1990’lı yılların asla unutulmayacak simgelerinden biri de ‘Beyaz Toros’ arabalardır.
Bölgede ölüm timi olarak görev yapan JİTEM elemanları, arazide rahat hareket edebilen bu aracı tercih ediyordu.
Binlerce kişi bu araçlarla evinden alındı ve bir daha geri dönmedi. Rengi saflığı, temizliği ifade etsede, Beyaz Toros arabalar binlerce kayıp ve Faili Meçhul Cinayetlerin ilk adımı olmuştur.
Bu arabalar ‘Ölüm’ ile özdeşleşmiş, herkesin korktuğu ve görmek istemediği araçlar olmuştu.
Şimdi bile nadir olarak kalan bu arabaları gördüğümde hep ölüm aklıma geliyor.
Şimdi binlerce ailenin yakınlarından geriye hatırladıkları sadece ‘Beyaz Toros’lar kaldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Van mitinginde bahsettiği ve “Biz işbaşına gelmezsek, bu Beyaz Toroslar yine buralarda gezecek” dediği bu araçlar yine gündeme geldi.
1990’lı yıllar ve bu araçlar ölümün soğuk nefesinin hissedildiği dönemlerdi.
Bu araçlara binen birinin sağ kurtulduğu nadir görülen bir olaydı.
Ancak Sason’un Heybeli (Tanze) köyünde oturan Halit Gündoğan, bu araca iki kez bindirildikten sonra mucizevi bir şekilde sağ olarak kurtulan sayılı kişilerden biri.
Batman’ın Sason ilçesinde 1995 yılında Toros marka araç ile ilk kaçırılma anını anlatan Gündoğan, 9 ay tutuklu kalmasına rağmen halen savcılığın haberi dahi olmadığını belirterek, başından geçenleri şöyle anlatıyor; “1992 yılında ilk gözaltı ile tanıştım. Toros marka araç ile 1995 yılında evden alındım. Ben iki kez Toros ile kaçırıldım. Toros aracı ile beni kaçırdıklarında ilk yaptıkları iş, gözümü bağlamak oldu. Daha sonra başıma silah dayayarak neresi olduğunu bilmediğim bir yere götürdüler. İlk gelip beni götüren sivil giyimli, sakal ve bıyıklı kişilerin, beni Sason’da bir karakola götürdüklerini fark ettim. Ailem savcılığa başvuruyor ama savcılık ‘böyle birisi gözaltına alınmadığını kendilerine iletiyor. Beni infaz etmek isteyenler olduğunu gözüm kapalıyken duydum. Ama üzerime atmak istedikleri suçları kabul etmem için mi söylüyorlardı, tam emin olamadım. Fakat işkencehanede teslim edildiğim şahıs ‘hayır biz onu size teslim edemeyiz, siz onu öldürürseniz sorumluluk üstüme kalır’ sözlerini duydum. Çünkü başımda dururken bu sözleri sarf ediyorlardı. Beni infaz etmek isteyenlere teslim etmeyen kişi bana dedi ki; ‘bak şimdi benim sayemde yaşıyorsun seni teslim etseydim bir saat sonra öldürmüşlerdi seni’ ben de duruma tepki gösterdim dedim ki; keşke beni teslim etseydin günlerdir bana yapmadığın işkence kalmadı, şimdi ölseydim benim için kurtuluş olurdu.
Daha sonra hakim karşısına bile çıkarılmadan kendimi bir anda Diyarbakır Kapalı Cezaevi’nde buldum. 9 ay cezaevinde kaldım. Ben çıktıktan sonra savcılık aileme bir zarf göndererek, ‘kayıp olan yakınınızın izine rastladınız mı?’ diye sordu. Tabi ben o zaman cezaevinden bile çıkmıştım.”
Bu olayın ardından öldürülme korkusuyla ailesi ve yakınlarıyla birlikte Sason’u terk ettiklerini ve Bismil’e yerleştiklerini belirten Gündoğan, JİTEM’in burada da kendisini bulduğunu söylüyor.
İkinci kez Beyaz Toros’la alınışını şöyle anlatıyor; “Bismil’in Cirêfê köyüne yerleştik. Ama JİTEM bizi burada da rahat bırakmadı. Tekrar evin kapısına bir gece vakti Toros marka araç dayandı ve ellerimi-gözlerimi bağlayarak götürdüler. O sırada bu kez beni infaz edecekler diye içimde büyük bir korku vardı. Gözlerim kapalıydı ve işkencenin yapıldığı yere götürüldüm. 34 gün boyunca elektrik akımı, ters askı, çıplak işkencelerden geçirildim. Bunu sadece bana yapmadıklarını da belirteyim. Gözaltında olduğum bir gün işkence saatinde ucuz kurtuldum. 15 dakika işkenceden sonra boğazıma bir tekme vuran işkenceci benim bayılmama neden oldu, ben gözümü açtığımda işkence saati sona ermişti. Daha sonra beni serbest bıraktılar.
Bismil’in dışında bulunan karakolda tutulduğumu serbest bırakıldığımda fark ettim. Beni Toros taksi ile aldıklarında zaten sakalım biraz uzamıştı ama serbest kaldığım an sakal ve saçım birbirine karışmıştı. Karakola yakın arazide hayvanlarını otlatan çocuklar kılık kıyafetimi görünce beni taşlamaya başladılar. Çocuklar etrafımda toplanıp ‘dino’ diye saldırdılar. Daha sonra Bismil merkeze vardığımda bir bakkaldan sigara almak istedim, o sırada bakkal sahibi bir müşteri ile ilgileniyordu ancak o da kılık kıyafetime bakarak beni dilenci sandı ve benim dükkandan çıkmam için biraz bozuk para masaya bıraktı. Ben de durumu fark edince ‘bana bir paket sigara verir misin’ dediğimde bakkal sahibi benim dilenci olmadığımı anladı ve ‘sen nereden geliyorsun’ dedi ve ben de durumu kendisine izah ettim. Daha sonra kardeşlerimin ve akrabalarımın sürekli gidip oturduğu kahvehaneye gittim. Kardeşim ve akrabalarım kahvehanede oturuyorlardı ama beni tanıyamadılar. Çünkü günlerce toz toprağın içinde süründürmüşler giysilerim yırtık ve çamur olmuştu. Sen son bir yakınım bana yanaştıktan sonra tanıyabildi. 34 gün boyunca nerede olduğumu hiç kimse bilmiyordu.
Toros’a binenler arasında belki en şanslı birkaç kişiden biriyim, şimdi hayatta kalmam bir mucizedir. Bunca zulüm ve işkence yapanlar kimbilir belki halen içimizde geziyor ve bizimle aynı mekanlarda oturuyordur.”
Başbakan Davutoğlu kabuk tutan yaraları kaşıdı, acıları tazeledi. Beyaz Toros araçlara binen binlerce kişinin hikayesi var. Ama hiçbiri Halit Gündoğan kadar şanslı değildi.
Spot: Binlerce kişi bu araçlarla evinden alındı ve bir daha geri dönmedi. Rengi saflığı, temizliği ifade etsede, Beyaz Toros arabalar binlerce kayıp ve Faili Meçhul Cinayetlerin ilk adımı olmuştur.