20. yüzyılda yaşıyoruz ve hala insan haklarından bahsediyoruz. Aslında insan haklarının olmadığından bahsediyoruz.
Özellikle bölgede ‘Hendek Savaşları’nın başlamasından bu yana İnsan Hakları ihlallerinde korkunç bir artış yaşanıyor. Bu dönemde ölen sivillerin sayasındaki artış düşündürüyor.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
Bildirinin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
Böyle bir günde insan hakları ihlallerinin ne kadar fazla olduğunu konuşmak bana zor geliyor.
Keşke bugün insan haklarının ne kadar fazla olduğundan ve hak ihlallerinin olmadığından bahsedebilseydik.
Ancak 2015 hak ihlalleri raporuna baktığımızda ne yazık ki içimiz kararıyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası vesilesiyle, Türkiye'de yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı.
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, raporu bir çırpıda özetledi; “Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları yaşandı. Kürt sorununda barışçıl demokratik çözümün rafa kaldırılması ve yeniden başlayan çatışma ortamında en kolay ihlal edilen yaşam hakkı ihlali oldu. Özellikle kentler mahalleler abluka altına alınması sırasında genç, kadın, yaşlı, çocuk demeden siviller katledildi. Basına yönelik baskı ve tutuklamalar oldu. Türkiye dahil mülteciler konusunda dramatik olaylar yaşadı.”
Türkdoğan, 1 Ocak-5 Aralık 2015 tarihleri arasında yaşanan yaşam hakkı ihlallerinde, 'İç Güvenlik Yasası'nın onaylanmasıyla artış yaşandığını belirtirken, rapordaki verileri şöyle açıkladı;
*Kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 173 kişi yaşamını yitirmiş 226 kişi de yaralanmıştır. 135 ölüm ile 191 yaralanma olayı oldu.
*Canlı bombalar tarafından yapılan intihar saldırıları sonucu, canlı bombalar hariç Diyarbakır katliamında 5 kişi, Suruç' ta 33 kişi, 10 Ekim 2015 Ankara'da 100 kişi olmak üzere toplam 138 kişi yaşamını yitirmiş, her üç olayda en az 929 kişi de yaralanmıştır.
*4 kişi gözaltında yaşamını yitirmiştir.
*Faili meçhul cinayet sonucu 19 kişi yaşamını yitirmiştir.
*Cezaevlerinde çeşitli nedenlerle yaşamını yitiren kişi sayısı en az 28'dir.
*Zorunlu askerlik hizmetini yaparken en az 33 kişi şüpheli biçimde yaşamını yitirmiştir.
* Mayın ve sahipsiz bomba patlaması sonucu 5 kişi yaşamını yitirmiş 22 kişi ağır yaralanmış,
*Çatışmalar nedeniyle 171'i asker, polis, korucu, 195'i militan, 157'si sivil olmak üzere toplam 523 kişi yaşamını yitirmiştir.
* Erkek şiddeti sonucu 23 Kasım 2015'e kadar 255 kadın yaşamını yitirmiştir.
*Nefret cinayetleri, ırkçı saldırılar ve linçler sonucu 4 kişi yaşamını yitirmiştir.
* İş kazaları/cinayetleri sonucu 1 Aralık 2015'e kadar 1593 işçi yaşamını yitirmiştir.
*An az 16 sığınmacı ve mülteci geçiş yollarında yaşamını yitirmiş, 160 kişi de yaralanmıştır.
İşkence ve kötü muamelenin devam ettiğini belirten rapor, şöyle devam ediyor; “Güvenlik güçlerinin gözetim ve denetimi altındaki yerlerde, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, askeri kışlalarda işkence halen devam etmektedir. Ayrıca, toplantı ve gösterilere yönelik kolluk güçlerinin aşırı, ölçüsüz, orantısız müdahalesiyle işkence ve diğer kötü muamele fiilleri sokakta, açık alanda da yapılır hale gelmiştir. Özellikle Kürt sorunu nedeniyle tırmanışa geçen savaş ve çatışma koşullarında gözaltı prosedürleri ve koruma hakları uygulanmayıp, işkence ve kötü muamele yaygın hale getirilmiştir. 2015 yılının ilk 11 ayında 560 kişinin işkenceye maruz kaldığı için başvurduğu, başvuranlardan 347'si bu yıl içinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını belirtmiş. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre ise 2015 yılının ilk 11 ayında bin 433 kişi sadece gözaltında ve gözaltı yerleri dışında işkence gördüğünü belirtmiştir. Cezasızlık hala işkence ile mücadele de en önemli engeldir.”
Ne yazık ki 20. Asırda hala işkenceden bahsediyoruz. Hala insanlık dışı uygulamaların yapıldığını biliyoruz. Hem de işin en ilginç tarafı, demokrasiyle yönetilen bir ülkede.
Türkdoğan, bölgedeki ağır ihlallere dokunuyor; “Kürt illerine ve ilçelerine yönelik hukuka aykırı olarak aylardır uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında burada yaşayan halkın elektrik, su, yiyecek ve sağlık gibi temel gereksinimlerden yoksun bırakılması, bilgi edinme ve haberleşme hakkının kısıtlanması, güvenlik güçlerinin özel harp yöntemlerine başvurması, genç, yaşlı, kadın çocuk demeden çok sayıda sivilin yaşamını yitirmesi kaygı vericidir.”
İnsan hakları hiçbir durumda ertelenemez. Her koşulda korunması gerekiyor. Ancak bizler ne yazık ki hala gittikçe uzayan hak ihlallerini okuyoruz, duyuyoruz.
Ne olursa olsun tekrar ‘Müzakere Süreci’ne dönülmeli, İmralı ile görüşmeler başlamalı ve çatışma ortamı ortadan kaldırılmalıdır.
Zira barışın olmadığı yerde yaşam hakkı korunamıyor. Yaşam hakkının olmadığı yerde ise diğer tüm haklardan söz etmek mümkün değil.