Bölgenin en büyük ili olan Diyarbakır Baro Başkanı öldürülüyor ve devletin tüm imkanlarına rağmen aradan geçen bunca zamanda katili bulunamıyor.
Olayın yaşandığı Sur’da onlarca polis ve gazetecinin bulunduğu bir sırada yaşanan bir olay var.
Bu olayı çözmek çok mu zor.
Eğer birileri korunuyorsa oldukça zor.
Ama eğer aydınlatılmak istenirse sanırım o kadar da zor olmasa gerek.
Olayın ardından senaryolar üretilmeye başlandı.
Bilinci olarak dikkatler başka yönlere çekilmeye çalışıldı.
Zaten bu yüzden olsa gerek olayın hemen ardından bilinçli bir şekilde Tahir Elçi’nin PKK’li keskin nişancılar tarafından öldürüldüğü ortaya atıldı.
Düşünsenize, canlı yayında “PKK terör örgütü değil” dediği için adeta linç kampanyası başlatılan Tahir Elçi, PKK tarafından öldürülsün. Nasıl bir mantık kabul eder ki bunu.
Olayın yaşandığı yerde silah kullananlar belli, merminin giriş istikametine göre kurşunun nereden geldiği de belli.
Yapılacak detaylı incelemede atılan kurşunun ne cins olduğu da bulunabilir.
Daha önce 2 kez çatışmalar nedeniyle yarıda kesilen olay yeri incelemesi 4 ay aradan sonra yeniden yapıldı. Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz ve Baro yetkililerinin katıldığı olay yeri incelemesini İl Jandarma Komutanlığı ekipleri ve Jandarma Genel Komutanlığı'ndan gelen kriminal uzmanları yaptı. 2 gün süren çalışmada özellikle Elçi'yi vuran mermi çekirdeğinin isabet ettiği düşünülen işyerinde yoğun inceleme yapıldı.
Olay yeri incelemesinde Elçi'nin vurulduğu noktanın tam karşısında bulunan ve 150'ye yakın merminin isabet ettiği işyerinde 2 tabanca ve 1 uzun namlulu silaha ait çekirdek bulundu. Baro yetkilileri, 150'ye yakın isabetin bulunduğu işyerinde sadece 3 mermi çekirdeği bulunmasının şüpheli bir durum olduğunu ve bunu savcılığa bildirdiklerini söyledi. Elçi'yi vuran merminin isabet ettiği tahmin edilen işyerindeki mermi çekirdeklerinin Sur İlçesi'ndeki sokağa çıkma yasağının devam ettiği sırada toplanmış olabileceğini belirten avukatlar, suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Savcılık yetkilileri ise Tahir Elçi olayı ile ilgili olarak her bulgu ve iddianın titizlikle incelendiğini ifade etti.
Sinirlerin gergin olduğu bir ortamda soruşturma sürüyor.
Bunlar yaşanırken Akşam gazetesi, yeniden Baro Başkanı Tahir Elçi'nin PKK tarafından 3 gün öncesinden planlanarak öldürüldüğünü haberleştirdi.
Bu habere Elçi ailesinin avukatı Neşet Girasun tarafından yalanlama geldi.
Adli Tıp Kurumu'nun cinayetten 4 ay sonra yapılan olay yeri incelemesi verileri ışığında hazırladığı raporda, mevcut verilerle Elçi'nin ölümüne neden olan atışın nasıl gerçekleştiğinin ‘tıbben ve fiziken bilinemeyeceği’ni ileri sürmesine rağmen, Akşam gazetesi, ‘Yakalanan teröristten suikast itirafı; Elçi'yi öldürüp kayda aldık’ başlıklı manşetle bu konuyu yeniden gündeme getirdi.
Ailenin avukatı Neşet Girasun, haberi yalanlayarak, haberde örgüt üyesi olduğu ileri sürülen X kod isimli O.Z'nin, savcılık ifadesinde, “Tahir Elçi'nin 3 gün önce dört ayaklı minarenin orada açıklama yapacağını biliyorduk. Önceden bize orada hazır olmamızı söylediler” iddiasını çürüttü. Girasun, hükümete yakınlığı ile bilinen havuz medyasının daha önce de bu tarz haberleri servis ettiğini hatırlattı.
Gazetenin attığı manşetin gerçekleri yansıtmadığını dile getiren Girasun, Elçi'nin Dört Ayaklı Minare'de yapılacak olan açıklamanın kararını 27 Kasım'da Diyarbakır Barosu'nun resmi sosyal medya hesabından saat 16.27'de yapılan paylaşımdan kısa bir süre önce alındığını kaydetti. Basın açıklamasının kararının Elçi'nin katledilmesinden bir gün önce alındığının altını çizen Girasun, “İlgili itirafçı bunu 3 gün önceden bildiklerini, bunun ön bilgisini aldıklarını söylüyor. Bu bile başlı başına haberin gerçek dışı yalan ve asparagas bir haber olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
Havuz medyasının kamuoyunu asparagas haberler ile yanılttığını ve algı operasyonu yaratıldığını dile getiren Girasun, “Eğer, Tahir Elçi'nin katili PKK olmuş olsaydı şüphesiz ilk 24 saat içerisinde devlet buna ilişkin kanıtları kamuoyu ile anında paylaşırdı ve bunun propagandasını yapardı. Devlet bu fırsatı kesinlikle kaçırmazdı. Türkiye kamuoyu bu tür haberlere itibar etmemelidir. Cinayetin yaşandığı yer 25-30 metrelik dar bir sokak olmasına, yaklaşık 30 polisin o sokakta bulunmasına rağmen, Tahir Elçi'nin katilleri ortaya çıkarılamamışsa, bunu devlet istememiştir” diye konuştu.
Havuz medyasının attığı manşet ile gündemi değiştirmeyi amaçladığına işaret eden Girasun, Akşam gazetesinin haberinde yer alan “Örgüt çektiği kamera görüntüleriyle algı yaratarak, halkı sokağa dökmeyi planlıyordu” sözler ile ilgili ise şunları söyledi; “Biz onların hiçbir beyanlarına itibar etmiyoruz. Çünkü emniyetin basın ve görsel biriminde görevli polisler de zaten oradaydı. Burada en fazla dikkat çeken insanların kafasında soru işareti yaratan nokta, cinayet anının olduğu sırada polis kamerasının kayıtta olmamasıdır. İlgili polis memuru o anda yanlışlıkla kayıttan çıktığını ifade ediyor. Biz böyle bir durum olmadığına ve bu görüntünün kesildiğine inanıyoruz. Ya da bir başka diğer bir ihtimal görüntünün olduğu ancak bunun gizlendiğidir.”
Böyle bir durum varsa eğer, demek ki katiller korunuyor. Bunun başkaca bir açıklaması yok sanırım.