Bir araya gelen birkaç kişi, 12 Bin yıllık tarihi Hasankeyf’i sulara gömüyor.
1950’li yıllarda yapımı planlanan bu baraj, aradan geçen onca yıl aradan sonra unutuldu gitti.
Ta ki 1990’lı yılların başına kadar.
Bir anda Ilısu ile birlikte bölgede birçok yerde baraj yapılması kararlaştırıldı. Bu tuhaf bir durumdu. Bölgede çatışmalar olanca şiddetiyle devam ederken bir anda baraj yapılması kararı ilginçti doğrusu.
İşin perde arkası sonradan anlaşıldı.
Meğerse Sözkonusu bu barajların neredeyse tamamı güvenlik gerekçesiyle planlanmıştı.
Yani ülkenin elektrik ihtiyacından çok, oluşacak sıra sıra baraj gölleriyle örgüt üyelerinin hareket alanlarının daraltılması hedeflenmişti.
Şu an Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Batman’da başladığı seçim çalışmalarında Cumhuriyet Meydanında Hasankeyf’in kurtarılacağını ve su altında kalmayacağını belirtmişti.
Sadece Batman’da değil, başka yerlerdeki mitinglerde ve katıldığı televizyon programlarında bile bunu defalarca dile getirmişti.
Ancak bir araya gelen birkaç kişi aklını çeldi sanırım.
Hasankeyf feda edilmeye hazırdı artık.
2005 yılında Başbakan Erdoğan Ilısu barajının temelini attı.
Barajın 7 yıl içinde bitirileceğini açıkladığında bölgede tam bir hayal kırıklığı yaratmıştı.
12 Bin yıllık dünyanın sayılı tarihi mekanlarından olan Hasankeyf’in katline kaç kişi karar vermiştir sizce.
Bakanlar kurulunda yer alan isimlerden başka kaç kişi olabilir ki?
Bugüne kadar alınan mahkeme kararları var.
Ilısu Barajının ÇED Raporu olmadığı için mahkemelerin verdiği yürütmeyi durdurma kararları hükümet tarafından uygulanmadı.
Danıştay 14. Daire 2012 yılında verdiği kararla, baraj projesinin alt ve üstyapı tesislerini Çevre Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) muaf tutan Başbakanlık genelgesinin yürütmesini durdurdu.
Çevre ve Orman Bakanlığı, 14 Nisan 2011’de Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’ni yeniden düzenleyerek Ilısu Baraj projesini muafiyet kapsamına aldı. Bakanlığın ardından Başbakanlık da 4 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan genelge ile projenin gerçekleşmesi için malzeme ocakları, bağlantı yolları, enerji nakil hatları gibi tüm alt ve üstyapı inşaatlarının da ÇED’den muaf tutulmasına karar verdi. Bunun üzerine, TMMOB Mimarlar Odası ve Peyzaj Mimarları Odası, dava açarak genelgenin ilgili maddesinin iptalini ve yürütmeyi durdurma kararı alınmasını talep etti. Danıştay 14. Dairesi, odayı haklı bularak projeye ÇED zorunluluğu getirilmesine ve yürütmenin durdurulmasına hükmetti.
Ancak mahkemenin bu kararı hiçbir zaman uygulanmadı.
Türkiye’nin bir hukuk devleti iddiasını sık sık yineleyen Hükümet yargıyı takmadı bile.
Günümüze kadar bu proje bir şekilde geldi.
Şu an artık son aşamaları yapılıyor.
Meclis’te kabul edilen torba yasa ile birlikte Hasankeyf’in sular altında kalmasına onay çıktı.
Geçtiğimiz günlerde gece geç saatlerde kabul edilen düzenleme ile UNESCO’nun dünya mirası listesine girmek için gerekli olan 10 kriterden 9’unu karşılayan tarihi kent Hasankeyf’in sular altında kalmasına vize çıkmış oldu.
Buna göre, Dicle Nehri üzerinde inşa edilen Ilısu Barajı nedeniyle Hasankeyf’teki yerleşim alanı daha üst bölgelere taşınacak. Taşınmaz tarihi eserler ise sular altında kalacak.
Yasanın görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekilleri, tarihi kentte bulunan ibadethaneler, mezarlar ve daha kazı çalışması yapılmamış alanların sular altında bırakılmasına tepki gösterdi ancak, maddenin yasalaşmasını engelleyemedi.
Hasankeyf'i yutacak Ilısu Barajı'nın inşaatı devam ederken hükümet, yıllardır ‘Tarih sulara gömülmesin’ diyen tüm çevrelere rağmen, ilgili kanun tasarısını Meclis'ten geçirdi. 250'ye yakın höyük, 5 binden fazla mağara, tarihi camiiler, minareler, kilise kalıntıları, sahabe kabirleri, türbeler, tarihi köprüler gibi eşsiz değerler sular altında kalacak. İlçenin yüzde 90 gibi büyük bölümü etkilenecek, aralarında köy ve mezraların da bulunduğu 199 yerleşim yeri sular altında kalacak.
Sözkonusu torba yasa bilinçli olarak gece geç saatleri kadar meclis genel kurulunda bekletildi ve muhalefetin itirazlarına rağmen alelacele geçirildi.
Bu torba yasanın meclisten geçirilmesi için o an orada bulunan tüm milletvekilleri bu vebalin altında kalacaktır. Böylesine dünya mirasını sulara gömen kişiler tarih önünde her daim mahkum olacaklardır.
Ve onlara söylenecek tek söz; TARİH SİZİ AFFETMEYECEK…