1990’lı yıllar Batman için karanlık ve bir o kadar da acı dolu yıllar oldu.
Köy boşaltmaları, faili meçhul cinayetler, ortalıkta gezen ‘Beyaz Toras’lar…
Halkı gelecek için derin bir ümitsizliğe iten günler anlayacağınız.
O sıralar, gün gelecek kanlı bir darbe girişiminde bulunacak olan FETÖ’nün de bölge illerinde iyice yerleştiği ve palazlandığı yıllar.
Yani 1990’lı yılların ortası…
Eğitimciler içinde bir örgütlenmenin yaşandığını duyduk ilk olarak.
Sonrası…
Tüm devlet dairelerinde ‘Gülen Cemaati’nin elemanlarını görmek mümkündü artık.
İşe girmek isteyenler bir şekilde bu kişilerle ilişkilenmek ve cemaate girmek için çeşitli yollar deniyordu. Malim ya, bir şekilde bunlarla ilişkide olmazsan işe girmen çok zor olurdu.
Ne iş olursa olsun Cemaat üyeleri ‘Kilit’ vazifesi görüyordu.
Onlar olunca tüm kapılar ardına kadar açılıyordu.
Sınavları kazanmak için onların dersanelerine gitmeniz yeterliydi.
Şimdi yeni yeni o dönemler onların dersanelerine gidenlerin üniversiteyi kazananlar arasında neden bu kadar fazla olduğunu.
O dönemler Batman FM Radyosunda Genel yayın yönetmeni olarak çalışıyorum.
Günde 4 saatlik program yapıyordum.
Sabah ve gece olmak üzere ikişer saatlik programlar, oldukça büyük oranda dinleyici kitlesi tarafından dinleniyordu.
İşte o dönemin ‘Gülen Cemaati’, şimdinin Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile karşılaşmam bu zamana denk geldi.
Yaptığım programlarda iyi bir dinleyici kitlesine hitap etmem ve halk içinde gördüğüm saygı ve sevgiden dolayı aralarında istişarelerde bulunan cemaat üyeleri benim aralarına katılmam için girişimde bulunmaya karar veriyorlar.
Mahalleden çocukluk arkadaşımın bir akrabası vasıtasıyla benimle bir şekilde irtibata geçtiler. Belliki cemaat içinde ‘abi’ olarak bilinen kişi ve çevresindeki saygın kişiler radyo binasına kadar gelerek ziyaretlerde bulunuyor ve beni aralarında görmek istediklerini defalarca tekrarlıyorlardı.
Bilemediğim bir nedenden dolayı bu tür yapılanmalara oldum olası antipati duymuşumdur. Bu neden tüm bu yaklaşımlara rağmen cemaate hiçbir zaman ilgi duymadım.
Benim cemaat içinde etkili olabileceğimi ve kendilerine faydalı olabileceğimi düşündüklerinden olsa gerek, belkide kimsenin reddedemeyeceği tekliflerde bulundular.
İyi bir kariyer, iyi bir iş ve iyi bir gelecek…
Tüm bunları benimle yaptıkları görüşmelerde sık sık dile getiriyorlardı.
Herkesin ağzını sulandıracak vaatlerin ardı arkası kesilmiyordu.
Bu konuda kendimle çok muhakeme ettim.
Gecelerce uykusuz kaldım tüm bunları düşünmekten.
Üzerimde büyük bir baskı oluşmuştu ve bu baskıya artık dayanacak gücüm kalmamıştı.
Bir süre sonra bu gitgellerden ve oluşan yüksek stresten bıktım ve kendilerine bu konuyla ilgilenmediğimi söylemeye karar verdim.
Beni son kez davet ettikleri bir yemekte bu konuyla ilgilenmediğimi kesin bir tavırla dile getirdim ve artık görüşmek istemediğimi söyledim.
Bir süre daha ziyaretleri devam etse de bir zaman sonra sonra umudu kesmiş olacaklar ki artık gelmez oldular.
Artık dayanılmaz bir hafiflik hissediyordum.
Şimdi düşünüyorum da benim yerimde kim olsaydı bu kadar vaadi reddeder miydi acaba?
Hiç sanmıyorum.
Bu imkanları bulacak kişilerin sayısı çok azdı çünkü.
FETÖ’nün kapısından dönme hikayem işte böyle.
Şimdi bakıyorum da ne denli iyi bir karar verdiğimi anlıyorum.
O yıllarda devletin tüm kademelerine iyice yerleşen FETÖ, bugün kendi insanlarına kıyacak bir darbe girişimini yapan eli kanlı bir terör örgütüne dönüştü.
O dönemlerin masum yüzlü cemaati, bugün gözü dönmüş bir canavara dönüştü.
Şükrediyorum ki böyle bir yapılanmanın içinde olmadım.
İşte adeta kapısından döndüğüm bu yapılanmanın kirli yüzünü bugün artık herkes görüyor.
30 yılı aşkın süredir kaç kişinin hakkını yediğinin hesabı yok.
Aylarca üniversite sınavlarına hazırlanan çocukların haklarını bir gecede gaspeden FETÖ, bu vebalin altından nasıl kalkacak merak ediyorum.
Öğretmen, mühendis, doktor olmak isteyen yüzbinlerce kişinin hayalini çaldılar, umutlarını bitirdiler.
Dolaylı şekilde bu cemaatten etkilenen sayısını kestirmek bile mümkün değil.
Milyonlarca kişi belkide FETÖ yüzünden iyi bir gelecekten oldu.