Bugün tam 11 gün oldu. Neredeyse ülkenin gündemi haline geldi Cizre’de bir bodrum katında bulunan yaralılar.
Öyle ki HDP Milletvekilleri meclis koridorlarında Başbakan’ın yolunu keserek gündeme getiriyor.
Yetmedi bir grup HDP milletvekili İçişleri bakanlığında açlık grevi başlatıyor. Vs. vs…
Şuna aklım ermiyor, eren varsa ayağa kalksın; oradaki yaralıları alıp hastaneye götürmek bu kadar mı zor?
Biri ateş altında olduğunu iddia ediyor çıkamadığını söylüyor.
Diğeri yaralıları taşıyın diyor.
Cidden oradaki yaralılar alınmak isteniyorsa güvenlik güçleri ve bölgedeki diğer silahlı unsurlara ulaşmak bu kadar mı zor?
Arabulucu olabilecek birileri çıkar gider iki kesimle de görüşür ve oradaki yaralıların alınması sağlanır. Orada 11 gündür bulunan yaralılardan bazıları yaşamını yitirdi. Orada aslında insanlık ölüyor haberimiz yok.
Burada herkese sorumluluk düşüyor.
Öncelikli iş oradaki yaralıların alınması ve tedavilerinin bir an önce sağlanması.
Ancak yandaş medya bunun tam tersini yapıyor ve adeta yangına körükle gidiyor. Oranın bir hücre evi olduğunu belirtiyor ve sivil insanların olmadığını söylüyor.
Ya arkadaş oraya kim gitti, hangi muhabiriniz baktı ve sivil kimsenin olmadığını söyledi.
Devletin en üst düzey yetkilileri bile bu konuda bir açıklama yapmamışken, sen nasıl oluyor da böyle bir hükme karar veriyorsun?
Oradaki hem ölen kişilerin, hem de yaralanan kişilerin isim listeleri yayınlandı. Acaba iddia edildiği gibi kaç terörist var aralarında.
O insanları böyle hedef göstermenin kime ne yararı olacak?
Önceki gün yaralılardan biri bir televizyon kanalının canlı yayınına katıldı. Cizre dışında oradaki yaralılar için eylem yapan kitlenin konakladığı yerde bu yaralının annesi de vardı.
Televizyonda oğlunun sesini duyunca varın hangi duyguları yaşadığını siz düşünün.
Orada bir evin bodrum katında yaralı oğlu öylece duruyor ve annesi bir şey yapamıyor.
Aslında yapmaya çalıştılar ama hepsi gözaltına alındı.
Yaralıların bulunduğu yere ellerinde bayraklarla yürüyen 10 kadın polis tarafından engellendi.
Bu konuda umutların bağlandığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hükümetten Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 'geçici tedbir' başvurularında izlenen usule dair bilgi ve başvurucuların sağlık durumlarına ilişkin savunma istemişti.
Türkiye'nin hazırladığı savunmanın geçtiğimiz günlerde AİHM'e ulaştı.
AİHM tarafından gönderilen savunma talebi yazısında yaşananlar için ‘silahlı çatışma’ ifadesinin kullanılmış olmasına dönük duyulan rahatsızlığa yer verildi.
Rahatsızlığa yol açan sözkonusu ifade için; “Hükümet, mahkeme tarafından 26 Ocak 2016 tarihinde gönderilen yazının ikinci sayfasında '…silahlı çatışma' tabirinin kullanıldığını görmüştür. Bu terimin kullanılmasının 'maddi bir yazı hatası' olduğunu düşünmektedir” denildi.
Burada o insanların sağlığının korunması ve yaşam hakkının sağlanması yerine kullanılan bir tabire tepki var.
Savunmada ayrıca aylardır Cizre'de bulunan HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın yaralıların bulunduğu binanın adresini bilmediği de ileri sürüldü ve şu iddialara yer verildi; “27 Ocak 2016 günü saat 23.45 civarında Cizre belediyesi ambulans şoförü A.G. ile cep telefonu aracılığıyla tekrar iletişime geçilmiş ve yaralı olduğu bildirilen kişilerin adresini biliyorsa bu kişilerin bir ambulansla alınabileceği belirtilmiştir. A.G., milletvekili Faysal Sarıyıldız ile görüştüğünü ve vekilin de söz konusu kişilerin tam adresini bilmediğini, bahsi geçen kişilerin Ömer Hayyam Sokağı'nda dört katlı bir binada olduğunu, sokağın girişi hendekler nedeniyle kapalı olduğu için sokağa giremediğini söylemiştir. Kaymakamlık yetkilileri, her türlü yardımın güvenlik güçleriyle birlikte ulaştırılacağını Faysal Sarıyıldız'a iletmesi için talimat vermiştir.”
Başvurucuların kamu makamları ile doğrudan görüşme yapmadıkları iddiasında bulunulan savunmada, “Başvurucuların mevkisi Faysal Sarıyıldız tarafından tam olarak ve doğru olarak gösterilmediği için başvuruculara ulaşılamamıştır” denildi.
Yaralılara ulaşılamamasına dair bir diğer gerekçe olarak ise ambulans ve sağlık personellerine yapıldığı iddia edilen saldırılar oldu.
Hükümet gönderilen savunmada, mahkemeden askıya alınan 'acil tedbir' kararını kaldırması talebinde de bulundu.
Hükümetin yaşam hakkını koruduğunu iddia ettiği bodrum katında 7 kişi yaşamını yitirdi ve 15 yaralının durumu gittikçe ağırlaşıyor.
İşte böylesine bir durum var ortada.
Her kaygıyı ve düşünceyi bir kenara bırakın orada insanlar ölüyor, orada insanlık ölüyor. Çünkü bu insanlar yaralı oldukları bilindiği halde hastaneye kaldırılmadıkları için bile bile ölüyor…