Birilerinin seçim kaygısı, birilerinin geçim derdine dönüşüyor ne yazık ki.
Öyle ki şimdilerde seçimden seçime siyasilerin vereceği vaatleri bekler, bunlardan medet umar hale geldik.
Kimi ucuz ev,
Kimi ucuz benzin,
Kimi ucuz et vaat edecek…
Geçim derdi öyle bir hesap uzmanı yaptı ki milleti, kılı kırk yararak harcamaları ay sonuna denkleştirmeye çalışıyorlar.
Aylarca yapılacak olan üç kuruş zammı bekleyen memur, işçi emekli, daha zamlı maaşı cebine girmeden gelen zamlarla uçuveriyor.
İşimiz gereği çok gezmek zorundayız.
Gezdikçe vatandaşın halini daha iyi anlıyor, görüyoruz.
Sason ilçesinin en ücra köşesindeki bal üreticisi de şikayetçi, şehrin en ücra köşesindeki bakkal da.
Geçtiğimiz günlerde Sason ilçesini ziyaretimiz sırasında ilçenin en güzel mesire alanlarından biri olan Sevek’te tesisi olan bir vatandaşla sohbet ediyoruz.
Derme çatma eski beton bir kulübede özellikle yaz aylarında gelen konuklara kebap ve çay yaparak bütçesine birşeyler katmanın gayreti içinde bu vatandaş.
Bir süre önce Kaymakamın ziyareti sırasında kulübeyi neden onarmadığını sormuş, vatandaşın cevabı, “Sayın kaymakamın bir şey kazanmıyorum ki burayı tamir edeyim” olmuş.
İlçe merkezinde kasalarla domates satan vatandaşa soruyorsun ne kazandığını…
“Kazandığım parayla ancak bir çuval un ve birkaç torba makarna alabilirim” diyor.
Şehirde durum farklı mı?
Değil…
Hangi esnafa dokunsan, bin bir şikayette bulunuyor.
Önceki gün Haftasonu olması deneniyle birkaç kuruş kazanmayı umut ediyordu. Ancak ne gezer. Aynı gün hem elektrik, hem su, hem internet, hem de doğalgaz kesik ise bu nasıl mümkün olacak.
Cumartesi günü Batman’da yaşayanlar tam bir işkence yaşadılar.
Yaşamın tüm damarları tıkanmış şehirdeki vatandaşların büyük bölümü bir fırsatı bularak kenti terketti Haftasonunda.
Zaman zaman meslek odalarından esnafın yaşadıkları zorluklar ile ilgili açıklamalar yapılıyor.
Hangi yönetici bu açıklamaları dikkate alıyor merak ediyorum.
Hergün bilmem kaç esnaf kepenk irdiriyor, kimin umurunda.
Esnaflar tefecilerin eline düşüyor, kimisi canına kıyıyor bilen yok.
Halkın durumu da farklı değil.
Bir yandan geçim derdi, öte yandan çocukların eğitimi, yakacak, ulaşım derken, ay sonunda avuçta tek kuruş kalmıyor. Son dönemlerde benzine yapılan son zamlar, geçimi daha da zorlaştırıyor.
Sonuç itibarı ile enflasyonun tahminlerin ve bütçede öngörülenin oldukça üzerinde seyrediyor.
Özellikle gıda fiyatlarındaki artış, bütün dar ve sabit gelirlilerin cebine doğrudan olumsuz olarak yansıyor ve geçim her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmada, memur maaşlarının ekonomik büyümeyle orantılı olarak yükselmediği, ekonomik genişlemenin yüzde 40,8 gerisinde kaldığı ortaya çıktı. İşte bu sonuç, dönem sonunda enflasyon farkı verilerek maaşlardaki erimenin telafi edildiği izlenimi yaratılmasından ama gerçekte erimenin yalnızca anılan dönem itibarı ile geçici olarak durdurulmuş olmasından kaynaklanıyor.
Sendika yöneticileri kaygılı ve umutsuzca, “Önümüzde 2018 ve 2019 yıllarını kapsayacak; yerel, TBMM ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bizlerle bir daha masaya oturulmayacak bir toplu sözleşme dönemi var. Bu toplu sözleşme döneminin geçmiş yılların aksine çok iyi değerlendirilmesini, geçmişte yapılan hataların, unutkanlıkların, kapalı kapılar ardında yapılan gizli pazarlıkların, gizlice imzalanan toplu sözleşmelerin tekrar etmemesini istiyoruz. Atılan her imza, memurlarımızın ve çocuklarımızın ekonomik geleceğini telafi edilemez bir biçimde etkiliyor. Geçmişte atılan yanlış imzaların cezasını bugünlerde çekiyoruz. Dolayısıyla şu andan itibaren, memur maaşlarındaki gerçek erime, gelecek dönem ekonomik beklentiler ve refah payı dikkate alınarak adil bir gelir dağılımının tesis edilmesi için yapılması gerekenlerin, hükümet tarafından ortaya konulması ve gerçekçi bir maaş planlaması yapılması elzemdir.
Memur maaşlarının sürekli eridiği ve erimenin an itibarı ile aylık 75,5 lirayı bulduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda gelecek dönemde, kamu görevlilerinin ekonomik olarak ayakta kalmasının yegâne yolunun toplu pazarlık sürecini verimli bir şekilde geçirmek olduğu görülecektir” diye konuşuyorlar.
Sadece işçi ve emekliler değil, köylüler, çiftçiler ve üreticiler de aynı durumda.
Bir yıl boyunca tarlada emek harcayan köylünün avucunda pek bir şey kalmıyor. Kazandığı paranın büyük bölümünü Mazot’a veriyor. Geri kalanıyla gübre mi alsın, çocuklarını mı okutsun, yoksa evi mi geçindirsin?
Bunların hiçbirini doğru dürüst yapacak bir kazancı yok ne yazık ki.
İşte bu yüzdendir, Batman sokaklarındaki insanların da, esnafların da, memur ve işçinin de yüzü gülmüyor ve hep mutsuz…