Gözünü seveyim şu siyasetin. Bazen en duygusal filmden bile daha duygusal, bazen bir aksiyon filmi gibi hareketli.
Yalan, ihanet, edebiyat, adam kayırma… Velhasıl ne isterseniz var içinde.
Şu meşhur MİT Tırları…
Hani durdurulduğu tarihte kızıl kıyamet kopmuştu.
Neredeyse tüm hükümet yetkilileri ağız birliği etmişcesine “Bu tırlar insani yardım taşıyordu” dedikleri Tırlar…
Hani o dönem silah olmadığı iddia edilen Tırlar ile ilgili önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu; “İşte o tırlar bizim Bayırbucak Türkmenlerine yardım götüren tırlardı. Bazıları diyor ki, 'Başbakan Erdoğan, diyordu ki, onların içinde silah yok' yahu varsa ne olacak, yoksa ne olacak? Ne diyoruz biz? 'Oraya insani yardım götürüyoruz.' Kim onlar? Mağdur, mazlum, bizim Bayırbucak Türkmen kardeşlerimiz.”
Peki, o zaman orada insanlık ve İslam düşmanı DAİŞ’e karşı savaşan PYD güçlerine yardım gittiğinde neden kabul etmiyorsun.
Bugüne kadar Türkiye’ye yönelik en küçük bir saldırıda dahi bulunmayan ve sadece DAİŞ ile savaşan PYD ve dolayısıyla YPG’yi terör örgütü olarak nitelemenin anlamı ne?
Aynı şeyler düşürülen Rus uçağı için de geçerli.
O uçak Türkiye için ne kadar tehlike oluşturuyordu.
Yok yere komşu bir ülkeyle büyük bir gerginlik çıkarıldı.
Bu gerginlik belkide geri dönüşü mümkün olmayan hasarlara yol açacaktır.
Bunun tek sorumlusu ise hükümettir.
O silah olmadığı iddia edilen Tırların haberini yapan gazeteci Can Dündar, İstanbul Adalet Sarayı'na giderek ifade verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcıları Enis Berberoğlu, Sezgin Tanrıkulu, CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Mahmut Tanal, Utku Çakırözer, gazeteciler Hasan Cemal, Pelin Batu'nun da aralarında bulunduğu grup destek için adliyeyedeydi.
İfade vermeden önce konuşan Dündar, şikayetçinin bizzat Cumhurbaşkanı olduğunu kaydetti. Gazeteciliği, halkın haber alma hakkını savunmaya geldiklerini ifade eden Dündar, “Kamuoyunun, hükümet bir yalan söylüyorsa bunu bilme hakkını savunmaya geldik. Biz buraya hükümetlerin hiçbir şekilde illegal yollara sapmaması gerektiğini göstermeye, kanıtlamaya, bunun savunmasını yapmaya geldik.
Biliyorsunuz 'takipçisi olacağım, peşini bırakmayacağım onun' dedi ve bizzat şikayetçi oldu. Neden Cumhurbaşkanının tek başına şikayetçi olduğunu bilmiyorum. Bu sır devlete ait sır mı yoksa kendi şahsi sırrı mı bunu da herhalde bu soruşturma gösterecek. Casuslukla suçlanıyoruz. Vatana ihanet olduğunu söyledi Cumhurbaşkanı. Bizler casus, hain değiliz, kahraman değiliz. Biz gazeteciyiz. Burada yapılan şey baştan sonra bir gazetecilik faaliyetidir.
Suç üstü yakalanmış bir hükümet var ve bunun yarattığı bir panik var. Bu anlaşılabilir bir şey. Ama bütün bu soruşturma sürecinin bu paniği daha da büyüteceğini düşünüyorum. Uluslararası boyuta taşıyacağını, bize de burada yapılan usulsüzlüğü, gizli damgası altında yapılan silah ticaretini, insan ticaretini belgeleme ve bütün dünyaya kanıtlama şansı vereceğini düşünüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün 'silah taşınsa ne olur taşınmasa ne olur' dediğini hatırlatan Dündar, “Ben de aynı şekilde o halde yayınlansa ne olur yayınlanmasa ne olur?” dedi.
Büyük bir panik halinde önce 'böyle bir şey yok' dediklerini, 'gıda yardımı' dendiğini belirten Dündar, şöyle devam ediyor; “Sonra silah olduğu çıktı ortaya. Bu sefer 'Türkmenlere gidiyordu' dediler. Bugün Başbakan yardımcısı olan Tuğrul Türkeş 'vallahi de billahi de Türkmenlere gitmiyordu' dedi. Herhalde bizim soruşturmamızda tanıklık yapacaktır hükümet adına. O sözünü tekrarlayacaktır diye düşünüyorum. Sonra da yalan olduğu ortaya çıkınca, yani Türkmenler de 'bize gelmedi' deyince bu kez asıl suçluları değil bu suçu ortaya serenleri soruşturma konusu yaptılar.”
Birgün önce söylenen söz eğer siyasetçininse, sonraki gün değişme ihtimali oldukça yüksektir. Bunun örneklerini geçmişte sıkça gördük, bugünde kayda değer örneklerini görüyoruz.
Türkiye’nin birçok ülkenin gözünde DAİŞ’e destek veren ülke olarak görülmesi boşuna değil. En güzel örnek Türk Atasözü olan, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” olamaz mı?
Hem MİT tırları olayı, hem de Rusya uçağının düşürülmesinin oradaki Türkmenlere ne kadar zarar verdiği düşünülüyor mu acaba?
Uçağın düşürülmesinin ardından Rus savaş uçaklarının Türkmen bölgesine operasyonları daha da arttı. Üstelik artık hareket eden her şeyi vuruyorlar. Böyle giderse birkaç gün içinde orada taş ütünde taş kalmayacak. Bunun tek sorumlusu ise sorumsuz davranan Türkiye olacaktır.