Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ‘Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki en acılı ve en sancılı dönemi, 80’li yılların ortasından başlayarak günümüze uzanan süreçtir.
Bu sürede yaşanan çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirdi.
Kaç eve ateş düştüğünün hesabı bile yok.
Hele ülkenin maddi kaybının hiç yok.
Kürt sorunundan kaynaklı yaşanan bu savaş olmamış olsaydı şu an ülkemiz ne durumda olurdu acaba.
Eminim Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye bugün, çoktan Avrupa Birliğinde saygın bir yer edinmiş ve belkide şu anda Avrupa’nın önde gelen zengin ve gelişmiş ülkelerinden biri olmuştu.
Aslında hani “Zararın neresinden dönersen kardır” misali 3 Ocak 2013 tarihinde bir umut ışığı doğmuştu.
Bu tarihte Kürt sorununun çözümü ve silahların bırakılması için önemli bir adım atılmış, Öcalan ile İmralı’da görüşmeler başlamış ve neredeyse artık müzakere evresine gelinmişti.
Yeterli olmasa da karşılıklı adımlar atılmış ve umutlar arttıkça artmıştı.
Devlet yetkililerinin yanısıra HDP İmralı heyeti ve Öcalan arasında konuşulanlar, tartışılanlar merak edilmiştir.
Zira orada tarihi görüşmeler yapılıyor ve ne konuşulduğu bilinmiyordu.
O görüşmelerde sürekli bir ‘İzleme Heyeti’ gündeme geliyor ve bu heyetin bir an önce oluşturulması isteniyordu.
Bu görüşmelerin bir bölümü, Mezopotamya Yayınevi tarafından basılan ve İmralı notlarını içeren ‘Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa’ kitabında yayınlandı.
O kitaptan bazı notlar şöyle;
26 Haziran 2014’te HDP Heyeti ile yapılan görüşmede Öcalan, sürece hakemlik edecek İzleme Heyeti’nin önemine dikkat çeker. Bu değerlendirmeden sonra, HDP’liler bu heyetin oluşturulmasında hükümetle ortaklaşmaları gerektiğini, daha önce kurulan Akil İnsanlar Heyeti gibi AKP’nin daha çok kendine yakın kişileri seçmemesi gerektiğini dile getirirler.
Bunun üzerine Öcalan; “Biz beş altı kişilik bir Başkanlık Heyeti belirleriz, İzleme Kurulu da kendi örgütlenmesini kendisi yapar. İsterlerse 1000 kişi de yapabilirler, onlar bilir. Biz ciddi iş yapacağız” diye konuşur.
‘İzleme Heyeti” mevzusu benzer tartışmalarla Şubat 2015’e kadar sürer. 4 Şubat 2015'te İmralı’da kurulan yeni masa etrafında görüşmeler yeni bir formatla devam eder. Bu toplantının başlangıcında konuşan Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu bir aktarımda bulunur ve “Önümüzdeki toplantı için İzleme Heyeti buraya gelecek” diye yeni bir bilgi verir.
Bu görüşmenin, yani 4 Şubat 2015 tarihli görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Öcalan’ın devletin yapması gerekenleri yapmadığını söylemesinden sonra Dervişoğlu şöyle bir karşılık verir: “Hem İzleme Heyeti hem de hasta mahkûmlar konusunda gelişmelerin olacağını tekrar ifade etmek istiyorum. Sizlerin önerileriniz de olabilir. Süreçle ilgili kamuoyu oluşturmak gerekecek.”
Ancak Dervişoğlu’nun söyledikleri gerçekleşmez ve bir sonraki 27 Şubat 2015 tarihli görüşmeye ‘İzleme Heyeti’ gitmez. Bu görüşmede, bir sonraki gün açıklanacak olan ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ tartışılır. Öcalan mutabakata ilişkin şöyle bir değerlendirmede bulunur; “Ben her şeyi okuyarak imzaladım. Şimdi de okuyarak size görüşlerimi söylüyorum. Asıl çağrıyı hükümetin tutumuna göre ben yapacağım. Bunun için Meclis bünyesinde bir komisyonun kurulması gerektiğini, İzleme Heyeti’nden insanların olması gerektiğini daha önce de ifade etmiştim. Eğer bunlar yapılırsa Newroz bildirisini aşacak olan bir çağrı yapacağım. Hükümet de bunu böyle değerlendirmelidir.”
Bir sonraki görüşmeye İzleme Heyeti yine gitmez. Bu görüşme, 14 Mart 2015 tarihinde gerçekleşir. Görüşmede yine aynı kişiler yer almaktadır. İmralı’da sekretarya görevini yapacak isimler konuşulduktan sonra KGM Dervişoğlu şu aktarımda bulunur; “Kısa süre içerisinde İzleme Komitesi işini bitirmemiz lazım. Bir iki isimde heyetle farklı düşünüyoruz. Onları da sizle paylaşalım. Heyetle belirlenen isimler şunlardır: 1- Deniz Ülke Arıboğan, 2- Avni Özgürel, 3- Kadir İnanır, 4- Ahmet Taşgetiren, 5- Hilal Kaplan, bu isimle ilgili heyetin (HDP heyetinin) çekinceleri var. Tartışalım isterseniz. 6- Öztürk Türkdoğan, 7- Şahismail Bedirhanoğlu. Bununla ilgili de heyetin çekinceleri var.”
Bunun dışında birçok isim konuşulur bu toplantılarda.
14 Mart’taki bu toplantıda Öcalan, HDP’lilere Newroz mesajının çerçevesini yazdırır.
Newroz mesajı bittikten sonra Öcalan, Dervişoğlu’na dönerek, “Meclis’te komisyon bir an önce kurulursa, İzleme Heyeti buraya gelirse yol alabiliriz. Bunları zaten tartışıyoruz” diye tekraren hatırlatmada bulunur.
Sonrası malum.
5 Nisan 2015’te yapılan görüşme son görüşme oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Çözüm Süreci’nin buzdolabına kaldırıldığını söyledi. Ve ne yazık ki 3 yıla yakın süren rüyadan bir anda uyanıverdik.
Şimdi Hergün ölüm haberleri geliyor. Gencecik bedenler toprağa düşüyor. Ülkenin her yanından ağıtlar yükseliyor, analar ağlıyor. Hani bu süreç analar ağlamasın içindi.
Neden şimdi anaların gözü yaşlı?