Günlerdir ülkenin karşı karşıya kaldığı tarihinin en kanlı darbe girişimi konuşuluyor.
İster FETÖ deyin, ister Paralel devlet Yapılanması deyin, bu ülkenin sivil savunmasız insanlarına kasteden bu örgütün başarısız olmasında bu ülke vatandaşlarının büyük payı var.
İlk günden itibaren dini, dili, milliyeti ne olursa olsun herkes darbeye karşı tek yürek oldu.
Hiç kuşkusuz alanlara inen vatandaşlar arasında mecliste temsil edilen tüm partilerden insanlar vardı.
Hal böyle iken ve birlik ve beraberliğin en güzel örneği sergilenirken meclise de aynı tablo yansıdı.
Ak Parti, CHP, HDP ve MHP ortak bildiriye imza atarak ülke için bir araya gelmişini bildiler.
Bu tablonun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetine yansımaması ise birçok kesimde hayal kırıklığı yarattı.
Belkide Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez biraraya gelen meclisteki tüm siyesi partilerin bu tablosu daha anlam kazanabilirdi.
Başbakan Binali Yıldırım ile telefonda görüşen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bu tablonun eksik kaldığını anlamış solmalı ki, Başbakan'a, “Beştepe'deki liderler zirvesine HDP de davet edilmeliydi” dedi.
Darbe sonrası bazı kesimlerin beklemediği halde HDP’den net tavır geldi. darbenin karşısında olduklarını açık dille beyan ettiler.
Önceki gün toplanan Parti Meclisi, toplantı sonrası yayınladığı sonuç bildirgesinde de birlik ve beraberlik çağrıları yaptı.
Sonuç bildirgesinde, “Bütün siyasi liderlere ve partilere, sivil toplum örgütlerine, demokrasiden, barıştan ve emekten yana mücadele eden tüm kurumlara, sendikalara, meslek odalarına, demokratik kitle örgütlerine, kadın, gençlik ve çevre örgütlenmelerine, vicdan sahibi tüm demokrat yurttaşlara, halklarımızın güvenliği ve özgürlüğü, toplumun demokratik geleceği için ortak mücadele çağrısı yapıyoruz” denildi.
Bildirgede şunlar ifade edildi:
“Türkiye tarihi bir kırılmanın, tarihi bir eşiğin yaşandığı günlerden geçmektedir. Bir askeri cunta sivil halka, parlamentoya saldırarak iktidarı ele geçirmek istemiştir. 15 Temmuz’da Türkiye toplumu büyük bir badireyi, bir darbe girişimini yaralı da olsa atlatmayı başarmıştır.
“Darbeler ve darbe girişimleri Türkiye’nin ilk defa karşı karşıya kaldığı bir durum değildir ve her seferinde bunların bedelini geniş halk kesimleri, demokrasi, barış ve emek güçleri ödemiştir.
“Şu çok açık ki, Türkiye’yi darbeye taşıyan koşulları cesaretle tartışamazsak, nelerin darbeye yol açtığını ortaya koyamazsak, yeniden darbe girişimleri açığa çıkacaktır. Ne yazık ki, bu darbe girişimine Türkiye adım adım sürüklenmiştir.
“Bu darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak görmek büyük bir yanılgıdır. Türkiye’nin Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetileceği, Bakanlar Kurulu’na Cumhurbaşkanı’nın başkanlık edeceği, valilerin yetkilerinin arttırılacağı OHAL rejimi döneminde ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ni fiilen işletme anlayışı hepimize kaybettirecektir.”
Bildirgenin sonunda bir de çağrı yapıldı.
İşte o çağrı; “Farklılıklarımıza rağmen bütün demokrasi güçlerini meydanlarda eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi, emeğin haklarını savunmaya davet ediyoruz. Bizler bir yandan darbeye karşı, diğer yandan otoriter yönetim anlayışlarına karşı demokrasinin ve özgürlüğün savunucusu olacağız.
Bizler bu uğurda yola çıkan bütün demokrasi ve özgürlük güçleriyle elele vereceğiz. Eşitlik ve adalet isteyen, ötekinin farklılığına saygı duyan herkesle omuz omuza yürüyeceğiz.
Bütün siyasi liderlere ve partilere, sivil toplum örgütlerine, demokrasiden, barıştan ve emekten yana mücadele eden tüm kurumlara, sendikalara, meslek odalarına, demokratik kitle örgütlerine, kadın, gençlik ve çevre örgütlenmelerine, vicdan sahibi tüm demokrat yurttaşlara, halklarımızın güvenliği ve özgürlüğü, toplumun demokratik geleceği için ortak mücadele çağrısı yapıyoruz.
Gelin demokratik bir uzlaşı zemininde buluşalım. Gelin toplumsal muhalefeti dikkate alan yeni bir Anayasa’yı hep birlikte yapalım. Gelin Kürt sorununda barış sürecine, silahsızlanmaya geri dönüşün olanaklarını yaratalım, bu savaşı bitirecek adımları karşılıklı atalım.
Gelin bu ülkenin Alevisi’ne eşit yurttaşlık, bu ülkenin Kürdü’ne kendini yönetme, anadilinde yaşama hakkını sağlayalım. Gelin bu ülkenin çalışanı, alın teriyle üreten emekçisi için özgürlüğü ve eşitliği bizler gerçekleştirelim. Gelin kadınlara yönelik şiddet ve eşitsizliği birlikte ortadan kaldıralım.
Bunları yapalım ki, bir daha ordu içinde ve dışında, yurt içinde veya dışında kimse aklından darbeyi geçirme cesaretini bulamasın.
15 Temmuz akşamı darbeye direnmiş Türkiye toplumu, Kürdü, Türkü, Alevisi, Sünnisi, kadını erkeği, genci yaşlısı ile demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği, barışı ve adaleti hak ediyor. Bizler barış, demokrasi ve özgürlüklerin hakim olduğu demokratik cumhuriyet için mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Umarım bu çağırı karşılık bulur ve ülkenin tüm dinamikleri barışın, demokrasinin ve özgürlüğün sınırsız yaşandığı bir ülke için biraraya gelir.