Başbakan Davutoğlu, Mardin'de geçtiğimiz Haftasonunda yeni bin Master plan açıkladı.
10 maddelik bu planı Başbakan şöyle açıklıyor; “Bakanlar Kurulu olarak tam bir sosyal seferberlik ilan ediyoruz. Bütün yaralar sarılacak. Allah'ın izniyle bu milletin, ola ki yerinden göç etmek durumunda kalmış her bir ferdinin yarasını sarar, gözyaşlarını dindirir, bağrımıza basar, geleceğe onları en iyi şekilde hazırlarız.”
Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de ve çatışmaların yaşandığı diğer yerlerde yaşamını yitiren 3 aylık bebeklerin, 75 yaşındaki dedelerin acısı nasıl dinecek acaba? Hangi paket bu acıyı dindirir?
Açıklanan ‘Master Plan’daki maddelere şöyle bir bakalım;
* “Eylem planımızın birinci unsuru psikolojik unsur. Millet ve devlet arasındaki farkları tamamen ortadan kaldıracağız...”
Başbakanın bu söyleminden anlaşıldığı kadarıyla bugüne kadar Millet ve Devlet arasında farklar vardı demek.
* “Planın ikinci önemli ayağı kamu düzenini inşa etmek. Kamu düzenini kim tehdit ederse etsin mutlak suretle durdurulacak ve engellenecek. İki, kamu düzeni inşa edilecek. Kamu düzenini kim tehdit ederse ister DEAŞ, ister PKK, ister DHKP-C terör örgütü gibi Vatandaşları istismar etmek isteyenler durdurulacak, engellenecektir. Terörist ile halk ayrılacak. 90'lı, 80'li yıllara dönülmesine izin vermeyiz.”
Sayın Başbakan sanırım şu an Cizre’deki durumun 1992’deki Cizre’den daha kötü olduğunu bilmiyor. 1992 yılında Cizre’deki Newroz kutlamalarında 54 kişi yaşamını yitirmişti. Gazeteci İzzet Kezer orada görev yaparken şehit olmuştu. Bugün ise İMC TV kameramanı Refik Tekin neredeyse canından oluyordu.
* “Planın üçüncü ayağı kapsamlı bir demokratik reform süreci... Yeni anayasa, kapsamlı reformlar...”
Her hükümet döneminde dile getiriliyor ancak hayata geçirilemiyor ne yazık ki.
* “13 yıl içinde ayağa kaldırdığımız bölge ekonomisini yeniden ayağa kaldıracağız. Esnafın, çiftçinin herhangi bir ödemesi varsa ertelenecek. Faizsiz krediler sağlanacak. İstihdam artışını artıracak yepyeni bir hamle başlatıyoruz.”
13 yılda bölge ekonomisini ayağa kaldırdığını belirten Başbakan Davutoğlu bir fiskeyle yerle bir edenin de yine aynı hükümet olduğunu unutmuş sanırım.
Sorun çiftçinin, esnafın borçlarının ertelenmesi meselesi değil. Önce onların yaşam güvencesini sağlamak gerekiyor. Bu istekler, bunu bahane eden ve ‘hükümetten ne koparırsam kardır’ zihniyetini taşıyanların istekleri olabilir ancak.
Buyurun Batman sokaklarına çıkın sorun ne istiyorsunuz diye?
Eminim yüzde 99 oranında “Önce ölümleri durdurun, ödemeler ve faizsiz krediler dursun” diyeceklerdir.
Başbakan Davutoğlu, Sur ilçesini tarihi özellikleriyle yeniden inşa edeceklerini söylüyor. Yani buraya bir nevi makyaj yapılacak.
Peki sorarım size; dört ayaklı minarenin ayaklarına sıkılan kurşun izlerini, bu minarenin ayakları dibinde katledilen Tahir Elçi’nin kanını hangi kentsel dönüşüm temizleyecek.
* “Yeni yasa ve idari düzenlemeler olacak. Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek. Ancak istismar edilmesine izin verilmeyecek. Yapılan her harcama en etkin bir şekilde denetlenecek. Terörü teşvik eden ve destekleyenlere asla taviz verilmeyecek. Her türlü idari tedbir alacağız Türkiye'yi silahtan arındıracağız.”
Yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesinden bahseden Başbakan Davutoğlu’nun bu sözleri ‘Özerkliğe yeşil ışık’ olarak nitelendiriliyor kimi çevrelerce. Tam anlamıyla böyle olmasa da zaten HDP’nin başından beri istediği şeylerden biri bu değil mi?
Belediyelerin etkin denetlenmesinden bahsediliyor. Zaten müfettişler hiç eksik olmaz ki DBP’li belediyelerden.
* “Milli birlik ve kardeşlik anlamında yeni bir dönem başlatacağız. Artık muhatap milletin ta kendisidir. Tüm illerde ve ilçelerde herkesin saygı duyduğu kişilerden oluşan teşkilatlar kurulacak. Siz kendi aranızda örgütlenin biz sizinle irtibat kuracağız dedik. Herkesi muhatap alacağız, ama eline silah alanları muhatap almayacağız. Buradan Irak'a dönük sesleniyorum, Kerkük'teki Kürde, Musul'daki Arap'a, Şii'ye, siz bizim kardeşimizsiniz. Haseke'deki Kürt kardeşime, Halep'teki Arap kardeşime, Bayırbucak'taki Türk kardeşime, biz sizi kardeş bildik kardeş bileceğiz.”
Başbakan’ın burada söylediği, “Herkesi muhatap alacağız, ancak elinde silah olan hiç kimseyi muhatap almayacağız” cümlesi önemli.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz aslında, o zaman hükümet HDP’yi muhatap alacaktır. Çünkü HDP’li vekillerin elinde silah yok. Ancak buna rağmen muhatap alınmazsa kiminle masaya oturulacak.
Bu cümlenin bir diğer açılımı; şu anda çatışan kesimler kimler, bir yanda PKK, diğer yanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti. O zaman sorunun çözümü için bu iki kesim anlaşmayacaksa nasıl bir çözüm olacak bu.
Yani kavga edenle değil de komşusuyla masaya oturup sorunu çözmek gibi bir şey. Herkesin istediği artın kan ve gözyaşının dinmesi. Ancak bu iş ‘Master Plan’ veya ‘Pake’lerle olacak iş değil.