Kaza değil, cinayet!

Sason ilçesinde geçtiğimiz hafta yaşanan kaza hepimizin içini acıtmıştır.
O görüntüleri gördükten sonra içimde adeta fırtınalar koptu.
Kim, neden, niçin, sorumlu, kaza…
Hele hele yaşamını yitiren o gencecik iki kardeşin görüntüsü…
Bazın sözlerin yetersiz kaldığı, zamanın önemsizleştiği anlar olur ya, işte öyle…
Kim ne derse desin, kim ne yazıp çizerse çizsin kelimeler kifayetsiz kalıyor, çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Gerisi boş.
Bazen içimden tek kelime yazmak gelmiyor...
Tıpkı Sason’daki kazanın ardından olduğu gibi…
Ne dersem diyeyim, ne yazsım olmayacak, biliyorum.
Kelimelerim bitiyor, gırtlağı düğümleniyor insanın.
Ama sonra içimdeki bir ses diyor ki, aslında tam da şimdi yazmak lazım...
Bu kadar umursamazlık, bu kadar tedbirsizlik, bu kadar denetimsizlik varken, unutturmamak için, sorumluların bulunması için, böyle faciaların bir daha yaşanmaması için yazmak lazım diyorum...
Sason’da yaşanan aslında bir kaza değil, cinayetin kendisidir. Sadece öğrencileri taşıması gerekirken, sivillerin, tekstil işçilerinin taşınmasına izin verenler ise bu cinayetin sorumlusudur.  
Kazanın ardından yerde cansız yatan öğrencinin başında oturan, çaresiz  yakınlarının o görüntüsü, herkesin içini parçaladı.
Bu görüntüyü yaşatmaya kimsenin hakkı yok. 
Kazanın yaşandığı coğrafya dağlık ve dağınık köylerin olduğu bir coğrafya.
Zaman zaman haber amaçlı gittiğim bir bölge.
Yolların sarp uçurumların kenarına yapıldığı bu bölgede oturan insanların çocukları, yıllardır taşımalı eğitim kapsamında hergün ilçe merkezine servis minibüsleriyle taşınıyor.
Bu yolda bir anlık bir dikkatsizlik, beraberinde büyük bir faciayı getirir.
Sürücülerin bu yolda son derece dikkatli olması gerekiyor.
İki kişinin yaşamını yitirdiği ve 24 kişinin yaralandığı kazanın nedenini bilmiyorum.
Ancak 16 kişilik bir minibüse 26 kişinin alınması, bu kazanın önemli nedenlerinden biri olduğunu gösteriyor bize.
İçinde sadece öğrencilerin olması gereken minibüste, köyden Sason’daki tekstil atölyelerine çalışmak için giden tekstil işçileri ve köylüler de vardı.   
Bu kişilerin alınmasının tek nedeni ise birkaç kuruş daha fazla para kazanmak.
Taşımalı eğitim ile araç sahibi zaten öğrenci başına para alıyor. Birkaç yolcu da taşıyarak biran daha kazanmak istiyor. 
Üstelik bunu sadece bu araç sürücüsü de yapmıyor.
Taşımalı eğitimin olduğu her yerde bu sorun var.
Yani Kozluk’ta da, Gercüş’te de, Hasankeyf’te de, Beşiri’de de taşımalı eğitimde kullanılan minibüsler, öğrenciler dışında yolcu alıyorlar.
Kazanın ardından Kozluk ilçesinde taşımalı eğitimde yar alan bir minibüsün şoförüyle sohbet ettim.
Birçok şoförün fazla yolcu aldığını, çünkü aldığı maaş ile geçimini yapmasının mümkün olmadığını belirtiyordu.
Fazla yolcu taşıyarak ek bir gelir elde ediliyor böylece. 
Şimdi burada sorumlu kim?
Fazla yolcu taşıyan minibüs sürücüsü mü, yeteri kadar yol denetimini yapmayanlar mı, yoksa buna göz uman okul yöneticileri mi?
Aslında hepsi bu cinayet gibi kazanın bir tarafında sorumluluğu var.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bakın bu kaza ile ilgili neler söyledi; “16 kişilik arabada kaç kişi vardı biliyor musunuz? 26 kişi. Yani bu öğrenci minibüsü köyden nakil yapsa da kabul edebileceğimiz bir iş değildir. Bu kadar açık. Bu katliama açık davetiye çıkarmaktır. Yani buradan jandarmamıza da polisimize de sesleniyorum. Sizlerin nezdinde bütün arkadaşlarımıza sesleniyorum. 16 kişilik araç eğer 26 kişinin, hele de öğrencinin yanında aynı zamanda tekstil işçilerinin de taşındığı bir araç olursa evet parayı kazanırsınız ama hayatı kaybedersiniz. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.”
Bu kazanın ardından denetimler artacaktır.
Ama umarım bu sadece birkaç haftalık denetimler olmaz.