Din düşmanı DAİŞ çetelerinin Kobane’ye saldırmasının üzerinden kaç gün geçti. Hala Ak Parti kanadından bu olayı kınayan ciddi bir açıklama yok.
Düşünün genel merkezin yapmadığı açıklamayı, tepkilerden çekinin Kürt kentlerindeki Ak Parti il başkanlıkları yapıyor. Hal böyle olunca Ak Parti’nin DAİŞ’e destek verdiği iddiaları kuvvetlenmiyor mu acaba?
Son belirlemeleri göre 150’ye yakın insan öldü, neredeyse iki katı yaralandı, ancak hükümetten sadece ‘DAİŞ’e Türkiye’nin destek verdiği ve saldırışı yapanların Türkiye üzerinden geldiği’ iddialarına yanıt veriliyor.
DAİŞ artık dünya çapında uluslar arası bir terör örgütü.
Türkiye her fırsatta bu örgüt ile insanlık adına mücadele eden PYD’yi hedef aldı. Hep Kürtlerin karşısında yer aldı. Yeri geldiğinde “kardeşlerimiz” dediği Kürtlere hep sırtını döndü.
O zaman bu ne kardeşliği?
Kardeşlik hukuku bu mudur?
**
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Kobanê ve dünyanın çeşitli yerlerindeki sivil katliamlarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi; “Ne yazık ki, halklarımızın kendilerini güvende ve barış içinde hissedebileceği sosyal ve siyasal koşullar giderek zayıflamaktadır. Kutuplaştırıcı ve şiddet odaklı bir atmosfer giderek kriz içinde yeni krizlerin gelişmesine sebep olmaktadır.
Her türlü ırkçılıktan, mezhepçilikten ve hoşgörüsüzlükten doğan örgütlü ve sistematik şiddet olaylarına karşı uluslararası demokrasi ve özgürlükler cephesinin kurulmasının zamanı çoktan gelmiştir. Dolayısıyla dünya halklarının özgürlükçü siyasi, toplumsal ve dinsel temsilcilerine bu iç içe geçmiş krizleri geriletme temelinde büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Son günlerde Kobani'de 150'yi aşkın sivilin planlı bir şekilde katledilmesi, Şii camilerine dönük bombalı saldırılar, Tunus'ta gerçekleştirilen plaj baskını ve Fransa'daki fabrika baskınının birbirlerinden kopuk olmadığı son derece açıktır. El-Kaide, IŞİD, El-Nusra gibi örgütler ile bu örgütlere dolaylı ya da dolaysız destekte bulunan tüm siyasi çevrelerin izole edilmeleri ve yargılanmaları için uluslararası toplumun önünde tarihsel bir görev bulunmaktadır.”
Kobane saldırısı öncesi medyanın dilini kimse konuşmadı. Birkaç Kürt basını dışında. Onlar da sesini pek duyuramadı. ‘PYD, IŞİD’ten daha tehlikelidir’ manşetini atanlar şimdi ne düşünüyor acaba?
Hükümet ise sessiz kalmadı. Hükümet adına yandaş medya görevini yaptı. bir nevi hükümetin resmi ağzı olan havuz medyası Kobane saldırısına adeta çanak tuttu.
Hükümete yakın gazeteler, IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki Kürt kenti Kobani’de 50’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırısının hedefinde Türkiye’nin olduğunu öne sürdü.
Daha önce, “Erdoğan’a aşığım. Yerli babayiğit ben olacağım” gibi sözleriyle dikkat ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a methiyelerinde sınır tanımayan, ardından “Anam, babam, eşim çocuklarım feda olsun” diyen yandaş medya Patronu Ethem Sancak’ın sahibi olduğu Star Gazetesi, ‘PYD-DEAŞ el ele hedef Türkiye’ manşetiyle, “Kobani’de DEAŞ kamuflajlı bombalı saldırı ‘Saldırganlar Türkiye’den geldi’ yalanıyla kampanyaya dönüştürüldü. HDP, kanlı 6-8 Ekim’deki gibi ‘sokak çağrısı’ yaparak yeni bir provokasyonun fitilini ateşledi” diye yazdı.
Ancak bu yalana rağmen HDP, parti olarak herhangi bir sokak çağrısı yapmadı.
Sabah, manşetine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu taşımayı uygun gördü. ‘Kobani bahanesi’ ifadesiyle Türkiye’nin ikinci kez terör kampanyasının hedefi haline getirildiğini yazan gazete, Erdoğan ve Davutoğlu’nun da buna sert karşılık verdiğini yazdı.
Gazete saldırı haberini ise, ‘Kobani’de yine aynı tezgah’ başlığıyla verip, saldırının aslında Türkiye’yi hedef aldığını, ‘Türkiye karşıtı koro’nun harekete geçtiğini öne sürdü.
Saldırının ana hedefinin Kobani değil, Türkiye olduğunu öne süren diğer gazete Ethem Sancak’a ait Akşam oldu.
Yeni Şafak da bu gazetelerden geri kalmadı. Bu gazete, “Güvenlik kaynaklarına göre, IŞİD’in saldırısının akıllıca olmadığını, hatta IŞİD ile YPG arasında ‘örtülü bir ortaklık’ olduğu ‘analiz’ini paylaştı.
‘PYD, IŞİD’ten daha tehlikelidir’ diyen medya bu saldırının sorumlularındandır.
Ancak kadın, çocuk ve yaşlı demeden katliam yapan bir örgütü masum gösterme çabası utançtır. Bu tabloya bakarak havuz medyasına soruyorum; “Şimdi hangisi daha tehlikeli”