Dikkatli okuyucular hemen bu başlıkta bir tuhaflık olduğunu anlamışlardır mutlaka.
Bu babanın sevinci öyle bildiğimiz sevinçlerden değil.
Uzun bir aradan sonra akrabalarına kavuşma sevinci,
Çocuklarını evlendirme sevinci,
Evlat sahibi olma sevinci,
Veya yıllar sonra memleketine kavuşma sevinci değil.
Bu sevinç evladına kavuşma sevinci!
Bundan güzel hangi sevinç olabilir? Diye soranınız olacaktır.
Sözkonusu olan 21 yıl önce kaybolan evladının kemiklerine kavuşmak ise, işte sevinç böyle ‘Hüzünlü’ olur.
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 1995 tarihinde yapılan bir operasyonda, 7 kişi ile birlikte Davut Altınkaynak isimli bir çocuk ta JİTEM tarafından gözaltına alınır.
Bu 7 kişiden bir daha haber alınamaz.
Aradan 19 yıl geçtikten sonra bu olay ile ilgili Midyat Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 230 sayfalık iddianamede, mağdur yakınlarının, gizli tanık ve o dönem karakolda görev yapan asker ve korucuların ifadeleri yer alıyor.
Evinden alındığı sırada Davut Altınkaynak, daha 13 yaşındaydı.
İddianamede yer alan ifadelere göre Davut Altınkaynak 2 Kasım 1995’te Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Binbaşı Hurşit İmren ve Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Mehmet Tire’nin talimatıyla köy korucuları Naif Çelik ve Mahmut Ayaz’ın da aralarında bulunduğu askerlerce gece saat 02.00’de evinden alınarak, İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürüldü. Gözaltındayken hiçbir resmi işlemi yapılmayan Altınkaynak, çırılçıplak ve elleri tavana asılı şekilde sorgulandıktan sonra Mahmut Yılmaz ve Kerim Şahin tarafından infaz edildi.
Bu olay ile ilgili yargılama sürerken, Dilan Köyü kırsalında bulunan kemiklerin yapılan DNA testinde kimlere ait olduğu anlaşıldı.
Kemiklerin 13 yaşındaki Davut Altınkaynak ile 16 yaşındaki Nedim Akyön'e ait olduğu tespit edilmişti. 21 yıl sonra Dilan Köyü kırsalında 150- 200 metrelik bir kuyuda çıkartılan kemikler, Kerboran'da önceki gün toprağa verilmişti.
Altınkaynak'ın babası Aziz Altınkaynak, oğlunun gözaltına alındığı günü unutmuş değil. Oğlunun koyunları otlatırken köye baskın yapan askerler, oğluna evde bulamayınca annesini gözaltına aldığını anımsatan baba Altınkaynak, o günü şöyle anlattı; “Köyü basan askerler 'Davut nerede?' diye sordular. Annesi, 'Davut nerede bende bilmiyorum' demesi üzerine askerler, 'oğlun yoksa sen bizimle geleceksin diyerek' annesini götürdüler. Sorguda sürekli tehdit ve 'Davut nerede?' soruları yöneltildikten sonra 'gerçeği söylemezsen işkence yapacağız' diye baskı uyguladılar. O gece Davut amcasının evine gitti. Yağmurlu bir gün olduğu için Davut'un elbiseleri kirlenmişti. Amcası da kendi elbiselerini giydirerek yatağa koymuş. Askerler Davut'un annesine 'yerini söylemesen bu sefer seni çırıl çıplak edeceğiz' dedikten sonra annesi de 'belki amcasına gitmiştir' diyor. Askerler hemen amcasının evine baskın yaparak Davut'u gözaltına aldılar.”
Oğlu Davut'un karakola götürülmesinin ardından her gün karakola gittiklerini dile getiren baba Altınkaynak, kemiklerin çıkartılma sürecini şöyle anlattı; “Her gün karakola gidiyorduk. Fakat hep 'Şu an burada değil' diyorlardı. O günden sonra bir daha evladımdan haber alamadım. Para karşılığında o dönem 'kelle alan' paramiliter çeteler Davut'u vahşice katlederek bir kuyuya attılar. Bölgede nerede kazı çalışmaları olduysa umutla oraya gidiyorduk. Geçen yıl yine bir kuyuda kemik bulunmuş haberi üzerine ilçeye geldik. Savcı, ilçe jandarma karakolu komutanı, avukat ve basın mensuplarıyla birlikte Dilan köyün yakınlarındaki Pekurte denilen mağaranın olduğu mıntıkaya doğru yola çıktık. 150-200 metre derinliğindeki kuyuya ben kendim indim, kuyu havasız, karanlık ve kaygandı. El feneriyle aşağıya kadar gittim. Gördüğüm kemik, ayakkabı ve elbise parçalarını adli tıp inceleme poşetlerine koydum. İncelemek üzere Adli Tıp Merkezi'ne gönderildi.”
21 yıl boyunca çocuğunun peşine düşen baba Altınkaynak, kemiklerin bulunmasından sonra savcıyla yaşadığı diyaloğa dikkat çekti; “Hep bir umut vardı, artık evladımın bir mezarı olacak diye. Tabii bunlar olurken bir taraftan da mahkeme süreci devam ediyordu. Kemikler DNA eşleşmesi sonucunda kesinleşince bende memlekete geldim. Dargeçit Savcılığı'na giderek, durumu izah etim. Savcıda 'doğrudur, oğlun kemikleri burada' dedi. Bende, 'savcı bey 2 gün mühlet verin, akrabaları gelsin o şekilde defin işlemleri yapalım' dedim. Savcıda talebimi kabul etti. Fakat 5 dakika geçmeden hemen beni arayıp 'savcı bey sizi çağırıyor' dediler. Savcı bana 'Oğlunun kemiklerini hemen al, yoksa davanın sürdüğü Adıyaman'a göndereceğim' dedi.”
İnsan neye sevinir dersiniz?
Güzel bir haber alır sevinir, hayatında iyi şeyler olur sevinir, huzurlu olur sevinir…
Sevinecek o kadar çok şey var ki.
Bu babanın sevinci başka bir şey. 21 yıl boyunca umutla beklediği evladının öldüğünü öğreniyor ve hüzünleniyor. Ancak, binlerce kayıp kişinin mezarının bile olmadığını düşündüğünde seviniyor.
İşte kayıp yakınlarının psikolojisi bu…