Bir ülkede demokrasinin lokomotifi basındır. Demokrasinin birincil koşulu özgür bir basının olmasıdır. Diğer bir deyişle, bir ülkedeki Demokrasinin ne kadar ileri olduğu, o ülkedeki basının ne kadar özgür olduğuyla orantılıdır.
Gazetecilerin ve basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasi ve gelişmenin olması mümkün değildir
CNN Türk'te ‘Ne Oluyor?’ programında Şirin Payzın, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eski başdanışmanı Etyen Mahçupyan'ı konuk olarak ağırlarken kullandığı bir cümle çok konuşuldu.
Payzın, bir dönemler televizyonlara uygulanan yasakları ve ekranı çıkarılmaması gereken yasaklıları sıralarken, Mahçupyan’ın, “Kimi isteyip de ekrana çıkaramıyorsunuz?” sorusuna, “Mesela HDP'lileri CNN Türk'e çıkaramıyoruz” dedi.
Özellikle çatışmaların başlamasının ardından basına yönelik büyük bir baskı oluşturuldu. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse de Başbakan Davutoğlu, çözüm süreci öncesi yaptıklarını yeniden devreye koydular ve medya patronlarına baskı uyguladılar. Bunun en bariz örneği Doğan Medya grubuna yönelik soruşturma.
Bu soruşturmanın dayanağı ne peki?
Sıralayalım
www.hurriyet.com.tr'de Mısır'da halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı'na idam kararına ilişkin haberin “Yüzde 52 oy aldı idam kararı verdiler” başlığıyla yayımlaması.
Doğan Haber Ajansı'nın hack'lenen Twitter hesabından atılan HDP'ye destek içerikli bir tweet atılması.
29 Ağustos 2015'te Siirt'te şehit düşen askerlerin fotoğraflarını sansürsüz yayınlaması
Gezi olayları sırasında Kırmızı Fularlı Kız olarak tanınan Ayşe Deniz Karacagil ile Cüneyt Özdemir'in söyleşi yapması ve bu söyleşiden 4 ay sonra Karacagil'in PKK'ya katılması.
Bunlar ‘terör örgütü propagandası yapmak' olarak değerlendiriliyor ve soruşturma açılıyor.
Burada aslında medyaya bir mesaj veriliyor; “Eğer HDP’lileri ekranlara çıkarır, sayfalarınıza taşırsanız size de soruşturma açılır. Siz de terör örgütü propagandası yapmış olursunuz”
Düşünebiliyor musunuz, ‘ileri (!) demokrasi var’ denilen bir ülkede yaşanıyor tüm bunlar. İşte tüm bu yaşananlardan ötürüdür ki Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında en gerilerde yer alıyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Avrupa Gazeteciler Federasyonu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği ‘Türkiye: Kutuplaşmış bir ülkede gazetecilerin hak ve özgürlüğünü savunmak’ başlıklı ‘Medya Özgürlüğü ve Gazeteci Hakları Uluslararası Konferansı’ yapıldı önceki gün.
‘İki seçim arasında Türkiye ve gazetecilerin çalışma ortamı’ başlıklı oturumunda gazeteciler, İşsiz gazeteci Burcu Karakaş, CNN Türk'ten Şirin Payzın, Diken'den Kadri Gürsel ve Birgün'den Barış İnce konuştu.
Oturumun moderatörlüğünü yapan Ragıp, 7 Haziran'dan bu yana yaşananları özetledi; “7 Haziran'dan bu yana Cumhurbaşkanı'nın yaptığı, söylediği her şey suç. Bu siyasi iktidarda akıl, rasyonalite kalmadı.” Cizre'de yaşananları hatırlatan Duran, Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın açıklamalarını hatırlattı, “Akıl dışı açıklamalara örnekti” diye konuştu.
Şirin Payzın ise, siyasetin herkesin günlük yaşamının tam da odağına oturduğuna dikkat çekti, “Tartışma programları en fazla izlenen programlar haline geldi. Medyanın dili daha da siyasileşiyor. Çünkü toplum, ne olacağını bilmek istiyor, yakın geleceğini görmek istiyor. İnsanların bu ülkenin geleceği ile ilgili daha fazla söz hakkı istemesi iyi bir şey” diye konuştu. Şu günlerde doğru gazetecilik yapmanın çok önemli olduğunu belirtiyor ve ekliyor; “Her sözün içinden kelimeler cımbızlanarak manşetlerin atıldığı bir dönemden geçiyor. Ben şahsen, köşelerinden tehdit edenlerin ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyordum. Bizim üzerimizden reyting yapmak istiyorlar, diye düşünüyordum. Çok fazla ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyordum. Şimdi durum giderek ciddileşiyor. Ciddi tehditlerle karşılaşıyoruz. Gazetecilerin temel görevi soru sormak, beyanat almaktır. Bugün röportaj yapmak, soru sormak suç haline geldi, üstelik terör suçu haline geldi.
Medya özgürlüğü ve bütün parti liderlerinin ya da milletvekillerinin, bakanlarının ekrana çıkartılmamasının basın özürlüğü için sorun olduğunu söylerken, bunu AK Partileri de kastederek söylüyorum. Seçim döneminde AK Partili vekilleri de her seferinde çağırdık. Her seferinde bazen de komik gerekçelerle gelemeyeceklerini söylediler. Keşke onlara da 'Oraya, buraya çıkma' yasakları konulmasa da, bu baskıdan kurtulsalar. Herkesin yayın özgürlüğünü savunan pozisyondayız. Sadece CNN Türk için konuşmuşum ve sadece bir parti çıkamıyor gibi söylemişim gibi yansıtıldı. Bizim yayın listemizi yayınlayanlar, TRT hangi partiye ne kadar yayın hakkı vermiş, bu listeleri de görmek isteriz. Çıkardığımız her HDP'li vekil için 'teröre destek' suçlamasıyla karşılaşıyoruz.”
Al sana Türkiye’nin hür basını tepe tepe kullan…