Şu an öyle büyük bir karmaşanın içindeyiz ki sormayın gitsin.
FETÖ’nün başarısız darbe girişiminin ardından 20 gün geçmesine rağmen hala istim üzerindeyiz.
Artık taşların yavaş yavaş oturması gerek.
Tablonun tam manasıyla ortaya çıkması geciktikçe halk arasında huzursuzluklar da artıyor.
Bu darbe girişimi bir anda ortalığı toz duman etti.
Bunun en önemli yansıması ise enflasyonda kendini gösterdi.
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Temmuzda yüzde 1,16, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 0,21 artış gösterdi. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 8,79, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 3,96 oldu.
Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) 2016 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 1,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 4,84, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,79 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,91 artış gerçekleşti.
Bir diğer deyişle enflasyon son bir yılın en yüksek seviyesinde gerçekleşti.
Tabi bunun ötesinde şu an için heryerde büyük bir tedirginlik var.
Ekonomide bir kaygının olmaması gerektiğini gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse de Başbakan Yıldırım açıkladı açıklamasına ama yine de tedirginlik var.
Çalışma hayatında ise çalışanlar adeta diken üzerinde.
Hergün görevden almalara yenileri ekleniyor. Gözaltına alınan ve tutuklananların sayısı ise tedirginliği daha da arttırıyor.
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Tamer Aker, darbe girişiminin yarattığı ortamın, özelikle kaygı veya çökkünlükle ilgili ruhsal sorunlarda artışa neden olabileceğini söylüyor.
Aker, “15 Temmuz Cuma gecesi çok özel bir şey oldu. Girişim önce belirsizlik, tedirginlik, korku ve kaygıyı yaydı. Sonra ölüm ve yaralanmalarla çaresizlik ve öfkeye yol açtı. İnsanlar en güvendikleri ortam olan evlerinde bunları yaşadı. Sesleri bizzat duydu. Yine en çok güvendikleri, güvenlikle ilgili kurumların saldırıya uğradığını, yerle bir olduğunu gördü. İşin ilginci yine bu kurumlara saldıran başka güvendikleri kurum ve yapılar. Bu da korku ve dehşetin yanı sıra güvensiz, kuşku, şüphe yaratabilecek bir ortam. Böyle ortamlarda insanlar yaşananları anlama, kavrama uğraşı içine girer” dedi.
Şimdi bu ortamın ardından adeta bir cadı avına dönüşen görevden almalar ve tutuklamalar yaşanıyor. Bazı yerlerde sırf muhalif oldukları için görevden almaların olduğu dile getiriliyor.
FETÖ’ye yönelik operasyonlarda hükümetin elini güçlendirmesi ve bazı işlemlerin ivedilikle yapılması için OHAL uygulaması getirildi. Ancak sözkonusu işlemlerin bir an önce bitirilmesi ve OHAL’in bir an önce kaldırılması gerekiyor.
OHAL’de tüm özgürlükler ortadan kalkıyor. Hak ihlalleri yaşanıyor ve yaşanan olumsuzluklara itiraz bile edemiyorsun.
Şu ana kadar Batman genelinde 450’ye yakın kişi görevden uzaklaştırıldı.
Aralarında kurum müdürleri de var.
Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Abdülbaki Gümüş, TP Batman Bölge Müdürü Gökhan Akın, Batman Müftüsü Turgut Erhan, Batman Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Tarık Yaşar ve Batman Tarım Gıda ve Hayvancılık İl Müdürü Ömer Tercan görevden alınanlar arasındaki müdürler.
Bir ayrıntı…
Görevden alınan bu müdürlerin neredeyse hepsi darbe girişimi sonrasında Turgut Özal bulvarında düzenlenen ‘Demokrasi Nöbeti’ne ya elinde bayrakla katılmış, yada zaman zaman kalabalık arasında görülen kişiler.
Burada iki olasılık var ortada.
Birincisi, bu kişiler kamufle olmak için ellerinde bayraklarla veya kalabalık arasına katılarak FETÖ ile bir bağlantılarının olmadığını göstermeye çalışıyorlar.
İkincisi, gerçekten de bu kişilerin FETÖ ile bir bağının olmaması.
İkinci seçeneğin, yani bu kişilerin bu örgütle ilgilerinin olmaması durumunda ortaya vahim bir durum çıkıyor. Bu kişiler görevlerine iade edilse bile, bu kara lekeyi hangi iadeyi itibar temizleyecek.
Ülke olağanüstü hal durumunda iken ve bu süreçte kamu hizmetlerinin kusursuz ve hızlı bir şekilde yapılması da bir zaruret haline dönüşmüşken tüm kamu çalışanlarını endişeye sevkeden bu açığa alma işlemlerinde titiz davranılması gerektiğini sık sık dile getiriyorum.
Açığa alma işlemlerinde hukuk devleti ilkeleri çiğnenmemelidir.
Somut ve gerçeğe dayalı olmayan bilgi ve belgelere itibar edilmemelidir.
Soruşturmalarda hassasiyet en üst seviyede olmalı verilen her kararın bir kamu çalışanının ve bir ailenin bundan sonraki tüm yaşamını derinden etkileyecek olması akıldan çıkarılmamalıdır. Aksi halde yanlış yapılan her açığa alma, haksız yere açılan her soruşturma telafisi imkânsız sonuçlar doğuracaktır.
Görevden almalar devam ettikçe kamuda çalışanların tedirginliği her geçen gün daha da artıyor. Şu an kurumlarda çalışan personel, her an açığa alınma endişesi ile işe gidiyor ve ne yazık ki bu kaygılardan dolayı verimli olamıyor.
Onun için bu operasyonların hızlı bir şekilde sonlandırılması ve hayatın normal seyrine dönmesi sağlanmalıdır.