Bütün dünyayı ilgilendiren koca bir tarihi yapı korunması gerekirken ne yazık ki bir baraja kurban ediliyor.
Oysa tüm bölgenin belki de tel örgüler içine alınması, hiçbir kazıya izin verilmemesi ve arkeolojik kazıların yapılması gerekiyor.
Geçen yılın başlarında Hasankeyf’te bir söylenti dolaşıyordu.
‘Hasankeyf yakınlarında kazılan bir höyükte ortaya çıkarılan buluntuların dünyanın en eski yerleşim ve inanç merkezi olarak bilinen Şanlı Urfa Göbeklitepe’den bile daha eski bir tarihe denk geldiği tespit edilmiş’ deiyordu.
Hasankeyf Kazı heyeti başkanı Batman Üniversitesi Rektörü Abdüsselam Uluçam ise, yapılan bir kazı ile ilgili şu cümleyi kullanmıştı; “Hasankeyf Höyüğünde Göbeklitepe’den daha eski bir dini yapıyı ortaya çıkardık.”
Bu alanda Göbeklitepe’den daha eski bir höyük bilinmiyordu. Ancak Hasankeyf yakınlarındaki bu höyük Göbeklitepe’den de daha eski. Bu söylentinin olması bile heyecan verici.
Bu küçük tepecik, belki de dünya arkeoloji tarihinin seyrini değiştirecek önemde bir gizi saklıyor.
Birkaç yıldır Hasankeyf kazılarına katılan Japonya Tsukuba Üniversitesinden Prof. Dr. Yutuka Miyake de höyükte 9 metre genişliğinde bir yapı bulunduğunu, yapı tabanın üzerinde 1,5-2 metre uzunluğunda bir dikilitaş ortaya çıkarıldığını açıklamıştı. Mıyake, tabanın altına gömülmüş insan iskeletinde boya izlerine rastladıklarını da aktarmıştı.
Bu bugüne kadar bilinen dini ritüellerin hiçbirisiyle örtüşmeyen yeni bir durumdu.
Bu bilgiler yaygın basında yeteri kadar yer almadı.
Zaten yetkililer de yer almasını istemez. Çünkü gerçekten böyle bir durum varsa, burayı sular altında bırakacak Ilısu barajının durdurulması dahi gündeme gelebilecektir.
Böylesi bir durumu da hükümet isteyecek değil tabi ki.
Bu iddianın ardından yıllardır Hasankeyf’e ilgi duyan ve burada çekimler gerçekleştiren Özer Akdemir, hükümeti zora sokacak sorular yöneltiyor;
Hasankeyf Höyüğünde başka neler bulundu?
Bu bilgiler ışığında bilimsel bir makale ne zaman yazılacak?
Höyüğün, “Dünya arkeoloji tarihinde bir devrim” olarak nitelenen Göbeklitepe’den daha eski bir yerleşim ve dini merkez olduğu ortaya konursa burasının korunması için neler yapılacak? Dünya kamuoyu, arkeoloji bilimi insanlık tarihinin bir dönemini, göçebelikten yerleşik düzene geçen kısmı yeniden yazdıracak böylesi önemli bilgilerin sulara gömülmesine izin verecek mi?
Sanırım, AKP hükümetini zor durumda bırakacak bir soru bu son soru. Belki de bu nedenle Hasankeyf höyüğü ile ilgili bilgilerin dışarı sızmaması için her türlü önlem alınıyor. Belki de bu yüzden Batman Üniversitesi kütüphanesinde ayrı ve çok az kişinin girmesine izin verilen bir bölümde saklanıyor bu bilgiler. ‘Devlet sırrı’ gibi...
Hasankeyf’in bilinmeyenleri o kadar çok ki aslında. Baraj yapımının ne kadarının tamamlandığı bilinmiyor. Ne zaman su tutulacağı bilinmiyor. Baraj suları altında kalacak olan eserlerden ne kadarının taşınacağını, taşınması olanaklı olmayan eserlerin, örneğin Büyük Kale duvarlarının nasıl korunacağı bilinmiyor. Fırat nehrine yapılan barajlardan sonra ona çok benzeyen Dicle’ye gelen endemik kuş türleri nereye konacak, bilinmiyor. Kentin 3-4 kilometre güneyinde yapımı hala süren yeni Hasankeyf’e kimlerin taşınacağı, taşınanların neyle geçinecekleri bilinmiyor.
Bilinen iki şey var sadece şu sıralar.
Birincisi Zeynelbey türbesinin taşınması ihalesinin yapıldığı ve yakın zamanda başlanacağı.
İkincisi ise sular altında kalacak olan köprü ayaklarına milyonlarca lira harcanarak restore edilmesi…
Daha önce de yazmıştım; Zeynelbey türbesinin söylendiği gibi raylı sistemle taşınması mümkün değil. Yerinden oynatıldığı taktirde tuz-buz olacaktır. Bunu ihaleyi yapanlar da biliyor. Neden hala ısrar ediliyor anlamış değilim.
Yıllardır korunmadığı için şu an bile dökülmeye başlayan bu yapıyı nasıl olurda kilometrelerce ileriye raylı sistemle taşıyacaksın? Dünyada böyle bir yapının belirtilen bu sistemle taşındığına dair bir örnek var mı? Sanmıyorum.
Bir diğer konu ise sular altında kalacak olmasına rağmen eski köprü ayaklarının restore edilmesi.
Madem sular altında kalacak, o zaman neden restore ediyorsun?
Bütün itiraz ve mahkeme süreçlerine rağmen çalışmalar son hızıyla devam ederken, nehir üzerindeki 2 bin 500 yıllık Hasankeyf köprüsünde restorasyon çalışması başlatıldı.
İki köprü ayağından sadece biri için harcandığı iddia edilen para ise dudak uçuklatan cinsten. Söylendiğine göre sadece bir ayak restorasyonu için şu ana kadar 20 Milyon TL harcanmış.
Yapılanlara anlam vermeye çalışan ilçe sakinlerindeki genel kanı ise; yine bir rant projesi olduğu.
Başkaca bir şey de gelmiyor insanın aklına doğrusu.
Restorasyon çalışmalarına ilçede yaşanalar kadar turistler de şaşkın. Sular altında kalacak bir taş köprü neden restore edilir?
Birilerine rant kapsı açıldığı bir gerçek.
Korunarak ilçenin ihya edilmesi gerekirken, rant sağlayarak bir ilçeyi yok etmek ne kadar acı…