Demokrasi ve özgürlükler alanında istenen adımların bir türlü atılmadığı Türkiye’ye artık Avrupa’da sırtını dönmeye başladı.
İfade ve basın özgürlüğü alanındaki olumsuzluklar dikkat çekerken, geçen hafta Avrupa Parlamentosunda kabul edilen 2015 Türkiye raporuna da bu durum yansıdı.
Rekor sayıda değişiklik önergesi sunulan rapor 133 red oyuna karşın 375 kabul oyu ile kabul edildi.
Bu rapor bu güne kadar yayınlanan en sert Türkiye raporu olarak yorumlanıyor.
Oylamanın yapıldığı oturumda AB dönem başkanı sıfatıyla söz alan Hollanda Savunma Bakanı Jeanine Hennis-Plasschaert Türkiye ile AB’nin önemli ilişkilere sahip olduklarını belirtmekle birlikte, Türkiye’de hukuk devleti ve temel haklar konusunda kaygı verici gelişmeler yaşandığına işaret etti. Yargının bağımsızlığı ve ifade ve toplantı özgürlüğü alanlarında ivedi adım atılması gerektiğini söyleyen Hollandalı bakan, Güneydoğu’da şiddete son verilmesi ve Kürt ve Kıbrıs sorunlarına çözüm bulunması gerektiğini dile getirdi.
Rapor hakkında Strasbourg’da düzenlenen genel kurul oturumu Türkiye-AB ilişkilerinin Avrupa kamuoyu gözünde dibe vurmuş olduğunu gösterdi.
Avrupa Komisyonu’nun üyelik müzakerelerini destekleyen tavrına rağmen, bugüne kadar Türkiye’nin üyeliğini savunan Avrupalı liberaller dahi Ankara ile üyelik müzakerelerinin durdurulması çağrısında bulundu.
Liberal grup adına konuşan Alexander Lambsdorff ise ‘Avrupa’da Türkiye’nin AB üyesi olacağına inanan kimse kalmadığını’ savundu.
Benzer mesajlar diğer siyasi grupların temsilcileri ve parlamenterler tarafından da verildi.
Peki, bu en sert raporda neler yer alıyor?
Raporda büyük ölçüde; Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğü, Kürt sorunu ve Güneydoğu’daki gelişmeler yer alıyor. Türkiye’deki gelişmelerin kaygı verici olduğu belirtiliyor.
Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinin gerilediğine işaret edilip, medya özgürlüğü alanında yaşanan gelişmeler kaygı verici olarak tanımlanıyor. Türkiye’de yolsuzlukla mücadeleye öncelik verilmesi, terörle mücadele alanındaki yasal mevzuatın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla uyumlu hale getirilmesi talep ediliyor.
İşte raporda yer alan çarpıcı bölümler; “AP, Türkiye'de demokrasi ve hukuk devleti alanlarındaki gerilemenin ışığında reformlardaki genel hızın son yıllarda yavaşlamasından ve yargının bağımsızlığı, toplanma ve ifade özgürlüğü, insan haklarına ve hukuk devletine saygı gibi bazı ana alanlarda giderek Kopenhag kriterlerinden uzaklaştıran gerileme olmasından endişe duyar.
Türkiye, gazetecilere yönelik sindirmenin her türüne karşı eyleme geçmeli, gazetecilere yönelik her türlü saldırı ve tehdit soruşturulmalı, medya organlarına saldırılar aktif şekilde önlenmeli. Medya ve internette özgür konuşmayı perdeleyen gergin siyasi hava dağıtılmalı. AP, çok sayıda gazeteye sert ve yasadışı şekilde el konulmasını kınar.
AP, düşünce ve ifade özgürlüğü ile bağımsız medyanın Avrupa'nın esas değerleri olduğunu yineler, Can Dündar ve Erdem Gül'ün serbest bırakılmasını memnuniyetle karşılar ve Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne yönelik açıklamalarını kınar. Tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yapan AP, Türk liderliğindeki artan otoriter eğilimleri derin üzüntüyle karşılar.
Barış için bildiri imzaladıkları gerekçesiyle binden fazla akademisyenin sindirme ve kovuşturmaya uğraması üzüntü kaynağı.”
Kabul edilen raporda, Türkiye’nin güneydoğunda yaşanan çatışmaların bir an önce son bulması ve barış sürecinin yeniden başlaması çağrısı yapılırken Türkiye hükümetinin müzakerelere başlatma sorumluluğunu üstlenmesi gerektiği de raporda yer alan çağrılar arasında.
Kürt sorununun şiddet yoluyla çözümlenemeyeceğine vurgu yapılan raporda, Türk hükümetinden “yeniden müzakerelere başlaması” ve Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasaklarına son vermesi isteniyor. Kürt sorununa kalıcı çözüm için TBMM’de özel bir komisyon oluşturulmasını isteyen AP, Kürt sorununa barışçıl çözüm için dilekçe imzalayan akademisyenlere yönelik yasal yaptırımları da kınıyor.
AP, binden fazla akademisyene yönelik sindirme ve yargılamalardan büyük üzüntü duyulduğu belirtirken, insan hakları savunucusu avukat Tahir Elçi’nin Kasım ayında öldürülmesiyle ilgili sorumluların yargı önüne çıkarılması talebini dile getirdi.
IŞİD’in Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirdiği terör saldırılarının da kınandığı raporda, bu saldırılarla ilgili ayrıntılı soruşturma yürütülmesi isteniyor. Türkiye’nin IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonda yer alması memnuniyet verici olarak tanımlanıyor. Buna karşılık Ankara’nın başta petrol ticareti olmak üzere ‘IŞİD’in Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği faaliyetleri’ sonlandırmak için daha fazla çaba göstermesi isteniyor. Ankara’nın Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele eden Kürt gruplara yönelik askeri müdahalesi de eleştiriliyor.
Raporda ayrıca Ermeni soykırımı ile ilgili bölümlerde var. Bundan dolayı da rapor Türkiye tarafından iade edildi. Ancak çarpıcı tespitlerin yer aldığı bu rapor yinede kaygı verici.