Bekliyorum, birileri çıkacak ve “Tahir Elçi’nin katillerini bulduk” diyecek diye. Ancak gerçekten hiç umudum yok.
Elçi ve buna benzer birçok kişinin katledildiği hiçbir cinayet ne yazık ki aydınlatılamadı. Üstelik Tahir Elçi birileri için zaten çoktan katledilmeyi hak etmişti.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin kafasından tek kurşunla vurularak öldürülmesi, 2007 yılında uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Hrant Dink'i akıllara getirdi.
Bu ki ismin ortak noktası 'barış' istemi oldu ve sıkılan kurşunlar ne yazık ki 'barış' özlemini ortadan kaldırmaya yönelikti.
Hem Hrant, Hem de Elçi ‘Barış’ ile anılan iki insandı. Kadere bakın ki ikisi de geride birbirine benzer buz gibi iki fotoğraf karesi bıraktılar.
Ne kader ki böyle anılan iki insan, geride bıraktıkları buz gibi iki fotoğrafla da ortaklaştılar. Hrant Dink'in Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos Gazetesi önünde yerde yatan cansız bedeni, Diyarbakır'da Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin yerde yatan cansız bedeninde bir kez daha ifadesini buldu.
Bu iki insanı anlatan Ali Deniz, şöyle cümleler rkurmuştu;
“Hrant Dink fotoğrafına bakıyorum…19 Ocak 2007… Halaskar Gazi Caddesi… Agos’un önü… Yüzü koyun düşmüş yere… Alçakça ensesinden vurulmuş. Öyle sahipsiz, yüzü koyun yerde…
Sonra Tahir Elçi fotoğrafına bakıyorum…28 Kasım 2015…Diyarbakır Sur ilçesi… Dört Ayaklı Minare’nin hemen dibi… Yüzü koyun düşmüş yere… Alçakça ensesinden vurulmuş… Öyle sahipsiz, yüzü koyun yerde…”
Hrant Dink, ‘Türklüğe ihanet’le suçlandı, siyasi linçe tabi tutuldu, sonra da öldürüldü.
Tahir Elçi, Bir televizyon programında söylediği bir cümle yüzünden siyasi linçe tabi tutuldu, gözaltına alındı, yargılandı ve öldürüldü.
Aile avukatı, büro ortağı ve hemşerisi olan avukat Neşet Girasun, Tahir Elçi ile aralarında geçen bir konuşmayı anlatmış.
“PKK terör örgütü değildir” dediği için başlatılan linç kampanyasını aralarında sık sık konuştuklarını kaydeden Girasun, “Linç kampanyası sadece sosyal medya üzerinden yapılmadı, buna en büyük partnerliği yargı yaptı maalesef. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da bu sosyal medyadaki linç kampanyasının bir ayağını oluşturdu. O yüzden bunu bir devlet politikası olarak da algıladık. Bu sebeple ben birkaç defa kendisine profesyonel yakın koruma tahsis edelim diye öneride bulundum” diyor.
Girasun, Elçi’nin kendisine yönelik bir suikast gerçekleştirilebileceğini düşündüğünü de söylerken, vurulmadan 10 gün önce aralarında geçen konuşmayı şöyle anlattı; “Şöyle bir şey demişti bana: ‘Türkiye bir karanlık tünelin içerisine doğru hızla yol alıyor. Ciddi bir belirsizlik var. Bir kaos ortamı var. Bu toplumsal barışı daha da bozmak isteyenler, dinamitlemek isteyenler için, karanlık güçler için en iyi hedeflerden biri benim.’ Tahir Elçi bu şeyi görüyordu, aslında hissetmişti. Hissetmişti derken yani rasyonel verilere dayanarak bunu söylüyordu. Çünkü, konumunu biliyordu. Toplumdaki karşılığını biliyordu. Biz Tahir beyle sokağa çıktığımız zaman Tahir bey yürüyemiyordu insanların sevgisinden, kendisine gösterilen saygıdan.”
Elçi, ölümünün üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen öldürülmesinde hala sır perdesi aydınlatılamayan Hrant Dink’le kendisini karşılaştırmış: “Bu durumun farkında olduğundan dolayı bu kaygılarını da en son dile getirmişti vefatından 10 gün önce. Hatta Hrant Dink’le bir şeyler kurmuştu, yani hem başlangıç boyutu hem gelişme boyutu hem de sonunun da ona benzeyebileceğini ifade etmişti.”
28 Kasım günü Tahir Elçi’nin dört ayaklı minare altında yatan fotoğraf karesini gördüğüm anda aklıma gelen ilk şey olmuştu Hrant Dink cinayeti.
Belki bu nedenle geride kalanlar yani bu iki insanın eşleri birbirlerini en iyi anlayanlar olurdu.
Bir süre önce kaderleri birbirine benzeyen bu iki insanın eşleri, Rakel Dink ve Türkan Elçi bir araya geldi.
İki kadın kolkola girerek Tahir Elçi’nin mezarını ziyaret ettiler.
Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi, eşinin cinayetiyle ilgili kimsenin minareye kılıf uydurmaya kalkmamasını isteyerek, “Lütfen minareye kılıflar hazırlanmasın. Minareyi çalan kılıfını hazırlar derler ya. 4 Ayaklı minareye kılıflar bulmasınlar. Tahir Elçi'nin katili bulunsun. Kutsal bir mekanın ayakları önünde ölen bir insanın da katilinin cezalandırılmayacağına inanmıyorum. Gerçek anlamda Allah'a inanan insanların buna inanç getireceklerine ve bu katillere lanet yağdıracaklarına içten inanıyorum. Sonuna kadar takipçisi olacağım. Canım pahasına bile olsa hiç bir şey için bile olmasa Tahir Elçi için sonuna kadar mücadele edeceğim” diye konuştu.
Hrant Dink'in eşi Rakel Dink’in ise, teselli sözcükleri döküldü dudaklarından; “Saygımızı sunmaya geldik. Kederliyiz. Ülkemizin böylesi canları hunharca öldürülüyor. Temenimiz bu cinayetler sona ersin. Hepimize Tanrıdan teselli diliyorum.”
İki barış elçisi, aynı kaderi paylaştı. Ama barışın sesini kesemeyecekler. Yeni Dink’ler, yeni Elçiler çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.