Suriye savaşının Türkiye açısından en ağır bedellerinden biri, ülkeye gelen yaklaşık 2 Milyon mülteci oldu.
Suriye’nin Türkiye ile 911 kilometre sınırı bulunuyor.
Doğal olarak yanıbaşına sıçrayan ve yaşamını tehdit eden savaştan kaçan Suriyeliler soluğu Türkiye sınırında aldılar.
Başlarda geçici bir süreliğine misafir olarak Türkiye’ye geldiklerini belirten Suriyeliler, aradan geçen zaman zarfında kalıcı hale geldi.
Bir Suriyelinin bu konuda sözleri kayda değer; “Ben bavullarımı üç ay öncesine kadar hiç ortadan kaldırmadım. Hep, her an Suriye'ye dönebilirim, hazır olmam lazım diye düşündüm. Ama artık umudumu kaybettim.”
Dört yıl önce Humus'taki evlerinden ayrılmışlar. ‘15 günlüğüne gidiyoruz’ diye yola çıkmışlar. Günler ayları, aylar yılları izlemiş. Ailesiyle birlikte şimdi İstanbul'da yaşıyor.
Ama kız kardeşlerinden biri artık onlarla değil. İki çocuğuyla birlikte iki ay önce ansızın ortadan kaybolmuş.
İki gün haber alamamışlar, sonra Yunanistan'dan bir telefon gelmiş, “Ben iyiyim, çocuklar da iyi. Denizde boğulmadık, ölmedik” demiş kız kardeşi. Şimdi Almanya'daymış.
“İyiyiz diyor, ama nasıl inanalım?” diye soruyor genç kadın sesi titreyerek, “İnternette görüyoruz Avrupa'ya giderken Suriyelilerin ne zorluklar yaşadıklarını. Hem bundan sonra ne olacak? Bazı Avrupalılar şu anda kucak açıyor belki mültecilere. Ama bu ne kadar sürecek? Biliyorum, onlar da sıkılacaklar bizden. Türkiye de başta bize kucak açmıştı. Ama dört yıl oldu, bıktılar artık.”
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nden Doç. Dr. Murat Erdoğan, Türkiye'de toplumun Suriyelilere başka hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacak şekilde olumlu yaklaştığını, toplumsal kabul düzeyinin çok yüksek olduğunu söylüyor. Erdoğan, “İki milyon insan geliyor ve neredeyse hiçbir şey olmamış gibi hayat devam ediyor. İstanbul'da insanlar sadece Suriyeli dilencilerden şikayet ediyor. Oysa 400 bin Suriyeli yaşıyor İstanbul'da. Bunlar nerede, hangi koşullarda yaşıyorlar, insanlar farkında bile değil” diyor.
Türkiye'de çeşitli illerde Suriyeli mülteciler için 20'yi aşkın kamp inşa edilmiş durumda. Bu kamplarda mültecilerin eğitim, sağlık gibi temel hizmetleri karşılanıyor.
Ancak mülteci kamplarında toplam Suriyeli mülteci nüfusunun yalnızca yüzde 12 kadarlık bir kesimi yaşıyor. Asıl sorunu kamp dışına taşan ‘kentli mülteciler’ oluşturuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (Human Rights Watch - HRW) Mülteciler Programı Direktörü Bill Frelick, Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya gitme kararında, siyasi faktörlerin de büyük rol oynadığını söylüyor.
Frelick örneğin Suriyeli Kürtlerin kendilerini artık Türkiye'de güvende hissetmediklerini, Avrupa'nın daha güvenli olacağı düşüncesiyle yollara döküldüklerini belirtiyor.
Suriyelilerin mevcut ‘geçici koruma’ rejiminden daha ne kadar faydalanabilecekleri konusunda da kaygı taşıdıklarını ifade eden Frelick, Suriye'nin kuzeyinde ‘güvenli bölge’ oluşturulması ve mültecilerin buraya taşınması planlarının da Suriyelileri endişelendirdiğini belirtiyor.
Hükümet, dört yıl zarfında mülteciler için yaklaşık 8 milyar dolar harcadığını söylüyor. Şimdiye dek uluslararası toplumdan gelen yardım ise 400 milyon dolar civarında.
Avrupa Komisyonu Türkiye ve diğer komşu ülkelere 1 milyar Euro yardım teklif etti.
Ancak bu da Türkiye üzerindeki yükü biraz hafifletecek olsa da yeterli görünmüyor; yalnızca AFAD'ın günlük harcamasının 2,5 milyon dolar olduğu belirtiliyor.
Avrupalılar Türkiye’ye, “Biz size para verelim, siz de mültecileri orada tutun, bize gelmesinler” diyor. Avrupa ülkeleri düzenlerinin bozulmasını istemiyor. Bunun için ise her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduklarını belirtiyorlar.
Bu fedakarlık bazen birilerinin hayatı oluyor.
Örneğin, Alman İçişleri Bakanı, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine karşı sessizliklerinin nedeninin ‘karşılıklı çıkarlar’ ve ‘bu çıkarların bedeli’ olduğunu söylüyor.
Alman devlet televizyonu ARD’de yayınlanan Monitor programında, Güneydoğu’da yaşanan ölümlere dikkat çekilirken, Cizre’de geçtiğimiz günlerde kameralar önünde sivillerin tarandığı görüntülerin paylaşıldığı programda, yaşananlar için “Bu görüntüler Suriye’den değil, NATO üyesi Türkiye’den” denildi.
Monitor kameraları, mültecileri ‘sınırlama’ karşılığında bölgedeki katliamlara göz yumulmasını öngören Almanya politikasını bizzat İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’nin sözleriyle ekrana yansıttı.
Türkiye’ye yönelik ‘sabah akşam eleştiri yapılmasının beklendiğini’ savunan İçişleri Bakanı, iki ülkenin karşılıklı ‘çıkarları’ olduğunu söyledi. De Maiziere, çıkarları nedeniyle bu eleştirilerin dillendirilmemesini istedi.
Monitor’un bir konferans esnasındaki benzeri yöndeki sorularını ikinci kez yanıtlayan De Maiziere, “Elbetteki Türkiye’de eleştirmemiz gereken şeyler oluyor. Ama eğer Türkiye’den illegal göçü sınırlamasını istiyorsak, o zaman bu karşılıklı menfaat denkleminin bir de ‘bedeli’ olduğu gerçeğini anlayışla karşılamak gerekir” diye konuştu.
Bunun bedeli Kürtlerin ölümü olsa gerek. Peki bunun ardından bir de Avrupa’ya Kürt göçü başlarsa ne olacak?