Dünyanın birçok ülkesi bizden önce tanıştı Koronavirüsle.
Bizden iyi yol alanlar da oldu, gerimizde kalanlar da.
Türkiye süreci iyi yöneten ülkelerden biri olarak lanse ediliyor.
Ancak vakaların görüldüğü ilk aylarda şeffaf veriler herkesin takdirini toplarken, şimdilerde verilerin gizlendiği ve az gösterildiği biliniyor.
Günlük pozitif tespit edilen vaka yerine Sağlık bakanlığının yeni uygulaması ile bu vakalardan sadece hastaneye yatanlar için ‘pozitif’ vaka deniliyor.
Geri kalanlar evde tedavi gördüğü için ‘vaka’ bile sayılmıyor.
Böylesine ilginç ve saçma bir tanımlama ile yapılan açıklamalar ve hergün açıklanan sayılar son günlerde ne yazık ki kimseyi tatmin etmiyor artık.
Sadece Batman’dan örnek verirsek; Temmuz ve Ağustos ayının büyük bölümünde kentteki vaka sayıları tavan yapmışken, Türkiye genelinde günlük vaka sayıları ve ölümlerin toplamı bölge illerinin toplamı kadar bile yoktu.
Bu kötü tablonun yaşandığı günlerde günde 7-8 kişi Covid-19’dan yaşamını yitirdi ne yazık ki.
Birçok büyüğümüzü bu belaya kurban verdik.
Ama ne yazıktır ki hala bu virüsün ciddiyetini kavramış değiliz.
Uzmanların hergün bas bas bağırdığı tedbirleri uygulamak ve uymak bu kadar mı zor? Bizlerin ve yakınlarımızın sağlığını korumak için birilerinin uyarmasına gerek var mı?
Uzun zamandır internet ortamında dolaşan ve belki de sizlerin de denk geldiği bir yazı var.
Kimin yazdığı belli değil.
Koronavirüs’ün ağızından yazılmış bir yazı.
Hani dile gelseydi neler söylerdi cinsinden bir yazı.
Yazıda şu ifadeler var;
“Merhaba insanoğlu,
Ben Korona Virüsü; nam-ı diğer Covid-19…
Biliyorum mikrobun tekiyim, çok kötüyüm.
İnsanları öldürüyorum; şimdilik hayvanlara dokunmuyorum.
Ve öldürmenin dışında size çok da büyük bir iyilik yapıyorum.
Sizlerin hurafelerden, yalanlardan, masallardan kurtulup gerçeklerle tanışmasına yardımcı oluyorum.
Ben mikroskopla bile zor görebileceğiniz kadar küçük bir zerreyim.
Ama bütün dünyayı kaosa sokmak, benim için hiç de zor olmadı.
Kısa sürede bütün din adamlarınızı susturdum.
Bütün kiliselerinizi, sinagoglarınızı, havralarınızı, camilerinizi kapattım.
Kutsal mekânlarınıza kilit vurdum.
Sokaklarınızı, caddelerinizi, bütün görkemli AVM’lerinizi boşalttım.
Yakında parlamentolarınızı da kapatacağım.
Dünyayı yönettiğini sandığınız, korkup çekindiğiniz o güçlü liderlerinizin hepsini saraylarına hapsettim.
Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Benden korkuyorlar.
Hepiniz benden korkuyorsunuz.
Ben de korkuyorum.
Ama liderlerinizden ve din adamlarınızdan değil; bilim insanlarından korkuyorum.
Biliyorum bir gün bu hikâye bitecek ve bilim insanları er yada geç beni alt edecek.
Benden kurtulacaksınız!
Ama benden sonra asla eski hayatınıza dönmeyin.
Hurafeleri bırakın, bilime yönelin, bilimin ışığında ilerleyin.
Sizi bugün yolda bırakan liderlere, din adamlarına tapınmaktan vazgeçin.
Onların kendilerini bile hayırları olmadığını gösterdim size…
Bu iyiliğimi de unutmayın.”
Hiçbir zaman ibadethanelerin kapatıldığına şahit olmadın. Covid-19 dışında yeryüzünde yaşanan bütün büyük felaketlerde insanlar buralara akın ederken, şimdi kapısına kilit vuruluyor.
Bu bile aslında başlı başına büyük bir ders alınması gereken bir olay.
Şimdi önümüz kış ve bir süredir Batman’da düşüş eğiliminde olan Koronavirüs vaka sayılarında şu sıralar yine bir yükseliş var.
Eğer tedbir almazsak ve maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uymazsak, bizi çok daha kötü günler bekliyor demektir.