Silvan’da polis devletin gücünü duvara yazdı.
Hemde büyük harflerle.
Devlet her kim olursa olsun kin güder mi?
Kim olursa olsun ölüye işkence eder mi?
Peki ya terörist te olsa öldürülen bir kadının çırılçıplak bedenini teşhir eder mi?
Tüm bunları gördük ne yazık ki.
Yüksekova’da polisin baskın yaptığı şantiyede devletin resmi görevlileri kin kustu Kürtlere,
Cizre sokaklarında zırhlı aracın arkasına öldürülen kişinin cesedi bağlanarak sokaklarda sürüklendi,
Muş-Varto’da öldürülen kadın örgüt üyesinin çıplak fotoğrafları çekilerek sosyal medyada paylaşıldı.
Ve son olarak Silvan’da duvarlara yazılan
Bu yapılanlara başka bir ülkeden örnek vermek mümkün değil.
Zaten bu yüzden olsa gerek birçok kesimden tepkiler geldi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken ve CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan ve İçişleri Bakınana Silvan’daki duvar yazıları ve özellikle ‘Esedullah Timi’ni sordular.
‘Esedullah’ Allah’ın Aslanı anlamına geliyor ve özellikle Silvan’daki çatışmalar sırasında Özel Harekatçılar tarafından duvarlara yazıldığı görüntülendi.
Meclis Başkanlığına, İçişleri Bakanı Selami Altınok'un cevaplaması istemiyle soru önergesi veren HDP Milletvekili İdris Baluken, ilginç tespitlerde bulunuyor; “Keyfi sokağa çıkma ilanları boyunca kendilerine Esedullah Timi adı veren yüzleri kapalı ve IŞİD sloganları atan adamlar hedef gözetmeden sivilleri katlettikten sonra girdikleri sokaklarda duvarların üzerine 'Kurdun dişine kan değdi, korkun', 'Türksen övün değilsen itaat et', 'Kanımız aksa da zafer İslamın', 'Esedullah timleri burada' gibi ırkçı ve Kürt düşmanı bir takım yazılamalar yazmaktadır. IŞİD görünümlü Türkçe ve Kürtçe dışında farklı bir dilde konuştukları iddia edilen bu kişiler tekbir getirerek, halka acımasızca saldırmaktadır. Tamamen ilkel intikam güdüsüyle hareket eden bu yapı, halkta büyük bir korku ve paniğe yol açmakta, halklar arasına nefret tohumları serpmektedir. Görüldüğü kadarıyla Esedullah Timi IŞİD’den yöntem konusunda ilham almaktadır. Esedullah Timi denilen oluşum da tıpkı IŞİD gibi yerleşik halkı büyük bir korku ve paniğe sürüklemekte, sivilleri doğrudan hedef alarak bölgede terör estirmekte, her türlü psikolojik savaş tekniklerini kullanmaktadır. Basında ve sosyal medyada yayınlanan çok sayıda fotoğraf ve video bu timlerin her yerde olduğunu, girdikleri ilçelerde terör estirdiklerini açık bir şekilde göstermektedir.”
Bu yazılanlar insanlara korku salmak için yeterli.
Zire sokak ortasında insanlar avlanırken, bu infazları kimin yaptığı bilinmiyor. Ancak bu esrarengiz Tim’den geldiği herkes tarafından dillendiriliyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, Başbakan Ahmet Davutoğlu'na 'Esedullah Timi'ni sordu.
Tanrıkulu, şu soruları soruyor;
Silvan’da evlerin duvarlarına, dükkanların kepenklerine, 'Kurdun dişine kan değdi, korkun', 'Türksen övün değilsen itaat et', 'Kanımız aksa da zafer İslam'ın' gibi sloganları yazanlar kimlerdir?
Esedullah Timi kim ya da kimler tarafından hangi amaçlar ile kurulmuştur?
Doğu ve Güneydoğu'da operasyonlara katılan güvenlik personelinin intikam duygularıyla hareket ettiği iddiası doğru mudur? İddia doğru ise konu ile ilgili inceleme başlatılmış mıdır ya da başlatılacak mıdır?
Tüm bu gelişmeler yaşanırken ve topluma nefret tohumları ekilirken, bir anda uyanıveren
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 81 ile bir genelge gönderdi.
PKK'li Kevser Eltürk'ün öldürüldükten sonra çıplak fotoğraflarının çekilip sosyal medyada yayınlanması, Şırnak'ta çatışmada öldürülen Hacı Lokman Birlik'in iple bağlanarak zırhlı aracın arkasından sürüklenmesi, Özel Harekât polisinin operasyon dönüşü tekbir getirip havaya ateş edildiği ana ait görüntüler, Silvan'da operasyonun ardından duvarlara 'Esedullah Tim', 'Türk'ün gücünü göreceksiniz', 'Türksen övün değilsen itaat et', 'Devlet geldi', 'Kızlar geldik, ininize girdik' gibi yazıların yazılmasının ardından gönderilen genelgede, polisin görüntü çekmesine yasak getirildi.
Genelgede, “Polisin adli veya idari görevleri sırasında karşılaştığı olaylarda adli ve veya idari bir talimat alınmaksızın ses kaydı yapılmasının, fotoğraf ve görüntü alınmasının ve bu şekilde bireysel kayıtların paylaşılmasının, kullanım amacı ne olursa olsun adli açıdan 5237 sayılı TCK'nın 132, 133, 134, 135, 136 ve 286'ncı maddelerinde sayılı suçlar, idari açıdan ise Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nün 8'inci maddesinde yer alan suçlardan yargılanacaktır” denildi.
Genelgede bu uygulamaların yapılmasına bir itiraz yok. Yani ‘tüm bunları yapabilirsiniz, ama görüntü çekmeyin’ demeye getiriyor.
Yaşanan onca şeyin ardından biraz geç kalmadınız mı?