~~Ankara’da yaşanan bir olay, günlerden ülkenin gündeminden inmiyor.
İşin garip tarafı, ülkenin gündemini değiştirmekte usta olan ülkeyi yönetenlerin dahi bu gündemi değiştirememesi.
Bahsettiğim olay, TAYAD eylemine katılan Merve Demirel isimle başörtülü bir bayana yönelik polisin müdahalesi sırasında yaşanan ‘taciz’ olayı.
Hiç kimsenin tasvip etmediği, hatta Ak parti milletvekillerinin dahi tepki gösterdiği ve kadını aşağılayan bir olay ile ilgili kadınların sessiz kalmasına bir anlam vermiş değilim.
Ortada bir görüntü var ve faili de belli.
Bu olayın mağduru başörtülü bir bayan.
Ancak o kadının siyasi kimliğinden olsa gerek ne yazık ki bu olay bilerek terörize ediliyor.
Bakın sosyal medya üzerinden bu olay ile ilgili açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, neler söylüyor; “Yasadışı eylem yapıp direnirseniz, uyarılardan sonra 'kargatulumba' gözaltına alınırsınız. Eğer taciz varsa üzerine ilk biz gideriz. Hayatı kendi gibi düşünmeyenleri tacizle geçenlerin 'Babası FETÖ'den ihraç, kardeşi DHKP-C'li proje kadın' üzerinden polisi ezmesine müsaade etmeyiz.”
Bir kişinin babasının, annesinin, kardeşinin, amcasının veya bir yakınının işlediği suçtan dolayı ‘suçlu’ olarak gösterilmesi hangi hukukta var.
Acaba bu kadın bir Ak Partili olsaydı durum re olurdu?
Sanırım çoktan kıyamet kopmuştu.
Herşeyden önce bu olayda mağdur olan ve büyük bir hakarete uğrayan kişi bir kadın, ama kadınların sessiz kalmasına şaşırıyorum.
Elif Çakır bir gazeteci.
Gezi eylemleri sırasında yaptığı asparagas bir haberden dolayı ismi ‘Kabataş Yayıncısı’ olarak biliniyor.
Elif Çakır, Gezi eylemleri döneminde yaptığı bir haberde, Kabataş İskelesinin önünde deri eldivenli ve bandanalı yarı çıplak 70 erkeğin başörtülü bir kadının taciz edildiğini yazmıştı. Çakır’ın yalan söylediği ortaya çıkmıştı.
Ancak bu kadın bile vicdana gelmiş olacak ki, konuyu köşesine taşımış ve ‘Bize ne oldu böyle’ sorusunu soruyor.
Çakır’ın köşesinden bir bölüm şöyle; “Muhasebe yapıyorum, aza koyuyorum dolmuyor, çoğa koyuyorum almıyor. Yine birkaç gündür, Necip Fazıl’ın umut ve umutsuzluğun iç içe geçtiği “Muhasebe” şiirinin “Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?” mısraları dilimden düşmüyor. Tekrar, tekrar soruyorum kendime… “Bize ne oldu böyle” diye…
Hangi ara vicdanımızı, sağduyumuzu, merhametimizi, hakkaniyet duygumuzu yitirdik…. Haksızlığa maruz kalanın, şiddet görenin, tacize uğrayanın yani “mağdurun” kimliğine, ideolojisine mi bakıyoruz artık.
Boğazımda düğümlene düğümlene sormak istediğim sorular şu;
* Öncelikle şunu söylemem lazım ki, başörtülü başörtüsüz değişmez, kadın kadındır. Bu ülkenin vatandaşı, bu ülkenin insanıdır. Ancak, madem ki Ankara’da katıldığı eylemden, polis tarafından gözaltına alınırken “cinsel tacize” uğradığını beyan eden, suç duyurusunda bulunan üniversite öğrencisi başörtülü Merve Demirel, AK Partili olsaydı, KADEM üyesi veya TÜRGEV yurtlarında kalmış biri olsaydı, durum ne olurdu?
* Merve Demirel TAYAD eylemine değil de, siyasi konjonktüre uygun bir eyleme katılmış olsaydı fakat gözaltına alınmasını gerektiren de bir durum söz konusu olsaydı, o polis bir kadının dokunulması mahrem bir yerine saniyelik dahi olsa öylece dokunabilir miydi?
* Çoğunluğu dindarlardan daha da önemlisi eski Türkiye’nin haksızlığına, hukuksuzluğuna, adaletsizliğine, insan onur ve haysiyetini zedeleyen davranışlara maruz kalmış olanlardan oluşan Meclis’teki siyasetçilerin tavrı böyle mi olurdu? Aksi durumda polis “FETÖ’cü, din düşmanı” vesaire ilan edilmez miydi?
* Merve Demirel’e elle taciz yapılmasına ‘saniyelik görüntü’, ‘yanlış hareket’ yorumları yapılır mıydı?
Tamam, kolluk kuvvetlerimiz toplumsal olaylara, izinsiz eylemlere müdahale etsin. Ancak bunu yaparken, kolluk kuvvetlerinin uyması gereken yasal ve etik kurallara uysun.”
Peki ya diğer kadınlardan neden ses yok?
Bugün bu olay karşısında Ak Partilisi, CHP’lisi veya HDP’lisi farketmez, tüm kadınların büyük bir tepki göstermesi gerekirdi.
Bu olay ve ardından hükümet çevrelerinin yaptığı açıklamalar vicdanları yaralamıştır.
Bunu yapan polis hakkında derhal bir soruşturmanın başlatılması ve hemen görevden alınması gerekirdi.