Gelişmiş ülkelerde, basın özgürlüğü, herkesin yazılı veya başka yollarla kendilerini ifade etme haklarının olduğu anlamına gelmektedir. İnsan Hakları evrensel Beyannamesi’ne göre; “Herkesin düşünme ve düşüncesini de anlatma özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etme ve yayma hakkını gerekli kılar.”
Ancak bu durum Türkiye’de uzun süredir ters işliyor.
Son zamanlarda artışın yaşandığı bir durum var.
Gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin sayısında artış yaşandı.
İşin garip tarafı gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerini büyük bölümünün belli bir tarafta olması.
Yani muhalif olmaları.
Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili davanın ardından bu konuda dünyanın gözü Türkiye’ye çevrildi.
Freedom House raporunda Türkiye, geçen yıl olduğu gibi yine “basını özgür olmayan ülkeler” kategorisinde yer aldı. 199 ülke içinde 66 puan verilen Türkiye, 2015 yılında basın özgürlüğünde en büyük düşüşün yaşandığı ülkeler arasında yer aldı.
Türkiye; Angola, Orta Afrika Cumhuriyeti, Irak ve Umman ile birlikte 199 ülke arasında 156'ncı sırada yer aldı.
Özgür Gazeteciler Cemiyeti ise sadece içinde bulunduğumuz Mayıs ayının ilk 15 günlük bölümünü raporlaştırdı.
Her gazetecinin halkı doğru bilgilendirmek ve gerçekleri doğru aktarmakla yükümlü olduğuna vurgu yapılan raporun girişinde, “Türkiye'de halka karşı insani ve mesleki sorumluğu yerine getiren gazeteciler gözaltına alınıp tutuklanıyor. Tehdit edilip saldırıya uğruyor. Haber siteleri art arda engellenip sansürleniyor. Özellikle Türkiye'de savaşın artması ile beraber hak ihlalleri de arttı. Devletin halka karşı baskılarını, haksızlığını ve hukuksuzluğunu yazıp kamuoyu ile paylaşan gazetecilere büyük bir baskı uygulanmaktadır. Sadece Mayıs ayının ilk yarısı Türkiye'de basının ne kadar baskı altında olduğunu gözler önüne seriyor. Bir ülkede basın baskı altında ise hak ihlallerinin üst düzeyde olduğunun göstergesidir” ifadelerine yer verildi.
Rapora göre Mayıs ayının ilk 15 gününde, 8 gazeteci gözaltına alındı, 5 gazeteci tutuklandı, 4 gazeteci gözaltında işkenceye maruz kaldı, 2 gazeteci haber takibi sırasında darp edildi, 2 gazeteci tehdit edildi, 3 gazeteci keyfi olarak engellendi, 3 gazeteci saldırıya uğradı, 7 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 4 gazeteci hakkında 3 dava açıldı, 6 gazeteci cezalandırıldı, Bir haber sitesi 3 defa sansürlendi, Bir televizyonun yayını engellendi, 5 defa yayın yasağı getirildi, 4 yayın organı yasaklandı ve Bu süre zarfında 2 gazeteci işten çıkartıldı.
Son yıllarda, tüm dünyada coşkuyla kutlanan ‘Basın Özgürlüğü Günü’ ne yazık ki ülkemizde buruk kutlanıyor.
Türkiye, sansür ve baskı politikaları nedeniyle basın özgürlüğünde dünyanın en kötü sicile sahip ülkelerinden biri olarak gösteriliyor. Hükümeti eleştirdiği için onlarca gazetecinin hapse atıldığı, yüzlercesinin işsiz kaldığı, binlercesinin tazminat davaları ile muhatap olduğu Türkiye’de sosyal medya üzerinden hükümeti eleştirenler bile cezai işlemler ile karşı karşıya kalabiliyor.
Türkiye “Özgürlük” çatısı altında ‘Kısmen Özgür’, “Basın Özgürlüğü” çatısı altında ‘Özgür Değil’, “İnternet Özgürlüğü” çatısı altında ise ‘Kısmen Özgür’ olarak değerlendiriliyor.
Ayrıca Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında “basını özgür olmayan” tek ülke olarak yer alması da oldukça dikkat çekiyor.
Türkiye’de basına uygulanan sansür hep var olsa da, özellikle son birkaç yılda basın ve basın çalışanlarına uygulanan baskılar hergeçen gün artıyor.
Türkiye’de her daim olduğu gibi bu dönemde de mevcut yönetim anlayışı ile ters düşen basın ve yayın organları çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kaldıkları gibi, basın çalışanları ve gazeteciler de benzer tehlikelere maruz bırakılıyor.
Gazeteciler mesleklerini icra etmenin yanında artık ikinci bir adres olarak adliyelerin yolunu aşındırır oldu. Gazeteler didik didik edilerek dava açılmak üzere adeta en ufak bir suç unsuru aranıyor.
Suç unsurları bile zaman içinde farklılıklar gösterebiliyor.
Mesela ‘Çözüm Süreci’nin deva ettiği sürede yapılan bir haber ile ilgili bir haber için işlem yapılmazken, şimdi aynı habere hemen dava açılıyor.
Siyasi iktidar ile ter düşen ve muhalefet eden gazeteciler mercek altına alınıyor ve bir baskı kuruluyor.
Gazeteciliğin doğası gereği halk adına muhalefet etmesi gerekiyor. Ancak ne yazık ki Türkiye’de muhalefet ediyorsan, hemen hedef tahtası oluveriyorsun.
Basına bu kadar baskı Türkiye’nin imajını yerle bir ediyor. Ülkeyi yönetenler ise bunu düzelteceği yerde adeta ülkeyi gazetecilere dar ediyorlar.