Kürtler üzerindeki asimilasyon, yüz yılı aşkın süredir bilinen bir gerçek.
Sistematik bir şekilde dili kültürü, yaşamı ve varlığı hep inkar edildi, yok sayıldı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Doğu ve Güneydoğu’da bulunan Kürtlerin Türkleştirilmesi için çeşitli projeler hayata geçirildi.
Hatta bu kapsamda bölge insanları sistemli bir şekilde batı illerine sürgün edilerek bölgedeki Kürt nüfusu eritilmeye çalışıldı.
Bir yandan da kültürlerin geleceğe taşınmasındaki en önemli faktör olan Türküler bir bir Türkçeye çevrilmeye başlandı.
Bu önemli bir konu ve yıllardır orijinali Kürtçe olan yüzlerce şarkı Türkçeye çevrildi. Genç kesimin büyük bir bölümü ise bu türkülerin Türkçe olduğunu biliyor ne yazık ki.
Bu çalışmalar Cumhuriyetin ilk yıllarında, Osmanlı Devleti'nin ilk resmi müzik okulu olarak İstanbul'da 1917-1927 arasında faaliyet yürüten Dar’ül Elhan tarafından yapılıyordu.
Yücel Müslüm, 2008 yılında çıkardığı ‘Türk Sinemasında Kürtler’ adlı kitabında bu konuda şunları söylemiştir; “Yıl 1926. Temmuz. Darü’l Elhan müdürü Yusuf Ziya Bey önderliğinde tüm yurtta geziler düzenlenmektedir. Bu gezilerdeki amaç yurttaki tüm türküleri kayıt altına alıp dönemin siyasi konjonktürünün diline çevrilmesiydi. Yeni bir Türkiye’nin inşası için kolları sıvayan dönemin ileri gelenleri!, her şeyin Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini ve ancak bu şekilde birlik ve beraberliğin sağlanacağını düşünüyorlardı.”
Ve sistem işlemeye başladı ve Kürtçe türküler bir bir Türkçeleşmeye başladı.
Toplanan eserler asıllarındaki dilden (Kürtçe) bir başka dile (Türkçe) çevrilmekteydi. İşin enteresan tarafı da derlenen Kürtçe eserlerin Türkçe’ye çevrilmesi ve bizzat Kürt sanatçılarına da Türkçe okutulmasıydı.
Şimdi de Kürtçe’den derlenen eserlere şöyle bir göz atalım;
Derlenen ilk eserlerden biri ‘Kürdün Gelini’dir. Bu Eser bilindiği üzere ‘Türkmen Gelini’ olarak çevrilmiştir. Aynı vahamet, ‘Kürdün Kızı’ parçası için geçerlidir.
İlk Kürtçe eserleri Türkçe okuyan sanatçılar: Celal Güzelses, Mukim Tahir, Kel Hamza, Cemil Cankurt gibi sanatçılardır. Bu isimlere zamanla Mahmut Güzelgöz, Kazancı Bedih, Birecikli Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses, Burhan Çaçan, İzzet Altınmeşe gibi sanatçılar eklenmiştir.
Kürt müziği denince akla gelen ilk isim olan Şivan Perwer’in ‘De Lorî’ adlı parçasını Güler Işık yıllarca kulaklarımıza ‘Şey Yani’ olarak fısıldadı.
“Di dinê de sê tişt hene” adlı parça da sonraları İbrahim Tatlıses tarafından “Bu Dünyada Üç Şey Vardır” olarak dillendirilmişti.
Küçük Emrah’in oynadığı filmlerde seslendirdiği “Ben yetim, Ben öksüz” adlı parçayı , Şivan Perwer ondan çok daha yıl önce “Lê Dotmam” olarak okumuştu.
Yine “Peşmerge” adlı parçasını İbrahim Tatlıses, kendisini de katarak “Zurnacı İbo Dayı” olarak bir güzel söylemişti bizlere.
Zahid Brifkani’nin Kirdkî (Zaza) olduğu söylenen “Leyla ” parçasını da , Özcan Deniz alıp bir güzel söylemişti bizlere. Üstelik Özcan Deniz, ünlü dengbêjlerden Şakiro’nun öz yeğenidir.
Bir de İzzet Altınmeşe çıkar sahneye. “Lê Nazê ” adlı parçayı “Naze ” olarak seslendirir , ‘Lê Xanimê’yi da “Le Hanım” olarak müzikseverlere seslendirmiştir.
Anonim olarak bildiğimiz ve hemen hemen her halayda mutlaka müziğiyle oynanılan bir başka parça da “Lorke Lorke” dir. Ve sahneye yine tanıdık bir isim çıkar : İbrahim Tatlıses.
“Cotkar” isimli Kürtçe eser Tahsin Taha tarafından söylenip, biliniyordu. Mehmet Özbek , eseri alıp “Beyaz Gül, Kırmızı Gül” diye çevirmişti.
Hızlarını bir türlü alamayan Ceylan ve Azer Bülbül, Şivan Perwer’in “Xanê û Xwedêde” adlı parçasını kendilerine göre çevirmişlerdi. Ceylan bu parçayı, “Ben Anayım” olarak, Azer Bülbül ise bu parçayı, “Ben Babayım” olarak cinsiyet isteklerine göre şekillendirmişlerdir.
Şimdi ise en can alıcı türküye geldik.
Hani Milliyetçi kesimin özellikle Kürtlere karşı her kabardıklarında çaldıkları, bölgedeki operasyonlarda özellikle Kürtleri sindirmek için güvenlik güçleri arasında yer alan milliyetçilerin zırhlı araçların hoparlörlerinden en yüksek sesle dinlettikleri o meşhur ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısı da Kürtçe’den çeviri çıktı.
Twitter’da ‘Serhad Eyalet Lordu’ isimli kullanıcı Mustafa Yıldızdoğan’ın 1993 yılında çıkardığı ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısının müziğinin Kürtçe bir şarkıdan esinlenilerek yapıldığını iddia etti. Bu şarkının, Koma Dengê Qamişlo’nun 1986 yılında kayıt altına aldığı “dayê” (anne) parçasından aldığını duyurdu.
Sanatçı Mustafa Yıldızdoğan, “Bu zamana kadar bu parçanın müziği bana aittir dememişimdir” diyerek bir nevi bu iddiaları doğruladı.
Bu şarkının orijinali şu sıralar sosyal paylaşım sitelerinde en çok dinlenen şarkı.
Bu durum özellikle Milliyetçi kesimde tam bir ‘Şok’ etkisi yarattı. Kürtlere karşı kullanılan milliyetçilik duygularını kabartan bir şarkının Kürtçe çıkması kimbilir nasıl bir tahribat yaratmıştır.
Bunu tahmin etmek bile çok zor…