Tarihin önemli siyasi buhranlarından birini yaşıyoruz.
Şu andaki yönetim şekliyle ülkeyi Başbakan yönetiyor. Şekil itibariyle böyle ama gerçek manada ne yazık ki böyle değil.
Başkanlık sistemi tartışmaları devam ededursun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zaten şu an ‘Başkan’ ısınmaları yapıyor bile.
Cumhurbaşkanlarının açılış yapmalarına tanıklık ettik çokça. Ancak bir Cumhurbaşkanının siyasi mesajlar vermesi, başbakanın söylemlerini sarfetmesi ve bir siyasi parti için oy istemesine hiç rastlamadık. Zaten bu türden davranışlar ‘tarafsız’ Cumhurbaşkanının yapacağı şeyler değil.
Son olarak yeni Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte Diyarbakır’a gelen Cumhurbaşkanının ziyareti ülkenin durumunun bir özeti gibiydi.
Birincisi bölgenin hiçte güvenli olmadığının bir kanıtıydı bu ziyaret.
Bir Başbakan ve Bir Cumhurbaşkanı, ülkenin bir bölgesine adeta bir koruma ordusuyla gelecek. Bunun örneğine kim şahit olmuştur Allah aşkına.
Devleti yönetenler, yönettikleri toprakları 15 Bin polis ve askerin koruması altında ziyaret ediyorlar. İkilinin ziyaret ettiği yerlerde neredeyse 5 metreye bir polis yerleştirilmiş çok güvenli bir ülke değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım için kentin işlek yolları trafiğe kapatılırken, zırhlı araç, binlerce polis, asker, özel hareket ile keskin nişancı görevlendirildi.
Halka hitap sırasında ilk sözü Başbakan Binali Yıldırım aldı.
Konuşmasında Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere DBP'li belediyeleri hedef alan Yıldırım, belediyeleri PKK'ye lojistik destek vermekle suçladı.
Yıldırım, şunları söyledi; “Sûr'un 6 mahallesini ne hale getirdiler. Bombalarla, çukurlar ile kazarak tarihi eserlere zarar verdiler. 4 bin aileyi yerinden yurdundan ettiler. Ama biz milletin hizmetinde bir iktidar olarak AKP iktidarı olarak dedik ki insanı yücelt ki devlet yüceltsin. Esnaflarımıza zararlarını ödedik. 3 trilyon ödedik ikinci 6 ay 3 trilyon daha ödeyeceğiz. Tarihimizden bize miras kalan Sûr'u ve tarihi yapılarını en güzel şekilde yeniden yapacağız. Biz Sûr'u yapmaya başlayınca hemen bir iftira kampanyası başlattılar. Siz teröre lojistik destek vereceğinize biraz da vatandaşın sesine kulak verin.”
Sonrasında söz Cumhurbaşkanınındı.
Cumhurbaşkanının konuşmasında bölgeye yapılan yatırımlar, yapılması düşünülen yatarımlar ve diğer hizmetler ile ilgili cümleler kuracağı bekleniyordu, ama tam tersi oldu.
Bildik tarzıyla yine Başbakan’a konuşacak laf bırakmadan siyasi mesajlar vermeye devam etti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Önce Başbakan Yıldırım’ın Diyarbakır havalimanına harcanan paranın gözden kaçan 40 Milyon TL’lik farkını düzeltti.
Binali Yıldırım'ın 270 Milyon TL’ye mal olduğunu belirttiği havalimanına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözkonusu havalimanının 230 Milyon TL’ye mal olduğunu belirtti.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan7ın söylemesi gereken sözlerini de içeren konuşmasından satırlar; “Biz geldiğimizde 37 kilometre yol varken, 10 katına katladık. Onlar yıkar, biz yaparız. Ey benim Diyarbekirli kardeşim. Bunlar sana ne hizmet verdi? Bunlar yakmaktan, yıkmaktan başka ne yaptılar? Bunlar kardeşlerimi şehit etmekten başka ne yaptılar? Bunlar öldürmek için, şehit etmek için var. Bir kişinin hayat bulmasına vesile olmak, tüm insanlığın hayat bulmasına vesile olmaktır. Biz efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Diyarbakır'a yaptığımız hizmetleri anlatacak değilim. 2003 - 2014 yılları arasındaki yatırımları sayın Başbakan da söyledi. Yatırımlar devam ediyor. Diyarbakırlı çocuklarımızı hayata daha iyi hazırlamak için çalışıyoruz. Ama bu dersliklerin yarısı yakıldı. Camilerimizi yakmadılar mı? Bunlar Ateist, bunlar Zerdüşt. Bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar. Er veya geç ben inanıyorum ki benim Diyarbakırlı, Şırnaklı kardeşim de bunların ne olduğunu anlayacak. Muşlu, Vanlı, Iğdırlı, Hakkarili kardeşim de anlayacak. Bunlara gereken dersi sandıkla vereceğiz.
Bakınız, PKK'nın desteklemiş olduğu parti parlamentoda. Onlar PKK adına parlamentoda. Bunlar bizim verdiğimiz vergilerle oradan maaş almamalı diyor vatandaşlarımız. Dokunulmazlık parlamentoya geldi. Yurt dışına kaçmaya başladılar. Paralel devlet yapılanması neyse bunlar da o. Onlar da kaçıyor, bunlar da kaçıyor. Bunlar silahı bırakırlar, sonra gelirler alırlar. Olmadı mı? O zaman bu ülkeyi terk etmek zorunda kalırlar.
Bu örgüt ne bu toprakların ne de ülkenin parçası olamaz. İnsanların yaşadıkları evleri bombalarla tuzaklayanlarla benim halkımın ilişkisi olamaz. Çarpık yapılaşmanın olduğu yerleri yıkıp, yeniden yaparak yaraları saracağız. Kimse açıkta kalmayacak. Herkes evini bulacak. Bu devlet adildir, endişeniz olmasın.”
Cumhurbaşkanının Zerdüşt dediği HDP’ye Diyarbakır’dan yüzde 73 oy çıktığı unutuluyor sanırım. Olaki Zerdüşt olan bile olsa bir kişinin inancı sorgulanamaz.
Son olarak yine ‘Sandığı’ işaret ederek siyasi mesajlara devam etti.
Böylesi bir ortamda ülkenin nereye gittiğini kestirmek zor. Yani bindik alamete ama, nereye gittiğimiz belli değil.