldı. Bakanlığım döneminde bu Ilısu projesi ile karşılaştım. Benden önce bu projeye onay verilmişti. Dönülmez adımları engellemeye çalıştım. Enerji ve Orman-Su Bakanlıklarını defalarca uyardım. Ne yazık ki projeyi revize etmediler” diye konuştu.
Bakan Günay, Körtiktepe Höyüğünden çıkarılan bir balta başına baktığında çok heyecanlandığını belirterek, bundan 14 Bin yıl öncesine ait bu eseri kucağına aldığı zaman ilk çocuğunu kucağına aldığı zamanki heyecanı yaşadığını belirtti ve bunun insanlığın 12 Bin yıllık emaneti olduğunu söyledi. Bakan Günay, “O gün basın mensupları görmesin diye sırtımı dönüp o balta başını öpüp başıma koydum. Çünkü o bize insanlığın bir emaneti. Bu bizim yok etmeye hakkımız olmayan, bu insanlığın bize emaneti” dedi.
Şimdi bu emanet ne yapılıyor biliyor musunuz?
50 yıllık bir baraja kurban ediliyor.
İnsanlığın ortak mirası bilerek sulara gömülüyor.
Ama en önemlisi ne yapılıyor biliyor musunuz?
Dünya Mirası olan bu tarihi emanetlere ihanet ediliyor. Ama bunu yapanlar şunu iyi bilsin ki tarih bu yapılanları asla affetmeyecek ve birgün mutlaka mahkum edecektir.