Çözüm sürecinin bitirilmesinin ve ölümlerin yeniden başlamasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti.
Yine böyle bir bayramın hemen ertesinde Türkiye korkunç bir katliamla karşılaştı.
Bayramı belkide son yıllarda ilk kez bayram tadında kutladığımız günlerdi.
Malum 30 yılı aşkın süredir kan ve gözyaşı eksik olmadı bölgemizden.
Binlerce aileye ateş düştü bu savaş zamanında.
Bölgede neredeyse yas tutulmayan ev kalmadı.
Hükümetin ‘Çözüm Süreci’ni başlatmasıyla öyle büyük umutlar beslemiştik ki, sormayın gitsin. Artık güzel günlerin planlarını yapmaya başlamıştı barışı bekleyen milyonlarca kişi.
Barış uzanıp tutacak kadar yakınken, bir anda uçup gidiverdi.
Geçen yıl 16 Temmuz’da Ramazan bayramını kutladık, 20 Temmuz’da o korkunç katliam yaşandı.
34 gencecik beden katledildi Suruç’ta.
DAİŞ barbar yüzünü göstermiş ve günahsız insanları, gencecik bedenleri katletmişti.
Bir sonraki bayramda 34 evde daha yas vardı artık.
Ancak birileri için bu yeterli olmadı.
Bu patlamanın ardından iki gün sonra savaş tamtamları yeniden çalmaya başladığında, peşpeşe yaşanacak ölümlerin habercisi gibiydi.
Önce peşpeşe ‘Özerklik’ ilanları geldi, ardından kentlerin sokaklarına, caddelerine hendekler kazıldı, barikatlar kuruldu.
Birgün önce kentin sokaklarını arşınlayan gençler, Sur’da, Silopi’de, Cizre’de, Nusaybin’de, Şırnak’ta, Nusaybin’de ‘Terörist’ olarak düştü toprağa.
Konya’da, Samsun’da, İzmir’de görev yapan gencecik polis ve askerler, geçici görevle geldikleri bölgede bir daha uyanmamak üzere baş koydu bu toprağa.
Bölgede yaşanan çatışmalarda sayıları yarıştıranlar, kaç evin bu bayramı kutlamayacağının hesabını yapamazlar. Kaç annenin bayram yerine gözyaşı döktüğünü bilemezler.
Şimdi sadece bölgede değil, ülkenin her yerinde yakan bir ateş var.
Büyükşehirlerde bir yıllık sürede patlayan bombalar ülkenin huzurunu kaçırmadı mı?
Artık ne Ankara’da, ne İstanbul’da, nede İzmir’de kimse kendini güvende hissetmiyor.
Her an yanıbaşında bir bombanın patlaması olasılığı ile yaşamak nasıl bir duygudur.
İşini gidiyorsun, pazara gidiyorsun, çocuğuna süt almaya gidiyorsun, akşam sıcacık yuvana dönüyorsun ve yanıbaşında sinsi bir bomba alıyor canını.
Az önce vardın, yarın yoksun.
Tüm bunların müsebbibi kim?
Mutlak surette bu günkü siyasi iktidar tüm bu yaşananların birinci sorumlusudur.
Vatandaş, huzurlu bir gelecek için oy veriyor, bunu sağlamak iktidarların görevidir. Bana bugün yaşanacak bir ülke bırakmayan bu insanlar tabiki sorumludur, suçludur.
Barış umutlarını yarım bıraktığı için suçludur,
Beni her an ölüme ve ölüm korkusuna mahkum ettiği için suçludur,
Binlerce insanın umutlarını bitirdiği için suçludur…
Birçok ilde ve ilçede yaşanan çatışmalarda şehirler harabeye dönüştü.
Artık birçoğunun bayramı kutlayacak bir evi bile kalmadı.
Son bir yılda binlerce insan canından oldu.
Evlerine ateş düştü, acı kor gibi yürekleri dağladı.
Hepsinin geleceğe dair planları vardı, hepsi bitti.
Onların anneleri bu bayram gelecekler diye yollarını gözlemeyecek. Şekerin acısı olmaz ama, onlar için bayram şekeri bile acıdır artık…