1970’li yıllarda tek kanallı televizyon döneminin ünlü dizilerinden biri olan ‘Zengin ve Yoksul’ dizisini belli yaşın üzerindekiler iyi hatırlarlar.
Farklı karakterde iki kardeş olan Nick Nolte (Tom Jordache) ve Peter Strauss (Rudy Jordache) anasında ekonomik açıdan uçurum vardı.
Biri zengin, biri ise peş parasız olan iki kardeşin hikayesine zaman zaman dizinin kötü adamı olan Falconetti dahil oluyordu.
Şu sıralar bu dizinin bir başka versiyonunu gerçek hayatta ibretle izliyoruz.
Malum Covid-19 belası şu sıralar dünyayı kasıp kavuruyor.
Salgının bitmesi için ise tek umut kapısı olarak Covid-19 aşısı görülüyor.
Aşıya onay verilmesinin ardından sözleşme imzalayan ve aşı alan ülkelerde aşılamalar hızla devam ederken, ülkeler arasında ise büyük uçurum var.
Geçtiğimiz Aralık ayında aşılamalar başladı.
Ancak şu ana kadar yapılan aşıların dörtte üçü, küresel sermayenin yüzde 60'ını elinde bulunduran sadece 10 ülkede yapıldı.
ABD, Çin ve İngiltere aşılama konusunda en hızlı davranan ülkeler konumunda.
Koronavirüs salgınında en çok etkilenen ülkelerden ABD şu ana kadar en çok aşı yaptıran ülkelerin başında geliyor. 5 Şubat'taki verilere göre ABD'de bugüne kadar yaklaşık 38 milyon 465 bin kişi en az bir doz aşı yaptırdı.
Covid-19 salgınının ilk ortaya çıktığı Çin'de ise bugüne kadar en az 31 milyon kişi aşı oldu. Ancak dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olan Çin'de halkın sadece yüzde 2,1'i aşı yaptırdı.
İngiltere Pfizer ve BioNTech tarafından geliştirilen aşıya onay veren ilk ülke oldu ve aşılamaya 8 Aralık'ta başladı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 31 Ocak 2021 itibariyle 11 milyon 477 binden fazla kişiye aşı vuruldu.
Diğer zengin ülkeler de son sürat aşılama çalışmalarına devam ediyorlar.
Parası olan an çok aşıyı en önce alıyor.
Parası olan ülkeler, aşı firmalarıyla olan ikili ilişkilerini de kullanarak üretilen aşıların büyük bölümünü satın aldılar.
Peki ya parası olmayan ülkeler.
İşte asıl mesele burada.
Düşük ve orta gelirli ülkelerin çoğu henüz aşı alamadı. Bu gidişle alabilmeleri de çok zor.
Onca zengin ülke ve milyarlarca dolar paraları varken kim fakir ülkelere aşı versin ki.
Zengin ülkelerdeki genç, sağlıklı insanların, daha yoksul ülkelerdeki tehdit altındaki insanlara göre daha önce aşıya ulaşması ne kadar adil olabilir.
Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, bu konudaki vahim durumu gündeme getirdi.
WHO Başkanı, 49 görece zengin ülkelerde 39 milyon doz aşının yapıldığını belirtti ve düşük gelirli bir ülkede sadece 25 doz aşı yapılabildiğini ifade etti.
Şu ana dek Çin, Hindistan, Rusya, İngiltere ve ABD kendi aşılarını geliştirirken, Amerikan-Alman Pfizer aşısı gibi uluslararası ekiplerin geliştirdiği aşılar da bulunuyor.
Bu ülkelerin neredeyse tamamı, aşıda kendi nüfuslarına öncelik verdi.
WHO Yönetim Kurulu toplantısında konuşan Başkan Dr. Tedros, “Lafımı esirgemeden konuşacağım: Dünya feci bir ahlaki çöküşün eşiğinde ve bu çöküşün maliyeti, dünyanın en yoksul ülkelerindeki insanların yaşamlarını ve geçim kaynaklarını kaybetmesiyle ödenecek” dedi.
WHO Başkanı “Sonuç olarak bu tavır, sadece Pandemiyi, kontrol altına almak için gereken kısıtlamaları ve insani ve ekonomik acıları uzatacak” diye konuştu.
Ne yazık ki her zaman olduğu gibi Koronavirüsün cezasını fakir ülkeler çekecek.
Zengin ülkeler ikinci ve belki de üçüncü doz aşıyı yapacak, fakir ülkeler bir dozu bile bulamayacak.
Şu aşamada yaklaşık 70 düşük gelirli ülkede yaşayan insanların sadece 10 kişiden biri aşılanabiliyor.
Her yerde adaletsizlik ve eşitsizlik var.
Ne yazık ki dünya öyle bir hal almış ki, zenginin yaşadığı, yoksulun ölüme mahkum edildiği bir gezegene dönüşmüş.
Zengin yaşasın, yoksul ölsün…