Türkiye şu sıralar tam manasıyla ne yapacağını şaşırmış durumda.
İktidarında ‘Komşularla sıfır sorun’ diyerek siyaset arenasına çıkan Ak Parti bugün tüm komşularıyla sorun yaşar hale geldi.
Buda yetmiyormuş gibi ülkeyi kan gölüne çevirdiler.
Diyarbakır, Ankara, İstanbul, Suruç, Reyhanlı patlamalarında 350’yi aşkın kişi yaşamını yitirdi.
Allah aşkına bu patlamalardan birinde bir devlet görevlisinin ihmali olmaz mı?
Biri hakkında soruşturma açılmaz mı, birileri görevden alınmaz mı? Veya onurlu bir şekilde birileri ‘benim sorumluluğum var’ diyerek koltuğu bırakmaz mı?
Şimdi en son Ankara patlamasına bakın.
Bu patlama başlı başına büyük bir skandaldır.
Devletin en önemli yapılarının bulunduğu Ankara’nın göbeğinde ve bomba yüklü bir araçla böylesine bir eylemi yapmak, inanılır gibi değil.
Şimdi hükümet, Başbakan, Cumhurbaşkanı bu skandalı bir kenara bırakmış, saldırıyı PYD’nin üzerine yıkma gayretindeler.
Ya arkadaş bu kişi elini kolunu sallaya sallaya devletin kalbinde bombalı intihar saldırısı yapıyor, önce ihmali olanların hesabını bir görün, saldırıyı yapan nasılsa kaçacak değil.
Bu kadar insan yaşamını yitirmiş kimsenin umurunda değil. Tek gayeleri bu saldırıyı, zaten saldırmak için bahane aradıkları PYD’nin üzerine yığmak.
Ama bunu da beceremediler.
Adeta ellerinde patladı.
Saldırıyı TAK üstlendi.
Saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise devlet yetkililerinin belirttiği gibi YPG üyesi Suriyeli Salih Neccar değil, Van doğumlu TAK üyesi Abdülbaki Sömer olduğu iddia edildi.
Bekir Coşkun bu durumu geçen gün köşesinde ele almış.
Bakın neler söylüyor Sayın Coşkun;
“Öğlen saatleri:
Cumhurbaşkanı devletin zirvesini sarayında toplayacak… Konu; güvenlik meselesi… Malum; Cumhurbaşkanı Suriye’ye girmek istiyor, ama giremiyor… Çünkü askerler, kamuoyu karşı… Ve başta ABD ve Batı PYD’yi terör örgütü saymıyor…
Rastlantıdır aynı gün: haber sitelerine bir haber;
14 PYD/YPG teröristi sınırı geçti… Türkiye’de eylem yapacaklar… Hedeflerinde havaalanı var… MİT, teröristlerin isim listesini polise bildirdi…
Saat: 18:31
Ankara’da patlama… Bu sefer hedef askeri garnizonların ortası… Canlı bombanın patlattığı araç ölüm saçtı… 28 ölü… 61 yaralı var…
Saat 21.00 civarı:
Bombayı patlatan teröristin kimliği tespit edildi… Suriye uyruklu Salih Neccar… Terör örgütü muamelesi görmeyen
o lanet PYD/YPG militanı…
Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuştular:
“Gördüğünüz gibi PYD/YPG terör örgütüdür, artık herkesin anlamış olması lazım…”
Yani istesen böyle sıraya koyamazsın…
Bir daha okuyun bence…
Baygın başçavuşun kimliğini tespit edemezken ve daha cenazeler morglara taşınırken, moleküllere ayrılmış teröristin kimliği belli oldu:
Resimli…
İlk saatte komutanı bulamadılar, teröristin parmaklarını buldular…
Nüfus kaydını, yol haritasını, parmak izini yanında getirmişti…”
Devletin en tepesindekilerin açıklamalarına kimse ihtimal vermedi. Başta ABD ve Rusya Türkiye’nin PYD’ye bakış açısını ve düşmanca yaklaşımını bildikleri için inanmadılar.
Yandaş medya da fırsatını yakaladı ve devletin söylemlerine destek veren manşetlerle çıktılar.
Bakın Ergun Babahan bu durumu nasıl görmüş; “Başta Amerika olmak üzere tüm Batılı ülke liderlerine Saray’a topladığın muhtar muamelesi yaparsan, kimse seni ciddiye almaz. Saray medyasının amiral gemisi Sabah’a ‘PYD ile IŞİD’in gizli ittifak belgesi’ koyarsan alay konusu olursun. Hem de YPG daha bir gün önce IŞİD’e kadın savaşçılarıyla ağır bir darbe vurmuş ve Şeddadi kentini almışken.
Türkiye’nin Batı gözündeki, özellikle de Obama yönetimi açısından en büyük değeri, demokratik, laik bir Müslüman ülke olmasıydı. Amerika, bu modeli tüm İslam coğrafyasına örnek hale getirmeye uğraşırken Erdoğan; bu iki ilkeyi de terk etti. Böyle yapınca da değersizleşti.
Şimdi bir ülke yönetimi Suriye Kürtleri’nin alan kazanması, kendi desteklediği unsurların Amerika-Rusya ittifakı sonucu ağır yenilgilere uğradığını görünce bu kadar panikler, saçmalar mı!”
Böylesine bir durumdan yararlanmak isteyen Türkiye neredeyse Hergün yeni bir ‘Kırmızı Çizgi’ ilan eder hale geldi. Ama nedense tüm ‘Kırmızı Çizgiler’ yerle bir oluyor.