Dün bu köşemden ‘Kürt’ olan ancak ‘Türk’ oldukları bilinen tanınan kişileri yazmıştım.
Sabah saatlerinde Kayseri’de yaşayan Kayserili bir arkadaşım aradı.
İnternetten okuduğu köşemde Yaşar Kemal ile ilgili arkadaşlarıyla bir tartışma yaşadıklarını ve arkadaşlarının Yaşar Kemal’in kesinlikle Kürt olmadığını savunduğunu söyledi.
En iyi cevabın internet ortamında bulunan bir video olduğunu belirterek sözkonusu videoyu izlemelerini istedim. Çünkü bu tartışmanın cevabı bu videoda bulunuyor.
Videoda solda Batmanlı ünlü Ressam Ahmet Güneştekin, ortada Batmanlı meşhur Dengbejlerden Salıhê Qubini ve sağ tarafta ise dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal bulunuyor.
Dengbejl Salıhê Qubini ünlü bir Kürt genci olan Siyabend ve Xece’nin hikayesi olan Klam’ı seslendiriyor.
Can kulağıyla dinleyen Yaşar Kemal, şarkının bir bölümünde araya giriyor ve Kürtçe olarak şunları söylüyor; “Serê çiyayê Sîpanê Xelatê bı dûman e bı mıj e
Kê dîtiye neçîr nêçîrvanê xwe dıkûje.” Türkçesi ise şöyle; “Süphan dağının başı dumanlıdır, sislidir. Kim görmüş ki av avcısını öldürecek.”
Aslında Yaşar Kemal’in Kürtçe bilip bilmediği bir ara tartışma konusu oldu.
Bu tartışmalar sırasında Yaşar Kemal’in manevi oğlum dediği Ahmet Güneştekin katıldığı bir televizyon programında bu görüntüleri götürüyor, yayınlanıyor ve tartışmalara son noktayı koyuyor.
91 yıllık yaşamında Kürt olduğunu hiç inkar etmedi Yaşar Kemal. Ama bugün internet ortamında kendisiyle ilgili tüm bilgilerde milliyeti nedense ‘Türk’ olarak geçiyor.
Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. İlk Okulu Adana'nın Burhanlı köyünde okudu. Ortaokul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.
Geçtiğimiz yıl yaşamını yitirene kadar devam eden savaşın durmasını ve barışın gelmesini umud etti, ancak hem çok istediği baharı, hem de barışı göremeden göçtü aramızdan.
Yaşar Kemal’in ‘Bu Bir Çağrıdır’ kitabı, büyük yazarın 1992’den bu yana, inatla, kimi zaman özlemle, kimi zaman öfkeyle ve her zaman umutla dile getirdiği demokrasi, insan hakları ve barış çağrılarını, uyarılarını ve söyleşilerini, bu konulara dair yazılarını bir araya getiriyor.
Yaşar Kemal, 1993 yılında yazdığı, “Demokrasi Yalanı” makalesinde “Gerçek bir demokrasiye ulaşmak kolay olmuyormuş. O da, kan ve gözyaşı istiyormuş. O da, akıl ve düşünce çabaları istiyormuş. Gerçek bir demokrasiye ulaşmak bir topluluğun, birkaç topluluğun iyi niyetli çabasıyla gerçekleştirilemiyor. Dışarıdan demokrasi de bir süs olaraktan, bir yalan olaraktan kalıyor. Demokrasiyi bilinçlenmiş halklar yaratır. Çünkü demokrasiyle yönetilmek en çok onun çıkarınadır” diyordu.
Bu ülke bir kardeşlik toprağıdır, bu topraklardaki bütün kültürlerin, dillerin ve her doğa parçasının üstüne titrememiz gerekir vurgusunu yapan yazar, “Kürt sorunu Türkiye’nin çağdaşlık sorunudur, Kürt sorunu Türkiye’nin demokrasi sorunudur, Türkiye’nin bütünlüğünün korunması gerekir ve bir kardeş kavgasında kazanan olmaz” diyordu.
Bu Bir Çağrıdır kitabının önsözüne “Böyle çağrıları çok yazdım, yirmi yıldır yazdıklarımı bir araya toplayarak bir daha çağrıda bulunayım dedim. Ne söylense sanki duyan yok, gören yok” diye başlayan yazar, “Gençliğimde, gazetecilik yıllarımda Çanakkalede, Kurtuluş Savaşında birlikte savaşmış Türkleri de, Kürtleri de, onların sevgi ve dostluk dolu anılarını da çok dinledim. Bugün onların çocukları, torunları böyle bir kardeş savaşını kabul etmemeli. Etmiyorlar da. Bu savaş inanılmayacak kadar uzun sürdü. Türkler de Kürtler de bu savaşın bitmesini istiyorlar, bundan kuşkum yok” diyor.
Yazar, ‘Türkiye Barışını Arıyor’ başlıklı yazısına Atatürk’ün 1923 yılında İzmit’te yaptığı basın toplantısındaki konuşmasından bir alıntıyla başlıyor ve ekliyor: “Savaşın ne zaman çıkacağını beklemek, ölümü beklemek gibidir. Savaşlar insanların ölüm fermanıdır. Savaşlar, üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır.”
Yaşar Kemal kitabının önsözünü şu sözlerle bitiriyor: “Çok hatalar yaptık ama umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok. Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu, evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır…
Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki, bu yaraların sağılması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle elele verelim. Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir.”
Büyük bir yazardı Yaşar Kemal, kitapları 140 çeviri yapmış ve 30 dilde yayınlanmış tek yazardır. Ancak hala ‘Milliyet’ sözkonusu olunca inatlı ‘Türk’ yazılan ‘Kürt’ yazardır.