Bir süre önce sosyal medyada yayınlanan bir fotoğraf, milyonlarca kez paylaşıldı ve neredeyse bir rekor kırdı.
Fotoğraf gerçekten çok ilginç.
Martin Le-May isimli amatör fotoğrafçı, bu kareyi Londra’ya eşiyle birlikte parkta gezerken yakalamış.
Fotoğrafta uçan bir Ağaçkakan ve sırtında sımsıkı sarılmış halde yavru bir gelincik görülüyor.
Fotoğrafa baktığınızda, bu iki hayvanın sıkı birer dost olduğunu düşünebilirsiniz.
“Uçan bir kuş, sırtında yakın dostunu taşıyor” denebilir.
Bu fotoğraf karesine daha birçok güzel yakıştırma yapılabilir.
Ancak her şey ne yazık ki göründüğü gibi değil.
Karede aslında büyük bir savaş var.
Yavru gelincik, alçaktan uçan ağaçkakanın üzerine zıplayarak onu öldürmeye çalışıyor. Fotoğraf her ne kadar animasyon filminden fırlamışa benzese de hayatın acı gerçeğini ortaya koyuyor.
Le-May, fotoğrafı sosyal medyadan paylaştığı andan itibaren milyonlarca kişi tarafından yayıldı. ABD ve Avrupa ülkelerinde, Le-May’in bu fotoğrafı “Bu elbise ne renk?” tartışmasına sebep olan o fotoğrafı unutturdu.
Yavru gelincik, ağaçkakanın sırtına atlayıp havadayken ona saldırmaya başlıyor. Ağaçkakan oldukça acı çekerken yere hızlı bir iniş yapıyor. O anda avcılık konusunda hayli tecrübesiz olan gelinciğin boşluğundan bir anda yararlanıp kaçmayı ve hayatta kalmayı başarıyor. Fotoğraf, ‘Barışın fotoğrafı’ gibi görünse de alt metninde büyük bir savaşın olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu kareden çıkan sonuç; “Hiçbirşey göründüğü gibi değildir”
BARIŞ MI, OY AVCILIĞI MI?
Bu soruya ne yanıt verirsiniz?
Sanırım ilk tercihi söyleyenlerin sayısı çok fazladır.
28 Aralık 2012'de bir televizyon röportajında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı'da hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu. Daha sonra bu görüşme ve pazarlıklar ‘Çözüm Süreci’ olarak adlandırıldı.
Son olarak 21 Mart 2013'te, hükümet ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerden aylar sonra, Abdullah Öcalan'ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Diyarbakır'da Nevruz etkinlikleri sırasında okundu. Mektupta PKK'nın silahlı güçlerinin Türkiye topraklarından çekileceği ve silahlı mücadeleye son verildiği bildirildi. PKK Öcalan'ın bu emirlerine uyacağını ve Türkiye topraklarından çekileceğini açıkladı. Erdoğan mektubu olumlu karşılayıp, PKK'nın çekilmesiyle daha somut adımların atılacağını duyurdu.
25 Nisan 2013'te, PKK bütün silahlı güçlerini Türkiye topraklarından Kuzey Irak'a çekeceğini resmi olarak duyurdu. Hükümete, Kürtlere ve basının çoğuna göre bu hareket 30 yıllık çatışmaların sonunu getiren adım oldu. İkinci aşama olan anayasal değişiklikler ile ilgili çalışmaların da çekilmeyle birlikte başladığı bildirildi.
Sonrası…
Bir arpa boyu yol gidilemedi.
Süreç şimdiye kadar çok daha fazla mesafe kat edecekken, hep seçim süreçlerine kurban edildi.
Hükümet sürekli zamana yayma ve oyalama politikalarıyla süreci devam ettirme görüntüsü altında oy avcılığı yapıyor. Süreçte neredeyse 3 yıla yaklaşılırken, gelinen nokta kimsenin istediği nokta değil.
Tabi hükümetin sürece gereken önemi vermemesi sonucu, beklenen silahlı güçlerin geri çekilmesi tamamlanamadı.
Yapılan açıklamalar ise zaman zaman süreci bitirme noktasına getirdi.
Şimdi bir seçim süreci var.
7 Haziran seçimlerine az bir süre kaldı.
Bakın Dolmabahçe mutabakatında hükümet yetkilisi olarak yer alan Yalçın Akdoğan’ın açıklamalarına, birkaç oy için yapılan açıklamaya.
“HDP'nin parti olarak seçime girmesi, barajı HDP'ye geçirme çabaları bir projedir ve bu HDP'yi de aşan bir projedir. Burada bir kaos planı işliyor. Bir şekilde Türkiye'yi karıştırmak isteyenler, AK Parti'yi devirmek isteyenler bir plan uyguluyorlar. HDP'yi buna mecbur kıldılar, zorla parti olarak seçime girmelerini sağladılar ve HDP de kendi geleceğini, Çözüm Süreci'nin geleceğini düşünmeden bu zokayı yuttu ve projeyi üstlendi.
HDP, barajı geçmezse zaten ortalık karışır, geçerse hükümet devrilir yine ortalık karışır. Her halükarda Türkiye bir darbe alır bu işten. Bizim özellikle şunu söylememiz lazım: HDP'ye oy veren insanlar, HDP'nin barajı geçmesi halinde AK Parti iktidarı güç kaybederse, Çözüm Süreci falan kalmaz. Yani Çözüm Süreci daha güçlü çıkmaz buradan.”
Bu konuşmanın ana fikri; “Ne süreci ya, iktidar gidiyor süreç benim neyime”
Şimdi fotoğrafı daha iyi anladınız sanırım.