Hatırlarsanız 2009 yerel seçimleri öncesi başlatılan KCK operasyonları kapsamında yaklaşık 8 bine yakın HDP’li siyasetçi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.
Bir bakıma Kürt siyasetçiler arasında seçimlerde etkili çalışabilecek kim varsa tutuklanmıştı.
Bu girişimler seçimlere yönelik siyasi hamlelerdi.
Rakibinin beyin takımını tasfiye etmeyi amaçlayan operasyonlardı.
Buna rağmen o dönemde büyük bir başarı sağlayan DTP, bölgede yaklaşık 100 belediye kazandı.
Her seçim öncesi artık sistematik hale getirildi bu tutuklama ve gözaltılar.
Bu bir nevi sindirme politikalarının bir parçası oldu.
Ne kadar kirli bir durum.
Bu seçim hilelerinin dolaylı yolu.
Sandıkta yenemediğin partiyi çökerterek yenmeye çalışmak.
Şimdi de aynı durum var.
Ak Parti’nin koalisyon görüşmelerinden bir sonuç çıkmadı.
Başbakan Davutoğlu görevi Cumhurbaşkanına iade etti.
Prosedür, seçimlerde ikinci en fazla oyu alan partiye hükümet kurma görevi verilmesi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan kininden olsa gerek görevi CHP’ye vermeyeceğini açıkladı.
Böylesine siyasi bir kini bugüne kadar hiç görmedim.
Peki bundan sonra süreç nasıl işleyecek.
Bu konuda başından bu yana iki seçenek üzerinde duruluyor. Birinci seçenek, erken seçim kararının Ak Partinin savunduğu gibi Meclis'ten alınması.
Ancak gerek CHP gerekse HDP, Meclis'in bu kararı alması için Anayasa Komisyonu'nun kurulmasını istiyor. Komisyon'da görüşüldükten sonra Genel Kurul'a gelebileceğini, bu yönde önerge vereceklerini belirtiyor. MHP'den de destek alınamadığı için bu seçenek ortadan kalkmış görünüyor.
İkinci seçenek ise Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesi kararı alması.
Bu durumda anayasaya göre kararın alındığı günden sonra gelen 90. Günü takip eden ilk Pazar günü seçim yapılıyor.
Ardından bir seçim hükümeti kuruluyor ve bakanlıklar, Meclis'te temsil edilen siyasi partilerin üye sayılarına göre belirleniyor. Eğer partilerden biri seçim hükümetine girmek istemezse, boşluk Cumhurbaşkanı Erdoğan dışarıdan ya da TBMM içinden atama yaparak doldurabiliyor.
Bu durumda HDP seçim hükümetinde yer alacağını açıklamıştı.
HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, seçim hükümetine üye verme kararlarının arkasında durduklarını belirtti, ancak bakan seçiminde siyasi nezaketin gösterilmesini istedi.
AKP'nin ve Cumhurbaşkanı'nın HDP’siz bir formül aradığına dikkat çeken Bilgen, “Derdimiz bakanlıklarla ilgili değil, usul ile ilgili” dedi.
Hal böyle ikin ve büyük ihtimalle seçime gidilecekken siyasi operasyonlar da hız kesmeden devam ediyor.
Üstelik 2009 seçimleri öncesinde olduğu gibi yine seçilmişlere yönelik operasyonlar yapılıyor.
Sur Belediyesi Eşbaşkanları DBP'li Seyid Narin ve Fatma Şık Barut, Silvan Belediye Eşbaşkanları Yüksel Bodakçı’nın yanısıra DBP Sur İlçe Eşbaşkanı Ali Rıza Çiçek ve birçok DBP'li de gözaltına alındı.
HDP MYK, özellikle AKP yandaşı medya kuruluşlarının, seçilmiş yerel yöneticileri gerçeklerle hiçbir bağı olmayan asılsız bilgilere dayanarak günlerdir hedef gösterdiğini, kara propaganda yaptığını belirterek gözaltılara tepke gösterdi.
Ancak en sert açıklama, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’tan geldi.
Kışanak, “Varto’da sokak ortasında çıplak bedeni sürüklenen kadının hesabını verecekler. Bu alçaklığı yapandan hesap sormayan devlet, gelip benim belediye başkanımı gözaltına alırsa, ben de özerklik ilan ederim. Bir halkın onuruyla bu kadar oynanılamaz. Bize bu kadar hakaret etmeyin. Devlet benim namusumu korumayacaksa, bu halkın seçilmiş iradesine saygı göstermeyecekse, devlet ne için vardır? Bu halkın özerklik talebi, siyasi bir taleptir. Varsa siyasi bir cevabınız, siyasetle cevap verin. Ama yok biz siyaset yapmıyoruz, biz otoriter devlet olarak sizi ezeceğiz diyorsanız, kusura bakmayın ezdirmeyeceğiz kendimizi. Bu halkın seçilmiş bir temsilcisine yapılan muameleyi yapan hukuk devleti değildir” diyor.
Hergün çatışmaların yaşandığı, siyasi ve askeri operasyonların hız kesmeden devam ettiği bu süreçte nasıl bir seçim yapılacak merak ediyorum. İlk kez böyle bir seçime şahit olacağız.
Silahların gölgesinde bir seçim ne kadar sağlıklı olur buda tartışılır.
Araflar hemen bir araya gelmeli ve ellerin tetikten çekilmesi sağlanmalı. Aksi taktirde daha vahim bir süreç bizi bekliyor.