Şu sıralar en çok merak edilen soru bu…
Ankara’nın göbeğinde, ülkenin başkentinde ve en önemli kurumların bulunduğu bir yerde bombalı saldırı oluyor, sonrasında ise devletin ne kadar aciz olduğu ortaya çıkıyor.
Saldırının ardından Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bir cümle bakan ve vekiller saldırının PYD tarafından gerçekleştirildiğini duyurdular.
Devleti yönetenlerin bu açıklamayı yapmaları mutlaka sağlam kaynaklara dayanıyordur. Yoksa bu açıklamayı yapmak ve aksi ispatı durumunda ne hale düşer devlet…
İstihbarat birimleri çok iyi çalışmış ve eylemin üzerinden 3 saat geçmeden devletin tepesi faili açıklamıştı bile.
Fotoğrafı ile birlikte Suriye’den ülkeye giriş yapan PYD Üyesi Salih Naccar olarak açıklandı saldırgan.
Fakat ortada ters giden birşeyler vardı.
Saldırı sonrası bir açıklama yapan Kürdistan İntikam Şahinleri olarak bilinen TAK, saldırıyı Abdülbaki Sömer adlı Van doğumlu üyelerinin yaptığını açıkladı.
Gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan ve DNA testi için örnek veren Abdulbaki Sömer'in babası Musa Sömer'den alınan DNA örnekleriyle yapılan eşleşmeden sonra eylemin Abdulbaki Sömer tarafından yapıldığı ortaya çıktı.
Devlet yetkililerinin umudu DNA eşleşmesinin bu kişi ile çıkmaması yönündeydi ama olmadı.
Zor durumda kalan yetkililer bu kez başka bir yol denediler.
Sözkonusu Abdülbaki Sömer’in Suriyeli mülteci olarak kendini tanıttığı ve Salih Naccar ismini kullanarak Türkiye’yi giriş yaptığı açıklandı.
Ancak burada da unuttukları bir şey var.
Tamam diyelim ki bu kişi kendini Salih Naccar olarak tanıttı, peki ya fotoğrafına ne demeli?
Sonuçta sınırdan giriş yapan herkesin fotoğrafı çekiliyor ve kimlik bilgilerine eklenerek Göç İdaresi tarafından korunuyor.
Saldırının faili olarak yayınlanan fotoğraftaki kişi ile Abdülbaki Sömer’in ayrı kişiler olduğu ortada.
Zaten olayın ardından Sömer’in ailesi de saldırıyı çocukları Abdülbaki Sömer’in gerçekleştirdiğini belirtmişti.
Ailenin iddiası üzerine baba Musa Sömer, Ankara'ya getirildi ve DNA örneği alındı. Devletin kalbindeki kanlı eylem ile ilgili yapılan soruşturmada, güvenlik güçlerinin yanılması istihbarat zafiyetini gündeme getirmiş ve devlete olan güvenin sarsılmasına sebep olmuştu.
Van'daki taziye evi önünde konuşan abi Nuri Sömer, kandeşinin 2005 yılında kaybolduğunu ve haber alamadıklarını belirtmiş.
Aile o zaman savcılığa kayıp ihbarında bulunmuş.
Anlaşılan birileri devleti fena halde yanıltıyor.
Ankara'daki kanlı saldırı, fail karmaşasının yaşandığı tek olay değil.
6 Ocak 2015’te Sultanahmet'te bulunan Turizm Polisi Şube Müdürlüğü önündeki intihar eylemini olaydan bir gün sonra DHKP-C örgütü üstlenmiş, saldırganın Elif Sultan Kalsen (26) olduğu belirtilmişti. Daha sonra canlı bombanın Kalsen değil IŞİD bağlantılı Rus uyruklu Diana Ramazova olduğu ortaya çıkmıştı.
HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlayan bombaları dahi partililerin patlattığını ve seçimlerde oy arttırmayı hedefledikleri iddiası ortaya atılmıştı ve o saldırgan da DAİŞ üyesi çıktı.
Ankada saldırısını gerçekleştirdiği kesinleşen Abdülbaki Sömer, saldırıdan 45 gün önce Ankara’da görüntülenmiş.
Hatırlarsanız Suruç’taki patlamanın ardından Ceylanpınar’da iki polisin şehit edildiği olayda araçla kaçan saldırganların Plaka Tanıma Sistemi (PTS) ile tespit edilememesi sorgulanmış, Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü de sistemi paralellerin kapattığını ileri sürmüştü.
Sahi Başkent Ankara’da bu kadar güvenlik önleminin olduğu ve neredeyse her yerde Plaka Tanıma Sistemi olmasına rağmen bombalı araçla binlerce kilometre yol yapan bu kişi nasıl yakalanamadı?
Peki, patlamanın hemen ardından devlet yöneticilerinin eline Salih Naccar yazılı bilgiyi kim verdi?
Gerçeklerin er yada geç ortaya çıkacağı ve devletin uluslar arası arenada zor durumda kalacağı düşünülmedi mi?
Böylesine bir durumun sorumlusu kim?
Bu soruların bir an önce yanıt bulması gerekir.
İstihbarat birimlerinin durumu kurtarmak için bu bilgileri yetkililerin eline tutuşturduklarını düşünmek bile istemiyorum. Zira böyle bir durumda bu devlete ve devletin kurumlarına nasıl güvenilir?
Bölgenin lider ülkesi olma hayali kuran Türkiye’nin düştüğü bu duruma bakın.
İçler acısı bir durum…