Türkiye’de 11 Mart 2020 tarihinde ilk Koronavirüs vakası görüldüğünde kimse ciddiye bile almamıştı.
Hatta 16 Mart tarihinde ilk ölüm yaşandığında bile kaygılanan olmamıştı. Çünkü ülkedeki toplam vaka sayısı 100’ü bile bulmamıştı.
Peki ya şimdi geldiğimiz noktada durum ne?
Sadece çevrenizdeki Covid-19 vakalarını sayarsanız, 100’den fazla kişi vardır.
20 ve 21 Kasım 2020 tarihleri, ülke tarihinin kara bir günü olarak kayıtlara geçti.
Çünkü 20 Kasım salgın döneminde 141 ölüm ile bir günde en fazla ölümün yaşandığı gün, 21 Kasım ise 24 saatte 5 bin 532 kişi ile en fazla vaka rekorlarının kırıldığı günler oldu.
Ağustos ayında Batman’da görülen vakalar ürkütücü boyutlardaydı.
Ne yazık ki bu günlerde Koronavirüs ile aramıza mesafe koymadığımız için onlarca sevenimiz arasına kapanmayacak mesafeler girdi.
Bundan tam 40 gün önce, 11 Ekim 2020 tarihinde Batman’da vakalarda yeniden artış olunca bugünleri öngörerek uyarılarda bulunmuştum.
Özellikle kış aylarında aile ortamlarından kaynaklı olarak vaka sayılarında artış olacağı uyarısında bulunmuş ve herkesi önlemlere daha sıkı uyması konusunda uyarmıştım.
Bu artışın başlıca nedenleri yeterince kurullara ve yasaklara uyulmamasıydı.
Bazı oyun salonlarında yasak olmasına rağmen oyunların oynanmasına izin verilmiş, düğün ve nişanlar almış başını yürümüş ve en önemlisi Covid’den yaşamını yitirenler için bile taziyeler kurulmuştu.
Üstelik bazıları bir marifetmiş gibi taziyelerde topluca ve sosyal mesafeye uyulmayan fotoğraflar paylaşmıştı.
Yasak olduğunu bildiği halde kalabalık taziyeleri kabul edenler kadar, yasak olduğunu bildiği halde taziyelere gidenlerde suçlu olduklarını ve vebal altına girdiklerini biliyorlar mı acaba?
Birçok alimden sordum soruşturdum.
Tedbirlere uymayan kişiler eğer bu hastalığı birilerine bulaştırırlarsa, büyük bir vebal altına girmiş oluyorlar.
15 Kasım tarihli yazımda bu gidişle sokağa çıkma yasağının geleceğini belirtmiştim.
Birkaç gün sonra bu dediklerim çıktı.
Gelinen noktada başka da çare yok zaten.
Hem zaten görünen köy kılavuz istemiyor biliyorsunuz.
Yasaklar bağıra bağıra geleceğini söylüyor zaten.
Bizlerde bu yasakların gelmesi için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.
Maske takmıyoruz,
Sosyal mesafeye korumuyoruz,
Hijyen kurallarına uymuyoruz…
Covid’in büyümesi için her türlü kolaylığı sağlıyoruz bir bakıma.
Şimdi yasaklar geldi diye hayıflanmak doğru değil.
Yasakların gelmesine sebep bizleriz.
Üstelik öyle görünüyor ki bu daha iyi günlerimiz.
Hem ülkeyi yönetenlerin yanlış uygulamaları, hem yönetilenlerin vurdumduymazlığı, vaka sayısının hergeçen gün daha da çok artmasına neden olacak.
Pandemi’nin görüldüğü tarihten bu yana tüm ülke genelinde 15 gün kesintisiz sokağa çıkma yasağının uygulanması gerektiğini savunanlardanım.
Başta büyükşehirlerde haftasonları uygulanan sokağa çıkma yasağı para etmeyince, tüm ülkede uygulanmak zorunda kaldı.
Şimdi yine aynı durumu yaşıyoruz.
Yasaklar geldi, ancak insanların en fazla dışarıda olduğu gündüz saatlerinde sokağa çıkmak serbest, kimsenin olmadığı ve soğuklardan dolayı herkesin evlerine çekildiği saat 20.00’dan sonra ise yasak.
Buna birçok uzmanın olduğu gibi benim de itirazım var.
Salgının en fazla yayıldığı saatlerde neden sokağa çıkma kısıtlaması uygulanmıyor.
Aha şuraya yazıyorum; bu yanlış tedbirler yüzünden yakın zamanda tüm gün sokağa çıkma yasağı uygulanacaktır.
Çünkü Koronavirüs’ün yayılmasını engellemenin başka yolu yoktur.
Eğer tedbirlere uymazsak, bizi zor, hem de çok zor günler bekliyor.
Ama kurullara harfiyen uyarsak, inanın Koronavirüs’ten korkmaya gerek yok…