İzinli olduğum günün sabahında arkadaşlarımın olduğu mekanda televizyon kanalları son dakika haberini geçtikleri sırada, donakaldım…
Haber; Tahir Elçi’nin öldürüldüğünü belirtiyordu…
Son yaşananlar bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Kısa süre önce Tahir Elçi, “PKK terör örgütü değildir” dediği için hakkında soruşturma başlatılmış ve ciddi ölüm tehditleri almaya başlamıştı. Haber ilk duyduğum anda “Bilinçli öldürüldü” dedim.
Benim gibi düşünen kaç kişi var bilmiyorum, ama tahminlerin üzerinde olduğunu hissediyorum.
Birkaç yıl önce, kendisi için cenaze törenini yapıldığı Koşuyolu Parkında karşılaşmış ve bir süre sohbet etme fırsatım olmuştu kendisiye.
Konulara hakim ve babacan bir yapısı vardı. Bir daha görüşmek üzere ayrılmıştık, ama görüşmek kısmet olmadı.
Daha çok Faili Meçhuller ve hak ihlalleriyle ilgili davaları takip ediyordu. Korkarım o da bir Faili Meçhul’e kurban gidecek. Çünkü birçok kişi gibi bende faillerin yakalanmasını beklemiyorum.
Tahir Elçi için yapılan törene yüzbinleri bulan bir kalabalık katıldı.
Onun için yapılan törende konuşan Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, şunları söyledi: “Her ölüm acıdır, bir kayıptır. Çok özel ölümlerdir, ayrılırken ders veren ayrılıklardır. Bu dünyadan ayrılışı bütün insanlar için gurur ve onur dersidir. O görevini ifa ederken, her zaman hukukun üstün olmuş, mazlumun yanında durmuş, hukuk katledenlerin karşısında olmuştur. Hukuk katledenleri rahatsız etmiştir. Onurlu bir şekilde tavır alışını hep gözlemledik.
Yargısız infazları ortaya çıkardığı için bu insanlık dışı çetelerin hedefi olmuştur. İktidarın en üst yetkilileri, medya organlarını kullanarak siyasal linçe maruz kaldı. Bu linç kampanyasına karşı başkanımız Twitter hesabından şu cevabı vermişti: '1990'lı yıllardan bugüne JİTEM'ci ağababalarınıza ve generallerinize boyun eğmedim, sizden mi korkacağım.”
Sahiden de kimseye boyun eğmedi. Her zamanki gibi başı dik gitti.
Eşi Türkan Elçinin ona yazdığı mektup oldukça duygusaldı; “Seni faili meçhuller ordusu karşılayacak. 'Tanıtmaya ne hacet, seni bütün faili meçhuller, seni bütün ailen tanır. Biz seni buradan izledik. Bizim gibi faili meçhullere bir ömür adadın. Kaldı mı senin gibi kınalı güvercinler.' Elçi'nin gülümseyen yüzüne bir akşam inecek. Valla ne diyeyim, geldiğim yerde topu topu bir avuç güvercin vardı. Leş kargalar, kartallar, şahinler kol geziyordu.
O'na diyecekler 'Sen bizi savundun, peki, seni kim savunacak?' Benim gibi düşünen eşim var, arkadaşlarım var' diyecek. 'Bugün dilekçe verdim, yurtdışı yasağım kalktı, artık özgürüm, kıtaları, denizleri fersah fersah gezeceğim.'
Bütün faili meçhuller onu bağrına basacak. Dört Ayaklı Minare'nin en tepesine konulacak. 'Tarih anlayacak beni. Kirli medya, beni hedef gösteren gazeteler hoşça kalın, beni anlamak istemeyenler, dudak bükenler, geçirdiğim işkence tezgâhları, faili meçhulün yetimleri hoşçakalın, çocuklarım, eşim hoşçakalın' diyecek.”
Evet bir faili meçhul ordusu karşılayacak Tahir Elçi’yi. Kimbilir belki bir dost meclisi kuracaklar yiten dostların sofrasında.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Barışı savunmak için cesur olmak gerekiyor” diyor. Tahir Elçi barışı savunmak için son derece cesurdu. Hem de üstün bir cesaret.
Demirtaş, Elçi’nin ardından şunları söyledi; “Allah bir daha bir yoldaşımızın tabutu üzerinde konuşmaya mecbur etmesin. Elçi halkımıza emanet olsun. Barış, özgürlük, demokrasi uğruna adanmış bir ömür. Herhalde bu yola adanmış bir ömür, böylesi bir dönemde, yumuşak bir yatakta son bulmayacaktı. Tüm özgürlük sevdalıların geçiş yolu budur. Allah hepimize böyle bir yaşam ve ölüm nasip etsin. Önemli olan nasıl öldürüldüğümüz değil, nasıl yaşadığımızdır. Bizler her saniyemizi halkımızın değerlerine, kutsallarımıza adayarak yaşayacağız. Tahir Elçi böyle demişti. Son saniyesine kadar barışı ağzından eksik etmemişti. Topraklarımızda çok acı, ölüm, kan gördük. Her gün cenazeler kaldırdık. Morg ve mezarlık kapılarında büyüdük. Ama bunu kader olarak kabul etmedik. Bu topraklara barış getireceğiz.
Elçi'nin dediği gibi kan, ölüm istemedik. Topraklarımızda barış içinde yaşamak istedik. Ahmet Arif'in dediği gibi, 'Bu dur, katlimize ferman'. Koşullar ne olursa olsun barış savunmak için cesur olmak gerekir. Bunun için bedel ödemek gerekir. Tahir elçi biliyordu. Yatağında ölmeyeceğini bilenlerdendi. Hepimiz bu yola böyle çıktık. Çocuklarımız yataklarında rahat ölsünler diye canımızı ortaya koyduk. Bizi böyle korkutacaklarını zannediyorlarsa yanılıyorlar. Sevgili eşinin de belirttiği gibi binlerce on binlerce faili belli insan karşılayacak Tahir'i.”
Son konuşmasında; “Tarihi bölgede bir çok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah çatışma operasyon istemiyoruz savaşlar çatışmalar operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz” demişti.
Ama onlar barışı isteyen ‘Elçi’yi vurdular. Artık herkesin geleceği dair birçok kaygısı var. ‘Barışın elçisi’ vurulunca geriye hep kaygılar kalır.