İktidarlar, oturdukları koltukları korumak için büyük oranda medya desteğine ihtiyaç duyarlar.
Gerçek demokrasilerde hiçbir zaman medya iktidarların yanında yer almaz.
Çünkü o zaman ‘Halk’ adına denetleyen görevini yapamaz.
Medya halkın yanında yer alır. Birinci ilkesi budur.
Peki ya bizde durum ne.
Tabi ki bunun tam tersi.
Bugün bakıyorsunuz ülkenin önemli gazete ve kanalları hep hükümetin yanında yer alıyor.
Ak Parti iktidarını rahatsız dahi edecek tek bir haber yer almaz.
İktidarı zor durumda bırakmamak için çoğu zaman Kara’ya ‘Ak’ bile dedikleri olur.
Hükümet, bugün her zamankinden daha fazla medyaya ihtiyaç duyuyor.
Çünkü çatışmalı ortamın ardından ‘Masayı deviren taraf’ olmasına rağmen oluşturulacak bir algı operasyonu ile bunun tam tersini empoze etmeye çalışacaktır.
Bir nevi “Ben devirmedim, onlar devirdi” algısı oluşturulacak.
Tabi 7 Haziran seçimlerinin ardından başlayan çatışmalar ve yaşanan ölümlerden her iki taraf ta sorumlu. Ama eğer hükümet Dolmabahçe Mutabakatına bağlı kalmış olsaydı bu durum yaşanmayacaktı.
Çatışmalar, sokağa çıkma yasakları, yasaklı bölge ilanları, sivil insanların ölümü… Yani demokrasinin askıya alındığı bir dönem. 33 yıllık acılara yeni acıların yüklendiği yeni bir dönem.
Böylesine bir ortamda batıdaki vatandaşlar ve dünyanın yaşanan hukuksuzluklardan haberdar olmaması gerekiyor. Bunun için medya desteği şart ve bu hükümet bunu çok iyi yapıyor.
Bakıyorsunuz sanki tek bir ağızdan çıkmışcasına atılan manşetler bunun en büyük kanıtı.
Geçtiğimiz gün bir belge çıktı ortaya,
‘Gizli’ ibareli belge dönemin İçişleri Bakanı Selami Altınok imzalı.
81 il valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'na gönderilen Eylül 2015 tarihli belgenin en önemli temel ayaklarından birisi, basının nasıl yönlendirileceği ve algı için nasıl kullanılacağıyla ilgili.
Belgede;
Madde 2- Basın Kuruluşlarının mahalliden hızlı bilgi aktarımı için AA olmak üzere basın kuruluşları ile valilikler ve kolluk birimleri arasında koordinasyon sağlanacak.
Madde 4- Terör örgütünün her türlü faaliyetinin kamuoyunca bilinmesi için bilgi dağıtımı ağı kurulacaktır.
Terörle mücadele konusunda kamuoyunun bilgisine sunulması takdir edilen faaliyetlere öncelikle AA muhabirlerinin katılımı desteklenecektir.” deniliyor.
Uluslararası basının da tek kaynak AA'dan beslenmesinin öngörüldüğü belgede, bu duruma ilişkin şu madde dikkat çekiyor; “Yabancı basın muhabirlerinin BYEGM akreditasyonları kontrol edilecektir. Akredite olmayana akreditasyonların yararları anlatılarak, bu durum özendirilecek BYEGM bilgilendirilecektir.”
Belgede, dikkat çeken başka bir maddede de Kürt kentlerinde ekonomi ön plana çıkartılarak, bunun üzerinden algı yaratılmaya çalışılması çabası. Saldırılarda tahrip olan bina ve tesislerin ekonomik değerlerinin yansıtılması konusunda belgede, yer alan ifade ise şöyle; “Terör olayları sonucunda yıkılan, tahrip edilen bina ve tesislerin ekonomik değerleri basın kuruluşları ile paylaşılacaktır.”
Gazeteci Celal Başlangıç, ortaya çıkan bu belgenin, iktidarın gazeteciliği de ‘tek devlet, tek millet, tek bayrak’tan yola çıkarak ‘tek kaynak, tek medya’ haline getirmeye çalıştığını ve haberleri tek kaynaktan toplayarak ortak başlıkta verdiğini ifade etti.
1990'lı yıllarda basına dair ‘Gizli belgeler’ ya da salt iktidarın hakim olduğu bir gazeteciliğin olmadığını söyleyen Başlangıç, bu tür şeylerin daha çok amatörce yapıldığını söyledi. Başlangıç, “90'larda 'Mehmetçik medyası' vardı. Ama gazeteler, TV'ler bu kadar iktidarın mülkiyetine geçmemişti. İktidarın arkasında duran bir medya mantığı, Genelkurmay endeksli bir medya anlayışı vardı. Genel yayın yönetmenleri çekilip brifingler verilirdi. Ama şimdi işin boyutu değişti. İktidar ne derse hemen yapacak bir medya yaratıldı. 'Gizli' ibareli belgelerle medyaya tahakküm kuruldu. Bir kısmı biat ettirildi. Bir kısmı da sindirilerek dize getirildi. Bu medya organlarıyla da Türk halkını tek kanalda biçimlendirmek istiyorlar.
Geçmiş dönemde şuna tanık olmuştuk. Cizre de 90'lı yılların başında bir merkez medyadan bir arkadaşım yanımda telefonla haber yazdırdı. Bir gece önce özel hareket timleri trafoları kurşunlanmıştı. Ve arkadaşım yanımda, 'Özel timleri trafoları kurşunlaması nedeniyle ilçe elektriksiz kaldı' diye aktardı. Ancak ertesi gün gazeteyi aldığımızda 'PKK Cizre'de trafoları patlattı.' Yani buradaki muhabir gerçeği geçse de merkezde gerçek ters yüz ediliyor. Şimdi buna da gerek yok. Kişiler de merkezden görevlendiriliyor. İktidarın istediği yazıyı, fotoyu, haberi yazıyor” dedi.
Yapılan şu, önce algıyı oluşturuyorlar, ardından ‘Tek başlık, tek haber’ geliyor.