Çok uzak değil, daha 4 yıl önce Diyarbakır’daki bir mitingde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Bölgesel Kürt Yönetim Başkanı Mesut Barzani Diyarbakır’daki mitingde kol kola halkın karşısına çıkmıştı.
O mitingde Başbakan Erdoğan’ın söylediklerini şöyle bir hatırlayalım; “Yüzyıl önce bu topraklarda adeta cetvelle sınırlar çizildi ama bizim muhabbetimize sınır çizemezler. Bizim ortak tarihimize, ortak medeniyetimize, ortak geleceğimize sınır çizemezler. Bizim gönüllerimizi hiçbir zaman birbirinden ayıramazlar. Bunu böyle bileceğiz, onun için rahat olacağız ve geleceğe aynı aşkla, aynı inançla yürüyeceğiz.
…
Ayrılıktan, çatışmadan, savaştan yana değil, her zaman barıştan, dostluktan, kardeşlikten yana olmak önemlidir. İşte onun için Kak (Kardeşim) Mesut başarılı oldu. İşte onun için Mesut kardeşim tarih yazdı. Diyarbakır huzurlu olursa Erbil daha huzurlu olur. Eğer Diyarbakır huzurlu olursa Kamışlı daha da huzurlu olur, Diyarbakır refah içinde, barış içinde olursa Türkiye refah, barış ve huzur içinde olur. Unutmayın, sizin sorumluluğunuz büyük. Bu yeni süreçte Diyarbakır'ın hakem olmasını, mürşit olmasını, sürece yol göstermesini, sürece ışık tutmasını istiyorum.”
Şimdilerde ise bu söylemler bir tarafa bırakılmış durumda.
Barzani, artık Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmalarının vaktinin geldiğini belirterek bugün ‘Bağımsızlık Referandumu’ yapacaklarını açıkladığında en sert tepkiyi Türkiye gösterdi.
Daha 4 yıl önce kardeşim dediğimiz Barzani ile bugün savaşacak konuma geldik.
Meclis savaş tezkeresi almak için olağanüstü toplandı, muhalefet ise ağız birliği etmişçesine bu referandumun savaş sebebi sayılması gerektiğini belirtiyorlar.
Ne gariptir ki bu süreçte medya da savaş diline dönüş yaptı.
Mesela, önceki gün Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde sınıra yakın üs bölgesine yapılan terör saldırısında bir asker ve bir sivil işçi şehit oldu.
Bu ve buna benzer çok olay oldu sınır bölgesinde. Medya bu haberleri bilinen haber dilini kullanarak veriyordu. Ancak bu son olayda barışı savunması gereken medyanın savaş dilini kullanması çok garip.
Neredeyse tüm haber sitelerinde, ‘Kuzey Iraktan saldırdılar’, ‘Kuzey Irak'tan Türkiye'ye saldırı’ şeklinde kışkırtıcı ve provokasyon içerin başlıklar yer aldı.
Barzani ve Barzani'yi destekleyen bağımsızlık yanlısı Iraklı Kürtler, uzun yıllardır devam eden kötü muamele karşısında kendi kaderlerini tayin etme zamanının geldiği inancında.
Bu durum neden birilerini rahatsız etsin.
Bizim sınırlarımızın ötesinde yaşanan bu referanduma neden karşı çıkılıyor birileri çıkıp açıklasın. Bazıları ‘komşularımızın toprak bütünlüğünden yanayız’ diyorlar.
İyi de eğer kendileri bunu istemiyorsa bunda ısrar etmenin anlamı var mı?
Kürtlerin bağımsızlık istemeleri kadar doğal birşey olamaz.
Büyük kısmı Iraklı Kürt olan 5 milyonun üzerinde seçmenin referandumda oy kullanma hakkı var.
Kürtlerin yanı sıra oy verecek etnik ve dini gruplar arasında Araplar, Türkmenler, Ezidiler ve Süryaniler de var. Bu halklar hep birlikte geleceklerine dair bir karar verecekler. Ama birileri çıkıyor “Hayır karar veremezsin” diyor.
Türkiye ve İran referandumun düzenlenmesine karşı. Ankara'dan yapılan açıklamalarda referandumun tarihi bir hata olacağı ve beraberinde sadece bölgesel değil, küresel bir krizi getireceği uyarıları yapılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referandumun düzenlenmesi halinde Türkiye'nin IKBY'ye yönelik yaptırımları devreye sokabileceğini söylemişti.
Irak Kürt bölgesindeki herkesin referandumu desteklemediği gibi, Türkiye’deki herkes te bu referanduma karşı çıkmıyor.
Örneğin, Ak Parti Milletvekilleri arasında Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Ardahan Milletvekili Orhan Atalay gibi Barzani’nin ‘bağımsızlık referandumuna tam destek verenler’ de var.
Ensarioğlu, “Türkiye’ye karşı bir tehdit, tehlike oluşturmadığı sürece herkese düşen Kürdistan halkının tercihine destek vermektir” dedi.
Orhan Atalay ise, “Kürdistan’da gerçekleşecek olan referandum orada yaşayan insanların kendi tercihlerini ve kaderlerini tayin edecekleri temel bir haktır. O haklarını esas itibariyle istedikleri gibi kullanırlar ve bu haklarını kullanırken kendi komşularıyla bir görüş ve fikir alışverişinde bulunurlar ama kimseden müsaade istemek zorunda değiller” dedi.
Peki ya bölgedeki Ak Parti teşkilatlarının görüşü alındı mı? Eminem hepsi bu doğrultuda, yani Referandumu destekleyeceklerini açıklayacaklardır.
Kürtler geleceklerini kendileri belirleme hakkına sahiptirler ve bu onların hakkı. Bu hakkı kimse engellememeli.