Bugün yandaş medyanın attığı bazı manşetlere bakıyorum da, gazetecilik adına utanç duyuyorum.
Demokrasinin olmazsa olmazı olan basın Türkiye tarihinde hiç bu kadar, nefret dilini kullanmamış, daha ötesi hiç bu kadar ırkçı olmamıştır.
Adeta bir papağan misali, söylenenleri tekrarlayıp duruyorlar.
Cumhurbaşkanı veya Başbakanın sözleri hemen süslenip ertesi gün manşetleri çıkıyor.
Hatta bazen hakim ve savcı yerine geçerek yapıyor bunu.
7 Haziran seçimleri öncesi seçimlere parti olarak girme kararı alan HDP bu medyanın hedefindeydi. Neredeyse ellerindeki tüm kirli manşetleri kullanarak çıktılar.
Çoğu zaman eleştiri sınırını aşarak hakarete varan hatta ırkçı manşetler attılar. Tüm bunları ise iktidarın gölgesine sığınarak yaptılar. Bu durum 1 Kasım seçimleri sonrası tam gaz devam ediyor hala.
Seçimlerin hemen ertesinde 4 Kazım’da Sabah gazetesi manşetinde halktan kopuk ve halkı aşağılayan ifadeleriyle pek çok çok sanatçıyı hedef gösterdi ve kendi kitlesini kışkırtmaya çalıştı. Aralarında Tarık Akan, Pelin Batu, Genco Erkal gibi ismlerin olduğu haberde şu dille sanatçılar eleştirerek, “Attıkları nefret dolu Tweet'lerle şimdiye kadar AK Parti'ye oy veren milyonları aşağıladılar. Eleştiri sınırlarını aşıp millete hakaret ettiler. Ama kaybeden yine onlar oldu” ifadeleriyle açıkça hedef gösterip halkı kışkırtmaya çalışan sabah gazetesi yine şaşırtmadı.
Yine 7 Haziran öncesinden bir örnek.
RTÜK üyesi Ersin Öngel'in hazırladığı yayın raporu çarpıcı veriler ortaya koydu. Söz konusu rapora göre, 4-13 Mayıs tarihleri arasında AKP'ye yakın A Haber, ATV, Kanal 24, Beyaz Tv, Ülke Tv, TGRT, Kanal 7, Show gibi 8 TV kanalında HDP'ye toplam 77 dakika yer verilirken, buna karşın aynı kanallarda 152 haber ile 415 dakika yani toplamda 7 saat boyunca HDP'yi hedef alan yayın gerçekleştirildi. Buna göre söz konusu kanallarda, HDP'nin hiçbir etkinliği canlı verilmedi.
Rapora göre, yayınlarda HDP din karşıtı gösterilerek, ‘Domuz eti yedi’, ‘Diasporanın Demirtaş'ı’, ‘Diyaneti yuhalattı’, ‘HDP Hadis-i Şerif'e hakaret etti’ şeklinde gerçek dışı haberler üzerinden nefret dili kullanıldı.
Raporda, HDP'yi en fazla hedef alan haberler A Haber, TGRT ve Kanal 24 gibi kanallarda yayınlandı. A Haber TV bültenlerinde 8 günde sadece 2 olumlu habere yer verirken, suçlama/karalama içerikli toplam 78,5 dakika süren 35 haber yayınladı. Yine rapora göre HDP mitinglerin başladığı 4 Mayıs'tan bu yana Kanal 24 hiçbir miting haberine yer vermezken, buna karşın bültenlerinde HDP aleyhinde 127 dakika süren 22 haber yayınladı.
Şimdilerde bu kez Cumhurbaşkanının dillendirdiği Dokunulmazlık dosyaları üzerinden yine HDP hedefte.
HDP'ye yönelik başlattığı linç kampanyasını büyük bir destekle sürdüren yandaş basın, HDP'li vekiller hakkında hazırlanan ve neredeyse tamamı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek basın açıklamalarından oluşan 240 dosyayı ‘terör suçu’ olarak manşetine taşıdı.
Sabah Gazetesi savcı gibi, hakim gibi hareket ederek kararı çoktan vermiş.
Dağlıca'daki saldırı, 6-7 Ekim, hatta HDP'nin mağduru olduğu Suruç, Diyarbakır ve Ankara 10 Ekim katliamlarından sonra yaşanan bütün çatışma ve eylemlerden HDP'yi sorumlu tutan söz konusu çevreler, bu kez de Ankara patlaması üzerinden HDP'yi hedef almaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Fezlekeler kaldırılsın' talimatından sonra yandaş medya da boş durmadı ve harekete geçti. HDP'li milletvekilleri hakkında hazırlanan dosyaları manşetine taşıyan Sabah Gazetesi, yargıdan önce ‘dosyaların tamamının terör suçu içerdiğine’ hükmetti. Gazete, Demirtaş hakkında 60 fezleke hazırlandığını bildirdi.
Meclis'te bulunan 429 fezlekeden 240'nın HDP'liler hakkında hazırlandığına işaret eden gazete, HDP'lilerin basın açıklamalarını ‘terör suçu’ saydı.
Bu arada Ankara patlamasından sonra eylemi üstlenen TAK tarafından yayınlanan Abdulbaki Sömer'in fotoğrafının ‘foto montaj olduğunu’ ilan eden medya, bu kez aynı fotoğrafları ‘bombacı’ diye kullanmaya başlayarak bir nevi kendisini tekzip etti.
Hürriyet Gazetesi'nin Ankara patlamasına ilişkin ilk sayfadan geniş bir şekilde ‘Müfettişlik sorular’ başlığı ile yayınladığı ve patlamaya ilişkin ‘güvenlik zaaflarını’ içeren haberde, söz konusu fotoğraf ‘Bombacı Abdulbaki Sömer’ notuyla yayınladı.
Bu dil hiçbir zaman basının dili olamaz.
Bunu kabul etmek mümkün değil.
Böyle manşetlerle çıkan gazete ve televizyonları yönetenler de bunun farkında.
Gün gelecek bu kişiler eminim attıkları bu manşetler ve kullandıkları ırkçı dil nedeniyle pişmanlık duyacaklardır.
Bu dil hiçbir sorunu çözmez. Daha çok ayrıştırıcı olur. Aslında asıl bölücülüktür bu.
İktidarın cesaretlendirdiği bu medyaya ne yazık ki yargı da dokunamıyor. İstedikleri gibi at oynatıyorlar ve herkes seyretmekle yetiniyor.