Son bir haftalık sürede olağanüstü günlerden geçiyoruz.
Tabiri caizse darbe ile uyuduk, OHAL ile uyandık…
Darbe girişiminin ardından Fethullahçıların devletin içinde ne kadar yet ettiklerini yavaş yavaş öğrenmeye başlıyoruz.
Gözaltılar ve bu gözaltılardan gelen ifadeler durumun vahamiyetini ortaya koyuyor.
Bir subayın itirafları, bu terör örgütünün nasıl sistemli bir şekilde devletin özellikle askeri kademesinde yer edindiğini gözler önüne seriyor.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaverinin ifadeleri kan donduran cinsten.
Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde ‘Paralel Yapı’ üyesi olduğunu itiraf etti.
Bu örgütün 1993 yılından itibaren nasıl organize olduğu ve askeriyeye sızdığı gözler önüne serildi.
Ortaokuldan, hatta ilkokuldan itibaren kendilerine yakın çocukları takibe alıyor ve devlet kademelerinde önemli yerlere gelinceye kadar destek veriyorlar.
Yarbay Türkkan, ortaokuldan itibaren tanıştığı Fethullahçıların kendisine nasıl destek olduğunu açıklıyor.
Çocukluğundan beri subay olmak istediğini belirtiyor Yarbay Türkkan.
Işıklar Askeri Lisesi sınavlarına gireceğini belirtiyor.
Kendi bilgisiyle sınavı kazanacağını düşünüyor. Ancak ‘Abi’ diye tanımladığı Fethullahçıların sınavdan bir gün önce sınavda sorulacak soruları kendisine getirdiğini belirtiyor.
Burada anlaşılıyor ki işi şansa bırakmıyorlar. Güvendikleri ve bir şekilde kendilerine bağladıkları, beyinlerini yıkadıkları kişileri böylece askeri kademelerde biryerlere getiriyorlar.
Peki, bunun amacı ne olabilir?
Özellikle askeriyenin seçilmesinin nedeni ne?
İşte bu soruların cevabı sanırım 15 Temmuz sabahı ortaya çıktı.
Birgün lazım olabilir diyerek o günlerden beri yatırım yapıyorlar anlaşılan. Bugün darbeye kalkışanlar arasında bu kadar Fethullahçı Terör Örgütü üyesinin bulunması bu nedenle olsa gerek.
Asıl bomba iddia ise 1993 yılından bu yana, yani 23 yıldır subay olanların yüzde 80’ine yakınının bu örgüte mensup oldukları.
Şimdi bunların ayıklanması çalışmaları olacak. İşte OHAL’in bu nedenle getirildiği belirtiliyor.
Biz OHAL ile 1987 yılında tanıştık.
2002 yılına kadar da birlikte yaşadık.
OHAL, Milli Güvenlik Kurulunda hükümete tavsiye kararı olarak çıkarıldı. Ardından önceki gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu Toplantısında da kabul edildi.
Peki, OHAL neler getirecek?
OHAL süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar kurulu, Olağanüstü Halin gerekli kıldığı konularda anayasanın 91. Maddesindeki ‘Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez’ şeklindeki kısıtlamalara ve usule bağlı olmaksızın, kanun hükmünde kararnameler (KHK) çıkarabilecek.
Bu durumda gözaltı süreleri de iki katına çıkıyor.
Sokağa çıkmayı yasaklamak mümkün olacak. Araçların seyirleri bile yasaklanabilecek.
Gazete ve dergilerin basılması yasaklanabilecek.
Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanabilecek.
İstenirse dernek faaliyetleri 3 ayı geçmemek koşuluyla durdurulabilecek.
OHAL uygulamasında ‘Teslim ol’ emrine itaat edilmemesi durumunda güvenlik güçleri doğrudan ve duraksamadan hedefe ateş edebilecek. Bu nedenle güvenlik güçleri hakkında açılan soruşturma işlemleri de tutuksuz yapılacak.
Gerek Cumhurbaşkanı, gerekse de Başbakan alınan OHAL kararının kişi hak ve hürriyetlerini zedelemeyeceğini belirtiyor. Herkesin ortak isteği de bu zaten.
Bu 3 aylık süreçte FETÖ’ye karşı amansız bir mücadelenin süreceği kesin. Bu durumda gerek yargının ve gerekse de güvenlik güçlerinin işlerini kolaylaştırmak için OHAL ilan edildi.
Bu durumda örgüt üyelerinin yakalanması için gerekli olan birçok işlem, OHAL ile birlikte otomatikman ortadan kalkacak.
Örneğin ev ve işyerlerinde yapılacak aramalar için mahkeme kararı alınmayacak, gözaltı sürelerinin uzatılması için zaman harcanmayacak ve yapılacak işlemler için yargıya başvurunun önü kapatılacak.
Hükümet bu kişileri temizlemede oldukça kararlı olduğunu şu 5 gün içinde gösterdi. Darbe girişiminin ertesi günü başlayan furyada, içişleri Bakanlığında 10 Bin’in üzerinde kişi açığa alındı. En büyük alınma ise Milli Eğitim Bakanlığında yaşandı. Şu ana kadar 15 Bin 200 öğretmen açığa alındı.
Bir gece darbeyle uyuduk, bir sabah OHAL ile uyandık. Sonrası ne olur bilinmez. Ama hayırlısı ne ise o olsun demek gerekiyor.