Bir süredir Ak Parti içinde bir huzursuzluğun olduğu dile getiriliyordu.
Nedendir bilinmez ama Başbakan Ahmet Davutoğlu, partinin tek söz sahibi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünden çıkmayan biriydi.
Sonuç olarak hükümetin bayındaki Davutoğlu, Cumhurbaşkanının söylemlerinden farklı tek bir şey bile söylemedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Parti için ne anlam taşıdığını herkes çok iyi biliyor. Bugün 2002’den bu yana artan bir başarı varsa bunun büyük payı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ındır.
Bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda olmasına rağmen partide tek söz sahibi olduğundan da kimsenin kuşkusu yok.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra partiyi Ahmet Davutoğlu’na teslim etti.
1 Kasım seçimlerinde oyunu arttırarak yeniden hükümeti kurdu Davutoğlu.
Böyle bir ortamda bir anda bu ikili arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı.
Kimse nedenini bilmiyor, ama herkes artık bunu yüksek sesle dile getiriyor.
Herkes Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevi bırakacağını söylüyor.
Aslında bunun emareleri geçtiğimiz günlerde gelmişti.
İl ve ilçe teşkilatlarına atama yetkisi Başbakan’dan alınmış, parti meclisine devredilmişti.
Hani ‘belki yetkilerini kısarsam kendisi bırakır gider’ mantığımı yürütüldü bilmiyorum ama Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında verilen yetkilerin geri alınması doğru değildi.
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti üzerindeki bu etkisi ne zamana kadar sürecek.
Sonuçta partinin başına gelecek isim kendi çizgisinde bir siyaset yürütmek isteyecektir.
Aksi takdirde muhalefetin sık sık dile getirdiği ‘Kukla’ olmaktan başkaca öteye gidemez.
Yani bir yerde artık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisini bitirmesi gerekiyor.
Başbakan Davutoğlu’nun bu haftaki grup toplantısında yaptığı konuşma, ayrılık sinyalleri veriyordu zaten.
Bakın neler söylüyordu AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Ahmet Davutoğlu; “Sizlerle birlikte aynı davaya hizmet etmekten gurur duyuyorum. AK Parti hareketinin bir mensubu olmaktan büyük onur duyuyorum. Sizler gibi doğru yol arkadaşlarıyla, bütün tuzaklara karşı bu harekete hizmet etmekten daha değerli bir şey yok. Milyonların gözyaşı ve dualarıyla varılan bu hareket; tüzüklerle, kurultaylarla varlık kazanmasından daha fazlasıdır. Nesillerce ödenen bedellerin neticesidir AK Parti. En kıymetli hazinemizdir. Bu dava yeryüzünün sorumluluğunu taşıyan bütün mahlukata karşı sorumlu olanların davasıdır. Türkiye evimiz yurdumuz değil, aynı zamanda yüzbinlerce mazlumun yüzünü döndüğü topraklardır. Bu ülke adaletin ve merhametin yurdudur.
3 Kasım 2002 ile 1 Kasım 2015 arasında verilen destansı mücadelenin hangi badirelerden geçtiğini biliyorsunuz. Bu zorlu dönemeçlerden kararlı ve dürüst bir siyasetle çıktığımızı hatırlıyorsunuz. Biz bu kritik kavşakları milletin asli görevini ıskalamayarak dosdoğru siyasi bir kararlılıkla geçtik.
Ülkemize, milletimize ihanet etmeyeceğiz, edenlere de izin vermeyeceğiz. Nefsimi ayaklar altına alırım, asla dava arkadaşlarımın kalbini kırmam. Bu kadroların üzülmesine izin vermem. Bugün herkes imtihanlıdır. Kim ne fitne yaparsa yapsın, kim ne yazarsa yazsın, biz bu iki yazıcının dosyasından korkalım, Allah'tan korkalım.”
Kime sorarsanız bunun bir veda konuşması olduğunu söyleyecektir.
Bu konuşmanın ardından bu kez Başbakan Davutoğlu Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaklaşık 1,5 saat görüştü.
Neler konuşuldu bilmiyoruz, ama bu görüşmenin ardından Ak Parti’de olağanüstü kongre kararının alınması ve Başbakan Davutoğlu’nun tekrar aday olmayacağı yönündeki iddialar bu görüşmenin neleri konu edindiği ile ilgili ipuçları veriyor zaten.
AK Parti’nin siyasi tarihinde önemli olaylardan biri olarak yer alacak 29 Nisan MKYK’sında, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, il ve ilçe başkanı atama yetkisini devretmek zorunda kalmasının yol açtığı sıcak tartışmaların hemen ertesinde grup toplantısı konuşmasında yaptığı çıkış, Ankara kulislerini yeniden hareketlendirdi.
Bu hareketlilik kongreye kadar mı, yoksa devamı gelecek mi?
Bunu hep birlikte göreceğiz.
Ancak bilinen bir şey var ki, son süreçte parti içinde yaşananları tasvip etmeyen bir grup var. Daha önce etmeyenler bir şekilde tasfiye edildi. Şimdi sıranın Davutoğlu’nda olduğu iddia ediliyor.
Şimdiki süreç, 1998 yılındaki süreci akıllara getiriyor.
Hani Refah Partisi içindeki yenilikçilerin başkaldırdığı ve ayrılarak Ak Partiyi kurduğu dönem.
Şimdi aynı durum Ak Parti de var.
Şimdi başlayan huzursuzluk, ileride Fazilet Partisinde olduğu gibi bir çözülme getirir mi? Sorusu şu sıralar zihinleri en fazla meşgul eden soru.