Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında verilen tutuklama kararı herkesi şaşırtmıştı.
Böylesine önemli bir kararı verirken savcı ve hakimlerin iyi düşünmesi gerekir. Tutuklama kararı çıktığında şaşırıp kalmıştım.
Zira Dündar ve Gül, yüz kızartıcı veya gazetecilik mesleğiyle bağdaşmayacak bir suç işlememiş, sadece gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanmışlardı.
Ellerinde belge olan bir haberi, halkın haber alma özgürlüğü ve basın hürriyeti kapsamında okuyucularına duyurmak gazeteciliğin gereğidir. Aynı belgeler benim de elimde olsa aynı haberi yayınlardım.
Anayasa Mahkemesi (AYM) aradan 92 gün geçtikten sonra kararın yanlış olduğunu anladı ve iki gazeteci hakkında tahliye kararı verdi.
Peki, tutuklanmaya gerekçe neydi?
Yayınlanan haberin ardından soruşturmalık olan Dündar ve Gül, adliyeye ifade vermeye gittiler. Nöbetçi mahkemeye sevkedilen Dündar ve Gül, ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek’, ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak’ ve ‘silahlı örgüte üye olmamakla birlikte bilerek veya isteyerek yardım etmek’ suçlarından tutuklandılar.
O meşhur MİT tırlarını bilmeyen yok.
Zaten Dündar ve Gül tutuklanınca artık tüm dünya bu tırlardan haberdar oldu.
Bu tırlarla ülkenin sınırlarının dışına silahlar taşınıyordu.
Yapılan bu haber bunun belgesi niteliğindeydi.
Devleti yönetenler bu tırlarda silah değil yardım malzemesi olduğunu iddia etmişlerdi. Ancak bu haber tüm gerçeği ortaya çıkardı. Tırlarda silah taşındığı yayınlanan görüntülerle ispatlandı.
Türkiye böylesi bir olayın ortaya çıkmasını istemiyordu. Bu nedenle olayın üzerinin örtülmesi için ellerinden geleni yaptılar. O sıralar Türkiye’nin IŞİD’e silah sağladığı iddiaları çokça dolaşıyordu ortalıkta. Tırlarda silah taşındığının belgelenmesi bu iddiayı güçlendirmişti.
Şimdi şöyle bir yorumlayalım; bir ülkenin bir diğer ülkede savaşan birilerine silah taşıması ve mühimmat yardımı yapması suç değil de, gazetecilik faaliyeti ile onu ortaya çıkarmak mı suç?
Türkiye bu olayın duyulmasını istemiyordu.
Ancak bu haberden dolayı Dündar ve Gül tutuklanınca bir anda dünyanın gündemine oturdu. Şimdi Venezüella’da bile insanlar MİT tırlarından haberdar.
Anayasa Mahkemesi bu alanda doğru olanı yaptı. bir yanlışa dava fazla devam edilmesini engelledi.
AYM, ‘Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’nın, ‘ifade hürriyeti’ hakkının ve ‘basın hürriyeti’ hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Bir nevi bu hükmü verenleri mahkum etti.
Peki hukukçular bu kararı nasıl yorumluyor?
Geniş bir görüş beyan etmek için AYM’nin gerekçeli kararını görmek gerektiğini belirten Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu, ancak AYM kararını çok da abartmamak gerektiğini, çünkü esas yanlışı Can Dündar ve Erdem Gül gibi tüm diğer gazetecileri tutuklayan mahkemelerin yaptığını vurguladı. Bu açıdan Anayasa Mahkemesi’nin olması gerekeni yaptığına işaret eden Kaboğlu, “Anayasa Mahkemesi olağanüstü bir şey yapmadı, sadece olması gerekeni yaptı” dedi. AYM’nin sadece anayasanın ‘Kişi özgürlüğü ve güvenliği’ne ilişkin maddelerinin değil, aynı zamanda ‘Düşünce ve ifade özgürlüğüne ve basın özgürlüğü’ne ilişkin maddelerinin de ihlal edildiğini belirttiğini hatırlatan Kaboğlu, bu kararın benzer durumdaki gazetecilere ilişkin davalarda da yol gösterici olması gerektiğini söyledi. AYM’nin verdiği kararın tüm tutuklu gazeteciler için emsal teşkil ettiğine işaret eden Kaboğlu, bu çerçevede hakları ihlal edilen diğer gazetecilerin AYM’ye başvuruyu beklemeden tahliyeleri için mahkemeye dilekçe vermelerini önerdi.
Eski Baro Başkanı Turgut Kazan, AYM’nin en doğru kararı verdiğini ifade etti. AYM kararının tüm gazetecilerin davalarında esas alınması gerektiğinin altını çizen Kazan, “Gerekçeli karar henüz açıklanmasa da, AYM’nin sadece hak ihlali açısından verdiği kararın çok doğru ve ders alınmasını gerektirecek bir karar olduğu kesindir” dedi. AYM’nin bu kararına tüm hakim ve savcıların uyması gerektiğini belirten Kazan, “Bu karar basın özgürlüğü açısından örnek alınması, uyulması gereken bir karar” dedi.
Hukukçuların bu karar ile ilgili görüşleri neredeyse aynı. Hepsi bir yanlıştan dönüldüğünü ve bu kararın emsal teşkil etmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Şimdi gözler, yine gazetecilik yaptıkları için tutuklananlara çevrildi. Bu karının onlar için de uygulanması gerekiyor. Dündar ve Gül, casusluk değil, gazetecilik yaptılar. Bunu yapmak hangi ülke ve hangi hukukta suç bilemiyorum.