Dağlarda silah sesleri, karayollarında kurulan barikatlar, ateşe verilen iş makineleri, bir anda ortadan kaybolan insanlar, şehir merkezlerinde sokağa çıkma yasağı ve şehirlerdeki çatışmaların ardından harabeye dönen evler…
Sizleri 1990’lı yıllarda yaşananları hatırlatmıyorum.
Bu saydıklarım bugün yaşanıyor.
Üstelik bölgenin her tarafında.
Birileri süreci bitirdi, eller yeniden tetiklere götürüldü.
Diğer yandan hemen hemen Hergün çatışmalar, ölümler yaşanır oldu.
Haber bültenlerine bile çekinerek bakıyorum.
Her an bir çatışma, bir ölüm haberi gelecek diye korkuyorum.
Her kaos girişiminin ardından “Aman yine 90’lara dönmeyelim” sözleri olumsuzlaşmaya başladı.
Zira şu anki görüntünün 90’lardan ne farkı var merak ediyorum.
Hergün yol kesme, kimlik kontrolü ve araç yakma olayları oluyor.
Bölgedeki bazı ilçelerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Şehirlere giriş çıkışlar yasaklandı.
O yılların simgesi olmuş kayıplar yaşanmaya başlandı.
Operasyon yapılan yerlerde bazı kişilerin kaybolduğu ve haber alınamadığı belirtiliyor.
Açık ve orta yerde infazlar yapılıyor.
Özel harekat timleri ve polislerin Silopi ilçesinin Zap Mahallesi’ne düzenlediği operasyonda çıkan çatışmalarda yaralananları hastaneye taşıdığını belirten Emin Bayar’ın iddiaları çok ciddi ve araştırılması gerekir; “Hastaneye ulaştığımızda polisler bizleri taradı. Mermilerden biri kafamın yanından geçti. Ardından aracın yanına geldiler, bizleri silah dipçikleriyle, tekme tokat dövmeye başladılar. Aracın arka kısmında yaralı halde bekleyen Hamdi Ulaş ve yaralıları bizimle birlikte taşıyan Cemal isimli yurttaşı aracın içerisinde gözümün önünde silahla vurdular. Hamdi Ulaş isimli yaralı da o esnada yaşamını yitirdi.”
Cumhurbaşkanı öz yönetim ilan edilen yerlere yönelik sert ifadeler kullandı, hendek kazılan yerlerin hesabının sorulacağını söyledi ve operasyonlar start aldı, hesap soruldu...
Muş Varto’da önce sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ardından polis ve askerler şehre girdi.
İletişim bu sırada kesildi.
Ne cep telefonları çalıştı, nede internete erişim.
Önce ilçenin tüm dünya ile ilişkisi kesildi, ardından operasyon başladı.
Orada ne olup bittiğini görmek mümkün değil.
Sabah saatlerinde gün aydınlandığında sonuç ortaya çıktı.
4 ölü, onlarca yaralı ve savaş sonrası görüntüler.
Ardından aynı uygulama Lice’de yapıldı.
Son adres ise komşu ilçe Silvan oldu.
Silvan ilçesine giriş ve çıkışlar yasaklandıktan sonra tüm iletişim yolları kapatıldı. İnternet ve cep telefonları günboyu çalışmadı.
Orada yaşayan akrabalarımızdan bile haber alamadık.
Askerler ilçenin etrafını ağır silahlar, tanklar ve zırhlı araçlarla çevirirken, mahallelere giren polis ve askerler neredeyse gördükleri heryeri taradılar.
Sokağa çıkma yasağı ile birlikte polis ve asker tarafından evlerin, işyerlerinin ve araçların tarandığı, bombalandığı ve ateşe verildiği Silvan adeta harabeye döndü. Polis ve askerin çekildiği mahallerde günün bilançosu ağır olurken, HDP ve DBP'lilerden oluşan heyet ilçede incelemelerine başladı.
Çatışmaların şiddetli yaşandığı Tekel ve Mescit mahallelerinde birçok ev kullanılamaz hale gelirken, evler ve dükkânlarda roketatar ve kurşun izlerine rastlandı. Mescit Mahallesi'nde bulunan bir manifaturacı dükkanının tamamen yandığı ve Tekel Mahallesi'nde ise 6 aracın ve Silvan Belediyesi'ne ait bir kepçenin de yanarak kullanılamaz hale geldiği görüldü.
Tekel Mahallesi'nde özel harekat polisleri Fatma-Ramazan Can'a ait eve önce el bombası attılar sonra baskın yaptılar. Yerle bir olan evi bir gün öncesinden boşaltan Fatma Can, 3 çocuğu ile birlikte yaşadığını belirterek, “Evde olmamız halinde biz de katledilecektik. Küçük çocuğum da beşikte katledilmiş olacaktı” dedi.
Can ailesinin karşı komşusu olan evde bulunan 80 yaşındaki Hanife Durak'ın da atılan el bombasının sesinden kaynaklı kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdiği belirtildi. Operasyonda 4 kişinin yaşamını yitirdiği ve çok sayıda kişinin de yaralandığı ortaya çıktı.
Çatışmalarda sivil insanlar yaşamını yitiriyor.
Hergün ölüm haberleri geliyor ve yarın ne olacağını kimse bilmiyor.
Bizler çoktan 90’lara dönmüşüz de haberimiz yok.