Çözüm süreciyle birlikte barışa olan inancımız o kadar büyümüştü ki.
Böyle bir sonla biteceğini tahmin etmiyorduk.
Ne de olsa karşımızda ‘Baldıran zehiri’ içtiklerini belirten Başbakan ve hükümet vardı.
Hani ne olursa olsun sonuna kadar gideceklerini belirten yöneticiler ne oldu da 180 derece çark ettiler anlamış değil kimse.
Şimdi gelinen noktaya baksanıza.
Her tarafta savaş, her tarafta kan ve annelerin gözyaşı.
Hani bir daha bu ülkede annelerin gözyaşı dökülmeyecekti.
Siyaset hep yalan üzerine kurulu ne yazık ki.
Dün bunu söyleyenler, bugün insanların ölümüne ve anaların gözyaşına seyirci kalıyor.
Öylesine kin tohumları atılmış ki, artık karşıt görüşlüler birbirlerini düşman olarak görüyorlar.
Daha 6 ay önce aynı masada oturanlar şimdi sırtlarını dönmüşler.
Eğer bu ülkede dökülen kanın önüne geçmek istiyorsanız, şu an izlediğiniz yol ve yöntemle olacak gibi değil.
Bu kadar kanın dökülmesine neden olan Kürt sorunu çözülecekse muhataplarıyla çözülecektir.
Hükümet 6 ay önce kiminle görüşüyordu, şimdi kimleri işaret ediyor.
33 yıldır kiminle çatışıyorsan, masaya da onunla oturmak zorundasın.
Bundan ötesi yok.
Dünyada benzer çözümler nasıl yapılmışsa bu da öyle yapılacaktır.
Şimdi konuşulan konu, hükümetin artık HDP ile müzakereleri yürütmeyeceği, bunun yerine bölgedeki aşiretler, şeyhler ve büyük ailelerle görüşeceği şeklinde.
Bu görüşte olanlar herhalde konunun öneminin farkında değiller.
Eğer müzakere yapılacaksa ve sorunun çözümü amaçlanıyorsa muhatap bellidir.
Hükümet çevrelerinin artık HDP ile görüşmeyeceklerini açıklamasının ardından sanki devlet kurumlarında bu parti ve üyeleri düşman olarak görülmeye başlandı.
Asıl tehlikeli olan budur.
Polis şefi milletvekiline “Alırım seni” diyor.
Bir diğeri üzerine yürüyor ama en tehlikelisi önceki gün Silvan’da olanlar.
HDP Genel Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, HDP bölge milletvekilleri, parti yöneticileri ve DTK yöneticilerinin bulunduğu gruba müdahale yapıldı.
Polis bir partinin eş başkanına saldırıyor.
Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.
Orada elinde taş olan, slogan atan bir kişi yok.
O bir partinin başkanı ve çevresinde de milletvekilleri var.
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde yaşananları incelemek üzere ilçeye gelen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ile beraberindeki heyet, abluka altındaki mahallelere doğru yürüyüşe geçti. Binlerce kişinin bulunduğu yürüyüşe polis, biber gazı, tazyikli su ve plastik mermilerle saldırdı. Polisler kalkanlarla Yüksekdağ ve HDP'li vekillere saldırırken, yüzlerine ise biber gazı sıktı.
HDP Genel Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, polislerin hedef gözeterek attığı biber gazı fişeğinin kafasına isabet etmesi sonucu hafif bir şekilde yaralandı.
Yüksekdağ, kafasının sol yanına isabet eden fişek nedeniyle hafif şekilde yaralandı. Yüksekdağ'ı korumak için çevresindekiler seferber oldu.
Bu arada HDP'li vekiller de çevik kuvvet polisleri tarafından darp edildi.
Karabehlülbey Caddesi'ne gelen kitleye polis hiçbir uyarı yapmaksızın saldırdı.
Polisin TOMA'dan tazyikli suyla müdahale ederken, Yüksekdağ da polisin tutumuna tepki göstererek, “Ne yapıyorsunuz neden müdahale ediyorsunuz. Ne yaptığınızı sanıyorsunuz” diye çıkışırken, polis amirinin hala müdahale edeceğiz demesi ise dikkatlerden kaçmadı.
Yine HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de polisin hiçbir uyarı yapmadan halka biber gazlarıyla saldırdığı ve gaz bulutu altında müdahale edin diyen polis amirine, “Altı milyon oy almış bir genel başkana bunu yapamazsınız” dedi.
Bu durum kabul edilir gibi değil. Sonuçta karşında 6 Milyon oy almış bir partinin genel başkanı ve milletvekilleri duruyor. Bu müdahale açık bir provokasyondur.
Bunun sonucunda istenmeyen olaylar yaşanabilirdi.
Yüksekdağ ve beraberindekilerden biri ciddi şekilde yaralanabilirdi.
Polisin HDP’lilere yaklaşımı zaten iyi değildi, şimdi hergeçen gün bu durum fiili müdahaleye gidiyor.
Buradan söylüyorum, halkın vekillerini böyle rencide etmek insani ve hukuki zemini yoktur. Bu işin sonu iyi görünmüyor.
Birilerinin artık bu saygısızlığa ‘dur’ demesi gerekiyor.
Yarın geç olmadan.