Son zamanlarda Türkiye hep hedefte olan ülke konumunda.
Her taraftan ve her konuda eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor.
Cumhurbaşkanı bu eleştirilerin herzaman başında yer alıyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir Cumhurbaşkanı bu kadar eleştirilmemişti.
İlk kez muhalefet partilerinin bir Cumhurbaşkanını ‘Diktatör’ olarak nitelediğine şahit oluyorum.
Cumhurbaşkanının muhaliflere tahammülünün olmadığı sürekli dile getiriliyor. Üstelik sadece ülkede değil, tüm dünyada böyle.
Çözüm sürecini bitirdiği ve şu an yaşanan ölümlerden sorumlu olduğu iddia ediliyor.
Düşünsenize ABD’de Muhammed Ali’nin cenaze töreninde konuşan Haham bile Türkiye’den bahsediyor.
Muhammed Ali'nin, ABD'nin Louisville kentinde yapılan cenaze töreninde, yılların barış aktivisti, yazar, yayıncı, Haham Michael Lerner çarpıcı bir konuşma yaptı.
Haham Larner, “Türkiye’nin liderlerine artık Kürtleri öldürmekten vazgeçmeleri gerektiğini söyleyebilmeliyiz” ifadelerini kullanıyor.
Türkiye’nin önündeki önemli konulardan biri de büyük tartışma yaratan dokunulmazlıkların kaldırılması oldu.
Burada asıl hedefin HDP Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması solduğunu artık herkes biliyor.
Amaçlardan öncelikli olanı HDP’yi etkisiz hale getirmek ve parlamento dışına itmek.
Bu konuda eleştiriler ve tepkiler her yerden geliyor.
İngiliz Bakan çıkıyor Türkiye’nin bu durumda 3000 yılında ancak Avrupa Birliğine girebileceğini belirtiyor.
Bir diğeri Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri ise Türkiye’nin umut bağladığı vize serbestisini gündeme getiriyor.
Kati Piri, AP’deki oturum sırasındaki konuşmasında, Demirtaş’a, “Siz veya meslektaşlarınız parmaklıklar arkasına girerse, Avrupa Parlamentosu Türkiye için vize serbestisini asla onaylamaz” dedi.
Avrupa Parlamentosu’nun büyük çoğunluğunun Türkiye’de pek çok alanda olanlarla ilgili çok eleştirel olduğunu belirten Piri, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının arkasındaki hedefin HDP olduğunu savundu.
Dokunulmazlıklarla ilgili AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve AB Komisyonu'nun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, ortak yazılı açıklama yaptı. Çok sayıda milletvekili için dokunulmazlıkların kaldırılmasına izin verilmesinin ‘ciddi endişe kaynağı’ olduğu belirtilen açıklamada, dokunulmazlıkların ayrım gözetilmeksizin uygulanması gerektiği ve dokunulmazlıkların kaldırılmasının şeffaf kriterlere göre her bir dava için ayrı ayrı ele alınması, siyasi mülahazalara bağlı olmaması gerektiği ifade edildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Milletvekili dokunulmazlığı çerçevesi, dokunulmazlıkların kaldırılması kararının alınmasına dair hususi ve objektif kriterler içermeli. Yasal çerçevenin ve özellikle anayasanın kısıtlayıcı bir şekilde yorumlanması, Türkiye'deki parlamento üyelerinin ifade özgürlüğüne risk oluşturmayı sürdürüyor. Adil yargılanma hakkı, hukukun üstünlüğünün temeli ve yargıya toplumsal güvenin garanti altına alınmasının kilididir. için esas ve yargıya karşı kamu güvenini sağlamak için anahtardır. Parlamento üyeleri hakkındaki suistimal ve suç iddiaları uygun hukuki usullere tabi olmalıdır.”
İsviçre’nin Cenevre kentinde 13 Haziran’da başlayan ve 1 Temmuz’a kadar sürecek olan BM 32. İnsan Hakları oturumlarında da Türkiye’ye eleştiriler var.
Devletlerin yaptığı sunumların ardından Sivil Toplum Kuruluşları tarafında yapılan sunumlarda Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusunda yaşanan hak ihlallerine dikkat çekildi. Yüksek Komiser Al Hussein’in Türkiye ile ilgili kaygı ve taleplerine katıldıklarını ifade eden Uluslararası İnsan Hakları Ligi Federasyonu ( International Federation for Human Right Leagues) adına Nicolas Agostini AKP hükümetinin kendinden olmayan tüm muhalifleri, gazetecileri, hukukçuları ve insan hakları savunucularını terörist olarak gördüğünü ve baskı uyguladığını söyledi. Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yaşananların kaygı verici boyuta ulaştığını dile getiren Agostini, Türkiye’yi basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere temel insan haklarına saygı göstermeye çağırırken, bu konuda Türkiye’ye baskı yapılması gerektiğin söyledi. Agostini Türkiye’nin Kürt sorunu konusunda demokratik çözüm yöntemlerine başvurması gerektiğini sözlerine ekledi.
International Fellowship of Reconcialition sözcüsü Derek Brett de Türkiye’nin Bölge illerinde yaşanan ihlallere ilişkin raporlar hazırlayan İnsan Hakları kuruluşları terörist olarak göstermesine tepki göstererek, Türkiye’nin BM gözlemcilerinin etkili ve yerinde soruşturma yapabilmesi için kapılarını açması çağrısında bulundu.
Yapılan bunca eleştirinin bir nedeni vardır mutlaka. Durup dururken neden bu kadar insan Türkiye’yi eleştirsin. Bu eleştirilerden dersler çıkarılması ve ona göre politikalar üretilmesi gerekiyor.
Aksi taktirde Türkiye, insan haklarının olmadığı, demokrasinin çöktüğü bir ülke olarak hafızalarda yer alır.