Ankara’daki çifte canlı bomba saldırısı herkesin yüreğini dağladı.
Bu katliam Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı Terör saldırısı oldu.
Aralarında 9 yaşındaki çocuk ve 70 yaşındaki kadının da bulunduğu 104 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 600 kişi ise yaralandı. Yaralılar arasında hala yaşam savaşı verenler var.
20 Temmuz tarihindeki Suruç patlamasının ardından Canlı Bombalar yeniden gündeme geldi.
Aradan 3 aylık zaman dilimi geçtikten sonra Ankara katliamı yaşandı.
Ankara olayının ardından Canlı Kalkanlar ile ilgili tartışmalar yaşandı.
Canlı Bombalardan birinin kimliği belirlendi.
Bu kişi Suriye’den Türkiye’ye geçiyor, ardından Gaziantep’ten özel araçla Ankara’ya giderek bu olayı gerçekleştiriyor.
Yani elini kolunu sallayarak insanları öldürmeye gidiyor.
Bu olayın ardından 21 kişilik Canlı Bomba listesi olduğu iddia edildi.
Başbakan Davutoğlu bile bu listeden bahsetti ve tepki çeken şu konuşmayı yaptı; “Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız. Türkiye, demokratik bir hukuk devleti. Dese ki savcı, 'Elinde ne delil var'. Bir saat sonra da serbest bırakılabiliyor. Bunda kimse hukuku da suçlayamaz çünkü Türkiye sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke değil.”
Hukuk devleti vurgusu yapan Davutoğlu, Türkiye’nin sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke olmadığını belirtiyor.
Peki, o zaman sormazlar mı size; büyük tartışmaların ardından meclisten geçirdiğiniz ‘Makul Şüphe’ yasasını niye çıkardınız diye?
Bu yasa ‘Terör’ faaliyetlerinin önüne geçmek için çıkarılmadı mı?
Ama ne yazık ki bu yasa bugüne kadar sadece gösteri yapan masum kişiler ve hükümete muhalif kesimler ve gazetecilere yönelik kullanıldı.
Elinizde listesi olan ve her an yüzlerce kişiyi öldürmeye hazır Canlı Bombalar ‘Makul Şüpheli’ değil mi? Bırakın ‘Makul Şüpheli’yi, bunlar ‘Kuvvetli Şüpheli’ sınıfına girmiyor mu?
Başbakan Davutoğlu suç işlemedikçe Canlı Kalkanları tutuklayamadıklarını belirtiyor.
Yani canlı Bombanın tutuklanması için kendini patlatması gerekiyor.
Başbakanın bahsettiği Canlı Bomba listesinde bulunanlardan biri olan Mahmut Gazi Tatar, Adıyamanlı bir DAIŞ elemanı. Haziran ayında Tel Abyad’da YPG tarafından sağ yakalandı.
Anlattıkları çok ilginç.
Tatar, Adıyaman’da DAIŞ ile nasıl tanıştığı, Suriye’ye geçiş sürecini, Türkiye’den giden DAIŞ elemanlarının Suriye ve Rojava’da nasıl bir ortamda kaldıklarını anlatıyor.
Mahmut Gazi Tatar, Adıyaman Üniversitesinde teknoloji bölümünde öğrenciyken AFAD kamplarında çalışmış. Ve hayatı orada değişmeye başlamış.
Bu kişi, sınırdar Suriye’ye geçişini bakın nasıl anlatıyor; “AFAD’ ait mülteci kampında çalışmaya başladıktan sonra, Ahmet Korkmaz adında biri ile tanıştım. Tanışma bahanesiyle yanıma yaklaşan bu şahıs bir süre sonra bana nasihatlerde bulunmaya başladı.
Daha sonraki süreçteki görüşmelerimizde ise bu defa ‘Cihat’ konusuna gelmeye başlamıştı. Cihat daha ağır basmaya başlamıştı. İlk dönemler DAIŞ mevzusu yoktu. Bir ara Ahmet Korkmaz’ın arama kararı çıktığı söylenerek ortadan kaybolmuştu. Soyadını bilmediğim İbrahim adında biri arayarak ‘çay ocağına gel, görüşelim’ dedi. Bu çay ocağına birkaç defa gitmiştim. Çay ocağına gittim, İbrahim ile görüştüm. Bana ‘Ahmet Abi’nin arama kararı çıkmış’ diyerek durumundan bahsetti.
Daha sonra İbrahim ile bir kez daha görüştüm. İbrahim bana Ahmet Korkmaz’ın ‘istiyorlarsa Suriye’ye gelebilirler. Burada savaş yok. Televizyondan göründüğü gibi değildir. Gelip bir aylık nöbet tutacak. Ondan sonra ona uygun bir iş verilecek’ dedi.
Kaçakçıların açtığı yollar vardı. Üst tarafta sivillerin geçtiği yol, alt tarafta ise DAIŞ’e katılmak için açılan bir yol vardı. Burası Türk askerlerine çok yakında ama kimse geçişimizde bize karışmadı. DAIŞ için açılan yoldan Suriye topraklarına girdik. Bizi Suriye topraklarında Ebubekir adında bir Türk karşıladıktan sonra bir iki km uzaklıkta bir köye götürdü.
Askeri eğitimden sonra biat için bizi Tabka’ya getirdiler. Tabka’da biat ettikten sonra gitmek istediğimiz yerleri sordu. Ben en fazla istediğim yer Suriye’de Halep, Irak’ta Ambar’dı.
İster eğitim süreç olsun isterse, öncesindeki ideolojik propaganda olsun açıkça bizi ölüme, öldürmeye hazırlıyorlardı.
Türkiye’ye giriş çıkışlarda herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir. Rahat bir şekilde arkadaşlarımız Türkiye’ye girip çıkabiliyordu.
Ben DAIŞ’e katıldığım için pişmanım. Hayatım mahvoldu. Bundan sonra benim bir yaşantım olur mu bilmiyorum? Buradan kalsam esirim.”
Anlattıkları oldukça ilginç. Dikkat çekici iddialar var. Tüm bunların araştırılması gerekiyor. Aksi taktirde canlı bombalar rahatlıkla geçerek yeni katliamlar yapabilirler.