Yeni tip Koronavirüs’ün ekonomide yarattığı tahribatın boyutları hergeçen gün büyüyor.
İnsanlar hem psikolojik, hem de ekonomik solarak tükenmek üzere.
Serbest meslek ve işyeri sahipleri de Koronavirüs salgının yarattığı krizden etkilenenler arasında en önde.
Hükümet, krizin başlangıcında 100 Milyar Liralık destek paketi açıklamıştı.
Hükümetin 18 Mart'ta açıkladığı 100 milyar liralık paket, hayal kırıklığı yaratmıştı.
Çünkü birçok ülke salgın döneminde esnafı ve vatandaşı korumak için kesenin ağzını açmış ve Milyarlarca dolarlık hibe desteğinde bulunmuştu.
Peki bizde nasıl bir destek verilmişti.
Mesela, krizden en çok etkilenen hizmet sektöründeki işverenlerin vergi yükümlülükleri, SGK primleri ve kredi borçlarının sıfırlanması gerekirken, ertelenmişti.
En düşük emekli maaşı Bin 500 liraya yükseltilmişti, ancak maaşı yükseltilenler Temmuz zammından faydalanamadılar. Yani Temmuz ayına kadar maaş artışı ile bir emeklinin cebine 200 TL girmişken, zam alamamasından ötürü daha fazla gelir kaybına uğramıştı.
Özellikle esnaflara kira ve diğer giderleri için hibe desteği sağlanması gerekirken, yine geri ödemeli kredi ile pansuman yapılmaya çalışıldı.
Hükümet, ‘al sana para işini gör, daha sonra senden düşük faizle geri alacağım’ dedi.
Oysa diğer ülkeler gibi, ‘sen yeter ki sağlığını koru, gerisini düşünme’ demeliydi.
Dünya genelinde hükümetler ve merkez bankalarının bugüne kadar taahhütte bulunduğu destek paketlerinin büyüklüğü 7 trilyon dolara ulaştı.
Bu miktara ABD Senatosu'ndan geçen 2 trilyon dolarlık teşvik paketi ve Japonya'da 274 milyar dolara varması beklenen önlemler dahil.
Almanya neredeyse GSYH'sının yüzde 28'ine denk gelen bir paket açıklarken İspanya ve İngiltere gibi ülkeler GSYH'larının yüzde 15'inden daha büyük miktarda bir teşvik paketi açıkladı. ABD'de ise bu oran yüzde 9'un üzerinde.
Türkiye ise sadece GSYH'sının yüzde 2'sine denk gelen bir paket açıkladı.
Bu oranlara bakıldığında Türkiye'nin ekonomik olarak çok küçük bir adım attığı ortada.
Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez bir makalesinde, ivedilikle iki maddenin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Birincisi, Sağlık personeli için maddi ve manevi alınması gereken bütün önlemleri almak ve bu insanlara karşı şiddetin önüne geçmek.
İkincisi ise İşyeri kapatıldığı için geliri kesilen, üretim durduğu için ürettiğini satamayan, ihtiyaçlarını karşılayamayan ve borçlarını ödeyemeyen vatandaşlara maddi destek vermek.
Bugün hangi esnafa giderseniz, zor durumda ve iflasın eşiğinde olduğunu söyleyecek.
Batman’da söyle sokakları dolaştığınızda şu sıralar ‘satılıktır’ yazısı asılı işyerlerinin ne kadar çoğaldığını fark edeceksiniz.
Birçoğu ise çoktan işyerini kapattı bile.
Batman’da Pandemi’nin başlamasından bu yana faaliyetleri durdurulan Kıraathaneci esnafının ne halde olduğunu bilen var mı?
Düğün salonları, lokantalar, kafeler açıldı ancak Kıraathaneler açılmadı.
Sadece birkaç ay boyunca çay satışına izin verildi.
Oyun yasaklanınca da kimse gitmedi ve birçoğu ya iflas etti, ya da kepenk kapatmak zorunda kaldı.
Bu sadece bir örnek.
Bunun gibi birçok örnek var daha.
Kapalı olmasına rağmen Bin- 12 Bin TL arasında gideri olan esnaf var.
Esnafların önemli bir bölümü ne kirasını ödeyebiliyor, ne de faturalarını. İş yapamadığı için yıllarca bir kenara koyduğu birikimini de geçinebilmek için harcamak zorunda kaldı.
Devlet bu zor dönemde vatandaşının, esnafının yanında olmayacaksa ne zaman olacak.
Destek denilerek faizli ve geri öremeli kredi vermek destek değildir.
Tüm dünya bu zor süreçte vatandaşını mağdur etmezken, Türkiye’de düşük bir bütçe ayrılması, ‘güçlü ekonomi’ söylemleri ile bağdaşmıyor.
Madem güçlü bir ekonomimiz var.
Madem hergeçen gün ekonomimiz büyüyor.
O zaman can çekişen esnafa hayat verin…